Filiz Meltem ERDEM UÇAR

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Nevşehir/Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Çağatay Türkçesi, hâl ekleri, yönelme hâli eki, çok işlevlilik, Türk dili.

Giriş

Dildeki birimlerin her birinin söz dizimsel ve anlam bilimsel olmak üzere çeşitli işlevleri vardır. Birbiriyle ilişkili olan bu işlevlerin doğru olarak tespiti, özellikle tarihî metin incelemelerinde büyük önem taşımaktadır. Dilin çok işlevli birimlerinden biri de eklerdir. Tek başlarına anlam taşımayan eklerin anlamları, kelimeler arasında kurdukları ilişkiler sırasında ortaya çıkar. Yapısal ve anlamsal nitelik taşıyan bu ilişkiler, dilde çeşitli söz dizimsel yapıların oluşmasını sağlar.

Dilin söz varlığının önemli bir parçasını oluşturan isimler; varlıkları, duygu, düşünce ve durumları tek başlarına bildirme özelliğine sahip anlamlı dil birimleridir. Ancak isimlerin söz diziminin bir parçası olabilmeleri için başka kelimelerle ilişki içinde olmaları gerekir. İsimlerin isimler, fiiller ve edatlarla kurdukları ilişkiler sırasında içinde bulundukları durumlar, ismin hâlleri olarak ifade edilir. Her ilişkinin ifadesi için isim farklı bir hâlde bulunur. Bu hâlleri gösteren ekler de hâl ekleridir (Ergin, 1990: 121, 215).

Hâl eklerinin temel işlevi, isimlerle diğer kelimeler arasında çeşitli anlamsal ilişkiler oluşturarak kelime grubu ve cümle denilen söz dizimsel yapıların ortaya çıkmasını sağlamaktır. Bu söz dizimsel yapılar, bağımsal dil bilgisi kuramına göre bir yönetici öge ile ona bağlı tamlayıcı ögelerden meydana gelir. Kelime gruplarının yönetici ögesi sonda bulunan fiil, isim, edat veya zarf türünden bir kelime iken cümlelerdeki yönetici öge, bir fiil ya da ek-fiille çekimlenmiş bir isimdir. Yönetici ögeye göre biçimlenip işlev kazanan tamlayıcı ögeler, anlamı tamamlamak, netleştirmek, genişletmek veya zenginleştirmekle görevli olup yönetici öge ile olan ilişkilerinin zorunlu olup olmamasına göre zorunlu ve seçimlik ögeler olarak ikiye ayrılır. Zorunlu ögeler, bir kelime grubu ya da cümlenin dilin kurallarına uygun olarak kurulabilmesi için o cümlede mutlaka bulunması gereken, çıkarıldığında anlamsal ya da söz dizimsel boşluklar oluşturan ögelerken seçimlik ögeler, yokluğu ile cümlenin söz dizimsel yapısını bozmayan ancak varlığıyla anlamsal açıdan cümleyi zenginleştiren, genişleten ögelerdir (Uzun, 2000: 18-19; Gökdayı, 2010: 1311; Hirik, 2017: 392; Erkman-Akerson, 2007: 164-167; Erkman-Akerson ve Ozil, 2015: 57).

Cümlelerde tamlayıcı ögelerin zorunlu veya seçimlik olması, yönetici öge tarafından dilin söz dizimi, anlam ve şekil bilgisi kuralları doğrultusunda belirlenir. Ek-fiille çekimlenmiş isim cümlelerinde zorunlu öge öznedir. Yönetici ögeyi yer, yön, zaman, durum vb. bakımlardan tamamlayan ögeler ise seçimlik öge olarak görev yapar. Fiil cümlelerinde bulunması gereken zorunlu ögeler ve bunların sayısı, fiilin istemi/değerliliği ile ilgilidir (Üstünova, 2014: 71; Hirik, 2017: 402-403).

Fiillerin doğasında gizli biçimde bulunan istem/değerlilik, onların söz dizimsel ve anlam bilimsel çevresini belirleyebilme ve yönetebilme gücünü ifade eder. Başka bir deyişle bir fiilin cümle kurabilmesi için yönetim alanına girmesi gereken hâl ekli öge sayısı, o fiilin istemi/değerliliğidir. Türkçe fiiller, mantıksal açıdan farklı istem sayılarına sahiptir. Ancak bir fiilin sabit, tek bir mantıksal ya da sayısal istemi olmayıp bu sayı, anlamına göre değişiklik gösterebilir. Her fiil, mutlaka bir özneye ihtiyaç duyar. Bir fiil ve onun yönetimine giren bir özne, cümle kuruluşu için yeterli olabilir. Sadece bir özne gerektiren bu tür fiiller, tek istemli/tek değerli fiiller olarak kabul edilir. Ancak bazı fiillerin cümlede anlamsal ve yapısal boşluk oluşmaması adına kimi, kime, kimden, neyi, neye, nereye, nereden gibi sorulara cevap istemesi, yönetim alanlarına özneden başka ögelerin girmesini de gerektirir ki bu durumda bu tür fiiller, iki veya daha fazla istemli/değerli fiiller olarak kabul edilir (Erkman-Akerson, 2007: 167; Doğan, 2011: 449; 2015: 78).

Çalışmanın konusunu oluşturan yönelme hâli eki, cümlede fiilin yerini, yönünü gösteren, yaklaşma ifade eden bir isim çekimi ekidir. İsimleri fiillere, isimlere ve edatlara bağlayarak yer, yön, zaman, sebep, amaç, karşılaştırma, bildirme, kuvvetlendirme, uygunluk vb. anlam ilgileri oluşturur (Ergin, 1990: 221-222). Böylece sonuna geldiği isimlerin, ilişkili oldukları kelimelerin niteliğiyle de ilgili olarak çeşitli söz dizimsel görevler üstlenmesini yani kelime grubu ya da cümlenin zorunlu veya seçimlik bir ögesi olmasını sağlar[1] .

Bu doğrultuda çalışmada, yönelme hâli ekinin Çağatay Türkçesindeki söz dizimsel ve anlam bilimsel işlevleri, dönem eserlerinden tespit edilen örnekler doğrultusunda ayrı başlıklar altında ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Yapılan incelemeler sonucunda yönelme hâli ekinin isimleri bitmiş ya da bitmemiş fiillere, isimlere ve edatlara bağlayarak kelime grubu ve cümle biçiminde söz dizimsel yapılar meydana getirdiği görülmüştür. Fiilin isteminin yönelme hâli ekli ögenin zorunlu ya da seçimlik olmasını doğrudan etkileyebileceği düşüncesiyle ekin isimleri fiillere bağlama işlevi, fiilin istem durumuna göre gruplandırılarak verilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan ekin anlam bilimsel işlevlerinin ortaya çıkma biçiminin, yönetiminde olduğu fiilin anlam alanıyla da bağlantılı olabileceği görülmüş, böylece kimi anlam bilimsel işlevler de fiilin mental ya da hareket, durum bildirir nitelikte oluşuna göre kendi içinde birtakım sınıflandırmalara tabi tutulmuştur.

Taranan eserlerin seçiminde Çağatay Türkçesinin üç döneminin de dil özelliklerini tam olarak yansıtan eserler olmasına dikkat edilmiş, örnek cümleler, ait oldukları eserlerin tarihine göre eskiden yeniye doğru sıralanmıştır. Cümleler, alındıkları eserlerdeki yazım şekliyle verilmiş ancak Türkçe kelimelerin ilk hecesinde bulunan ve kaynaklarda i, ė, é işaretleriyle gösterilen kapalı e sesi, görsel bütünlüğü sağlamak adına ė işaretiyle gösterilmiştir. Örnek cümleler italik olarak yazılmış, yönelme hâli eki almış kelime ve kelime grupları koyulaştırılmıştır.

1. Yönelme Hâli Ekinin Tarihsel Gelişimi

Eski Türkçede +KA, nadiren +(y)A biçiminde olan ekin +GA’lı şekli Uygur Türkçesinde ortaya çıkmıştır. +(y)A eki, özellikle iyelik eklerine, son sesi /ḳ/ olan isimlere ve kitabelerde bazı yer bildiren isimlere gelir. Ek, Moğolcada da +A biçimindedir: adaḳ+a “ayağa”, “biri+ye “güneye”, big+ke “beye” vb.” (Gabain, 2000: 63; Tekin, 2003: 110-112; Erdal, 2004: 171-173; Eraslan, 2012: 142).

Ekin kökeni hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür: Bang’a göre ekin aslı +A olup Eski Türkçedeki +ḳa (< +ḳ+a)’lı biçimler, yaḳ (< ya+ḳ) “yan, taraf”, saġ (< sa-ġ) “yan, taraf” gibi kelimelerden kalıplaşma yoluyla türemiştir. Aynı şekilde “bulunma” ifade eden +ḳı (< +ḳ+ı) ekindeki /ḳ/ unsuru da yaḳ, saġ kelimelerinden kalıplaşmadır. W. Kotwicz, Eski Türkçede birlikte görülen +A ve +KA eklerinin “yönelme, bulunma” ifade eden iki ayrı ek olduğunu ileri sürer. Ona göre başḳa (< baş+ḳa), özge (< öz+ge) gibi kelimelerde görülen +ḳa, +ge ekleri de yönelme-bulunma hâli ekleridir. Poppe de benzer bir görüşle +A ve +KA eklerinin ayrı ayrı ekler olduğunu, +KA > +A değişiminin mümkün olmadığını dile getirir (Eraslan, 2012: 140).

Abdullayev +KA, +GA eklerinin +KArU, +GarU eklerinin bir çeşidi olduğunu ileri sürer: +GArU > +GAr > +GA > +A. Ona göre her iki ek de Türklerin yönü elle göstermelerinden yola çıkılarak ġarı “dirsek, arşın, hayvanın ön bacağı” kelimesiyle ilişkilendirilmelidir. Kerimov, ekin kökenini ḳara- “bakmak” fiiline bağlar: ḳara > ḳarau > ḳarayu > ḳariyu > ḳariu > ḳara > ḳar, ġar > +KA, +GA (Kuznetsov, 1995: 233-234).

+KA, +GA yönelme hâli eklerinin kör- “görmek” fiilinden ortaya çıktığını düşünen Kuznetsov (1995: 235-236)’a göre bu fiilin değişimi iki yönde olmuştur:

(bildirme kipinde) ew körü keter > ew körü… > ew-kerü keter “eve gider”; taġ körü ketti > taġ-körü > taġ-ḳoru …> taġ-ḳaru ketti “dağa gitti”.

(emir kipinde) ew kör ket > ew-kör… > ew-ker… > ew-ke(r)… > ewke ket “eve git”; taġ kör ket > taġ-kör… > taġ-ḳor… > taġ-ḳar… > taġḳa(r)… > taġ-ḳa ket “dağa git.”.

Ergin (1990: 221-222), Eski Türkçede yönelme hâli ekinin +KA, +GA olduğunu, Oğuz grubu Türk lehçelerinde /K/, /G/ ünsüzlerinin düşmesiyle ekin +A’lı biçiminin ortaya çıktığını ifade eder. Eraslan (2012: 141), +A’lı biçimlerin Eski Türkçede kullanılmış olmasından hareketle bu izahı tatmin edici bulmaz.

Timurtaş (2005: 86)’a göre Batı Türkçesinde yönelme hâlindeki kişi zamirlerinin baʔa, saʔa şeklinde /ʔ/ içermesi, ekin başındaki /G/ seslerinin sonradan düştüğünü ve Eski Türkçede /n/ ile /ġ/’nın /ʔ/ hâlinde birleşip lehçelerin teşekkülünde tekrar parçalanmadan Batı Türkçesine klişe hâlinde intikal ettiğini göstermektedir. Bu şekildeki /ʔ/ teşekkülünün 3. kişi iyelik ekli kelimelerin çekiminde de görüldüğünü, iyelik ekinden sonra gelen yardımcı /n/’nin ekin başındaki /G/ ile birleşerek /ʔ/’yi meydana getirdiğini sonra da /ʔ/ > /n/ değişimi olduğunu belirtmektedir.

2. Yönelme Hâli Ekinin Çağatay Türkçesindeki Biçimsel Görünümü

Çağatay Türkçesinde +GA, +KA, +(n)A biçimlerinde görülen yönelme hâli eki, genellikle ünlü ve tonlu ünsüzle biten isimlerde +GA, tonsuz ünsüzle biten isimlerde +KA biçimindedir: başıġa “başına” (GD 275), köʔlige “(onun) gönlüne” (ŞAD 48), otḳa “ateşe” (ŞAD 1132), suġa “suya” (MZE 305), bėllerige “bellerine” (V 2a/24), kögüske “göğse” (Sİ 448), kökge “göğe” (TEH 25a/8), ḳuşlarġa “kuşlara” (LT 1580), Ancak dönem metinleri incelendiğinde ünsüz uyumuna aykırı kullanımlara da rastlamak mümkündür: ḳuyaşġa “güneşe” (GD 411), ulusġa “ulusa” (GD 478), taġḳa “dağa” (BV 58/3), yurtġa “yurda” (ŞT 65b/6), sütge “süte” (FN 5/27), İsimlerin teklik, çokluk ve iyelikli şekillerine gelebilen ek, bazı isim tabanlarında ve özellikle de iyelik eklerinden sonra +A ve +nA biçimlerinde görülebilir: başıma “başıma” (GD 1071), derde “derde” (GD 418), tolun aya “dolunaya” (ŞAD 515), ėgnime “omzuma” (Sİ 396), derdime “derdime” (LT 89), bėglerine “beylerine” (ŞT 77a/2).

Klasik öncesi ve klasik dönem eserlerinde Türkçe kelimelerde artlık-önlük uyumuna büyük ölçüde uyan ekin özellikle klasik sonrası dönemde sık sık uyuma aykırı olarak geldiği görülür: her biriġa “her birine” (NŞ 603/2), köʔlümġa “gönlüme” (ŞHD 35a/12), birisi birisiġa “birbirine” (ŞT 65b/13), biriġa “birine” (RŞ 97/10), ḳulaġıge “kulağına” (RŞ 91/9), kėlmeġay “gelmeyecek” (RD 7/5), yėr yüziġa “yeryüzüne” (RD 4/7), yıḳılgey “yıkılacak” (RD 30/8). Arapça ve Farsçadan geçmiş alıntı kelimelerde ise Çağatay Türkçesinin üç döneminde de uyum yoktur[2] : bendeġa “köleye” (GD 171), katlimġa “katlime” (GS 598/7), ḥüsniġa “(onun) güzelliğine” (NŞ 461/7), menzilġa “menzile” (Sİ 361), secdeʔġa “(senin) secdene” (LM 110), ʿālemġa “âleme” (KMNM 39/44), vaṣlıʔge “(senin) vaslına” (ŞMM 20/5).

3. Yönelme Hâli Ekinin Çağatay Türkçesindeki İşlevsel Görünümü

Çalışmada yönelme hâli ekinin işlevleri, söz dizimsel ve anlam bilimsel olarak iki ayrı başlık altında incelenmiştir.

3.1. Söz Dizimsel İşlevler

Genel Türkçede olduğu gibi Çağatay Türkçesinde de yönelme hâli eki, isimleri fiillere, isimlere ve edatlara bağlayarak kelime grubu ve cümle biçiminde söz dizimsel yapılar meydana getirir.

3.1.1. İsimleri Fiillere Bağlama İşlevi

Yönelme hâli ekinin temel işlevi, isimleri bitmiş veya bitmemiş fiillere bağlayarak fiilin yerini, yönünü göstermek, yaklaşma ifade etmek, böylece bağlı bulunduğu ismi yönetici ögenin yönetim alanına girdirerek cümlenin veya kelime grubunun bir ögesi hâline getirmektir. Çağatay Türkçesi ile yazılmış eserler incelendiğinde çoğunlukla iki veya üç istemli/değerli fiillerin yönetimindeki yönelme hâli ekli ögenin yönetici ögeye sorulan kime, neye, nereye, ne ile sorularına cevap vererek cümlenin zorunlu ögesi durumunda olduğu görülür. Kimi örneklerde ise bu öge yer, yön belirtme işleviyle kullanılmayıp fiilin gerçekleşme amacını, sebebini bildiren, değer, bedel, karşılık, görelik vb. ifade eden seçimlik öge durumundadır.

Özne + Zorunlu Yönelme Hâli Ekli Öge + (Seçimlik Öge) + Yönetici Öge (İki İstemli Fiil)

Bolur bir ayġa her kün muḳābil “Her gün bir aya karşılık gelir” (DN 536).

İşāret ḳıl semenġa kim açılsun “Yasemin çiçeğine işaret et ki açılsın” (DN 795).

Dıraḫtḳa çıḳtı “Ağaca çıktı” (TEH 11b/1).

Andın ʿilm taḥṣīli üçün şehrġa kėldi. “Ondan ilim tahsil etmek için şehre geldi” (MN I 321/T141).

Zār köʔlümge terāḥḥum eyle “Zavallı gönlüme canının sadakası içim merhamet et” (BHTD XXXVIII/2).

Dėp ėrdim barçası kėlsün ėşitsün barçası sözim / İşensünler meni bu dōstluġumge barçası munda “Herkes gelsin, sözümü işitsin, demiştim. Benim bu dostluğuma hepsi inansın, istemiştim” (MN 9/52).

Ḥaḳ emridin uşal cāmlar meyġa tolġay “Allah’ın emriyle o kadehler şarapla dolar” (MN 35/251).

Bir faṣl istirāḥat ḳılmaḳġa raġbet ḳılıp töşekde yatıştı “Bir ara istirahat etmek için döşekte yattılar” (PSH 2a/7-8).

Bu dünyā hīç kimge vefā ėtmedi “Bu dünya hiç kimseye vefa göstermedi” (PSH 18b/12).

Cānıma cefā ḳılġan ol ġamze-i kāfirdür “Canıma eziyet eden o kâfir gamzedir” (PSH 15b/1).

Özne + Zorunlu Yönelme Hâli Ekli Öge + Zorunlu Yükleme Hâli Ekli Öge + (Seçimlik Öge) + Yönetici Öge (Üç İstemli Fiil)

Külin kökke savurġaylar. “Külünü göğe savuracaklar.” (NMŞF R78b/9).

Ve mėni yaḳınıġa olturttı. “Beni yakınına oturttu” (NMŞF R95b/8).

Mülk ehli başıġa altun bile dürrler saçar “Ülkesinde yaşayan insanların başına altın ve inci saçar” (MK 6a/10-11).

Ḫudāge bu sözni ʿarż ḳıldı “Allah’a bu sözleri arz etti” (MN 5/22).

Özne + Zorunlu Öge + Seçimlik Yönelme Hâli Ekli Öge + Yönetici Öge (İki İstemli Fiil)

Anı tutmaḳġa tamġa çıḳtı “Onu tutmak için dama çıktı” (TEH 17a/5).

Ġamzesi her dem ki ḳan tökmekke ḫūnī istedi / Közleri mėn ḳanı tolġan sarı īmā ḳıldılar “(Sevgilinin) gamzeleri kan dökmek için huni istedi. Gözleri kanı dolmakta olan beni işaret etti.” (FK 159/3).

Öz mülkidin ʿilm ṭalebiġa şehrġa kėlip ėrdi. “Ülkesinden ilim öğrenmek için şehre gelmişti.” (MN I 260/T124).

Bir kün Oġuz yıraḳ yerge avġa kėtdi “Bir gün Oğuz uzak bir yere ava (av için) gitti” (ŞT 71b/11).

Özne + Zorunlu Öge + Seçimlik Yönelme Hâli Ekli Öge + Yönetici Öge (Üç İstemli Fiil)

Ercāsb intiḳāmıġa yıbardı “Ercasb’dan intikam almak için gönderdi” (KTMA 4b/6).

Bir tebessümġa lebidin cānnı bėrdim sūd üçün / Cānım alıp laʿli anıʔ bolmadı ḫandān nė sūd “(Sevgilinin) dudağından bir tebessüm karşılığında can(ımı) verdim. Canımı aldığı hâlde dudakları gülmedi, ne fayda!” (FK 131/3).

Zülfi sevdāsıġa naḳd-i ʿömr bėrdim āh kim / Yėtmedi cānımġa bu sevdāda cüz noḳṣān nė sūd “(Sevgilinin) saçlarının sevdasına ömrümü verdim. Canıma bu sevdadan zerre kadar ulaşmadı, ne fayda!” (FK 131/4).

3.1.2. İsimleri İsimlere Bağlama İşlevi

Yönelme hâli ekinin söz dizimsel işlevlerinden biri de isimleri isimlere bağlayarak söz dizimi çalışmalarında kısaltma grupları, kısaltma öbekleri vb. olarak ifade edilen kelime grupları oluşturmaktır. Önce genelleşerek kalıplaşma, sonra da eksiltme yoluyla cümlelerden oluşan bu yapılarda, yönelme hâli ekli söz, kendisinden sonra gelen ismin niteleyicisi durumundadır (Karaağaç, 2013: 460-461).

ʿAtīḳu’r-Raḥmān Şeyḫ Loḳmān ḳuddise sırruhu mezārıda yigirmi yılġa yaḳın şeyḫ ve mütevellī ėrdi “Atîku’r-Rahmân Şeyh Lokman, sırrı mübarek olsun, mezarında yirmi yıla yakın şeyh ve mütevelli idi” (MN I 314/ T137).

Şehġa sipāh dervişler duʿāsıdur, fuḳarā himmeti ve tėʔri rıżāsıdur “Hakan için gerekli olan asker, dervişlerin duası, fakirlerin himmeti ve Tanrı’nın rızasıdır” (MK 12a/2-3).

Kirmekke ėv yoḳ. “Girecek ev yok” (ŞT 73b/8).

3.1.3. İsimleri Edatlara Bağlama İşlevi

simleri edatlara bağlamak, yönelme hâli ekinin söz dizimsel işlevlerinden biridir. Bu tür yapılarda ek, fiilin anlamını tamamlama işlevini bağlandığı edatla birlikte yerine getirir. Çağatay Türkçesinde yönelme hâli eki; köre, tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi, ḳarşu vb. edatlarla birlikte fiilin anlamını görelik, durum, zamanda ve mekânda sınırlama vb. bakımlardan tamamlamıştır.

Her kėçe taʔġa tėgin kök künbeẕi içre yanar “Her gece sabaha kadar gök kubbesi içinde parıldar” (MSD 10).

Ḳaşlarıʔ yādında köp miḥrābḳa ḳarşu turup / Fāl tuttum keldi falım gāh cüft ü gāh tāḳ “(Senin) kaşlarının yadıyla mihraba karşı durup tuttuğum fallar bazen tek bazen çift geldi” (LD 879).

Ki meydān başıġa dėgin yėtkürüp “Meydan başına kadar ulaştırıp” (Sİ 2210).

Amma Türkniʔ uluġdın kiçikige dėginçe ve nökerdin bėgige dėginçe Sart tilidin behre-menddürler “Fakat Türkler, büyükten küçüğüne, hizmetçiden beyine kadar Sart dilinden nasiplerini almışlardır” (ML B7b/9-10).

Zehr bėrip bīmār öltürgüçi ṭabīblıḳ bularġa naṣīb, zūr bile öltürgüçi yaḫşılar bularġa köre türk ṭabīb “Zehir vererek hastaları öldüren hekimlik bunların nasibi(dir), zorbalıkla öldürülen iyiler bunlara göre hekimden kaçmıştır” (MK 10a/9-10).

Nėçege tėgrü tizgünür-sėn uşbu bāġ u bustāna “Bu bağ ve bahçede ne zamana kadar çekinerek yaşayacaksın?” (ŞHD 110b/3).

3.2. Anlam Bilimsel İşlevler

Yönelme hâli eki, cümlede söz dizimsel görevlerini yerine getirirken aynı zamanda kelimeler arasında çeşitli anlam ilgileri oluşturarak cümlenin anlamını tamamlar, genişletir, zenginleştirir. Ekin Çağatay Türkçesindeki anlam bilimsel işlevleri aşağıda gösterilmiştir.

3.2.1. Yönelme, Yön Bildirme, Yaklaşma İşlevi

Yönelme, yön gösterme, yaklaşma işlevi; ekin temel işlevi olup incelenen eserlerde en çok bu işlevine rastlanmıştır. Söz konusu işlev, ekin yönetiminde olduğu fiilin anlam alanıyla ilgili olarak çeşitli biçimlerde ortaya çıkar. Yönelme hâli eki, fiilin yöneldiği, ilişkili olduğu varlığı belirtir, sonuna geldiği ismin fiilde belirtilen bir durum ya da özellikle olan ilişkisini gösterir. Çağatay Türkçesiyle yazılmış eserlerden tespit edilen örneklerde bu işlevle kullanılan ekin bağlı bulunduğu fiillerin ağırlıklı olarak mental fiiller olduğu görülmüştür[3] . Kimi zaman da yönetici öge, ek-fiille çekimlenmiş isim niteliğindedir.

Ḫaber ḳıl servġa kim bolsun āgāh “Serviye haber ver ki (onun da) haberi olsun” (DN 793).

Tikenlerge yavuḳtur gül hemīşe “Gül daima dikenlere yakındır” (DN 370).

Bir avuç tofraġnı melekūt ḫaylide ḫilāfet taḫtıġa olturtmaḳ aʔa yaraşur “Bir avuç toprağı ruhlar ve melekler topluluğunun hilafet tahtına oturtmak ona yaraşır” (MK 2a/11).

Bu nevʿ aṣḥāb u aḥbābḳa intibāh ḳılmaḳ ve alarnı bu ḥāletdin āgāh ḳılmaḳ “Böyle olan dostları ve ahbapları uyarmak ve onları bu durumdan haberdar etmek (istedi)” (MK 4b/11).

Gerdūn maʔa geh cefā vü dūnluḳ ḳıldı “Dünya, bana bazen cefa ve alçaklık etti” (MK 4a/13).

Viṣāl-i devletidin ayırıp mėni veh kim / Firāḳ miḥnetiġa mübtelā ḳılıp bara-sėn “Yazık ki beni kavuşma saadetinden ayırıp ayrılık derdine alıştırıyorsun” (BHTD XIX/2).

Erbāb-ı ġaraż sözige zinhār inanma “Düşmanların sözüne sakın inanma” (BHTD XXXV/1).

Hīç kim saʔa ʿarż ėtmedi ḥālımnı “Hiç kimse sana hâlimi bildirmedi” (BHTD LVI).

Ḫoş ol ki serv-i nāzım raḥm ḳılġay bīnevālarġa / Nėçük kim pādişehler merḥamet eyler gedālarġa “Padişahların dilencilere merhamet etmesi gibi o servi gibi salına salına yürüyen sevgilinin düşkünlere merhamet göstermesinden güzel ne var” (BHTD XXVII/1).

Köʔüldin kim köʔülge yol durur dėrler ġalaṭ ėrmiş / Ki mihrim hīç te’ īr ėtmedi nāmihribānımġa “Gönülden gönüle yol vardır, derler, yalanmış çünkü sevgim, o vefasız sevgilime hiç etki etmedi” (BHTD XLVI/6).

Belī bu dünyā bir ribāṭġa oḫşar ādem ferzendleri kervānġa oḫşarlar “Evet, bu dünya bir hana benzer, insanoğulları ise kervana benzer” (ŞT 75a/1-2).

Mācerānı tamām ḳıldı yaʔaḳ / Öziniʔ taʿrīfige ḳoydı ayaḳ “Ceviz (şeftalinin) hikâyesini tamamladı, kendisinin tarifine başladı” (MM 59).

Baʿżıʔ oḫşay-sėn ḳapḳara ḳulġa “Bazen kapkara kölelere benziyorsun” (MM 16).

Bu işdin ḳoġunġa ḫaber yėtip / Rāstlanıp çıḳtı mācerā ėşitip “Bu anlatılanlardan kavuna haber ulaşınca, hikâyeyi işitince (kavun) hazırlanıp çıktı” (MM 95).

Bu kün Mūsā bilen men sözleşürmen / Ḫalāyıḳġa anı ifşā ḳılurmen “Bu gün Musa ile konuşacağım. Onun kim olduğunu yaratılmışlara açıklayacağım” (MN 2/5).

Ḫudāge nāle eylep uşbu sözni aydılar anda “Allah’a feryat edip orada şu sözü söyledi” (MN 11/67).

Ki bir kün Cebre’īlge Ḥaḳ buyurdı / Barıp kėltür uşal Mūsānı dėdi “Allah bir gün Cebrail’e, şu Musa’yı git, getir, dedi” (MN 2/2).

Dėdi Mūsā Ḫudāvendā maʔa şefḳat ḳılurmusėn / Dėdi Allāh eyā Mūsā ġarīb ḥālin sorar bolsaʔ “Musa dedi: Ey Allah’ım bana şefkat gösterir misin? Allah dedi: Ey Musa, gariplerin hâlini sorarsan (şefkat gösteririm)” (MN 21/144).

Dėdiler Ḥażret-i Mūsā saʔa bī-ḥad yaḳın bolsam / Dėdi Allāh dürūd ayġıl Muḥammedge kėlip munda “Hazret-i Musa dedi: Sana sınır olmaksızın yakın olsam. Allah dedi: O zaman buraya gel, Muhammed’e dualar, övgüler söyle” (MN 9/55).

Bu ḳızge köʔül baġlama dėp öziġa pend ü naṣīḥat ḳılıp bu beytni oḳudı “Bu kıza gönül bağlama diye kendisine nasihatler edip bu beyti okudu” (PSH 18b/9-10).

Hergiz ḳuvanmaġıl dünyā mālıġa “Dünya malına asla güvenme” (PSH 19a/3).

Mehrengīzni Ṣenūberge iştiyāḳı tüşüp hīç tāb ü ṭāḳāti ḳalmadı “Mehrengiz Senuber’i özlediğinden hiç dermanı kalmadı” (PSH 18b/4-5).

Münācāt eylerem ḳādir Ḫudāġa “Kadir Huda’ya dua ederim” (PSH 18a/1).

Ol altı oġlıġa köp naṣīḥatler aytıp ve bėglerge örgetip yurtlar ve şehrler ve ėller ve enʿāmlar berdi “Altı oğluna çok nasihatler edip beylere öğretip yurtlar, şehirler, iller ve nimetler verdi” (ŞT 78b/4-5).

Ol ḥavż uluġlıḳıġa taʿaccüb ḳalıp turup ėrdi “O havuzun büyüklüğüne şaşırmıştı” (PSH 11b/3).

Raḥm ėtmese ol dilber ḥālime müşkildür “O sevgili hâlime merhamet etmese (hâlim) zordur” (PSH 14b/10).

Ṣenūber felekni bīvefālıġıdın Allahu teʿālāġa yıġlap bir münācātnı oḳudı “Senuber, feleğin vefasızlığından Allah’a ağlayarak bir münacat okudu” (PSH 8b/5).

Yėme tā uyḳu ġalebe ḳılıp tüş kördi ki gülzārnıʔ içinde bir perīzādge közi tüşti “Yine uykuya yenik düşüp rüya gördüğü sırada gül bahçesinde peri gibi güzel bir kız gördü” (PSH 2a/8-9).

Ṣenūber Mehrengīzge tesellī bėrmaḳ üçün bir beyt oḳudı “Senuber Mehrengiz’i teselli etmek için bir beyit okudu” (PSH 20a/4-5).

Cānıma cefā ḳılġan ol ġamze-i kāfirdür “Canıma eziyet eden o kâfir gamzedir” (PSH 15b/1).

Kimge dād ėtey kögsümni yarıp “Göğsümü parçalayarak kime bağırıp çağırayım” (PSH 17a/1).

Elbette aʔa iʿtimād ḳılmaḳ kėrek “Elbette ona güvenmeli” (ÇKNT 24b/12-13).

Emīrü’l-mü’minīnniʔ ʿömrleri hemme aḳrabālar ʿömridin uzunraḳ bolurġa delālet ḳılur “Emîrü’l-Müminîn’in ömrünün bütün akrabalarının ömründen daha uzun olduğuna işaret eder” (ÇKNT 21a/1-2).

Ḫalāyıḳnıʔ mi[]āli āftābġa oḫşadur “İnsanların örneği güneşe benzer” (ÇKNT 30a/13).

Ek, kimi zaman bu işlevini yüzey yapıda hiçbir ek almadan gerçekleştirir.

Közüʔni aç bir daġı baḳġıl bu yan “Gözünü aç da bu tarafa bak” (MZE 553).

Dest açıp her yan baḳıp ẓāhir boluban iḫtiyār /Yüz tümen taḥsīn yaġıp turġan ulusnıʔ barıdın “El açıp her yana bakıp sevgiliyi görme arzusunu ortaya çıkarınca durmakta olan halkın hepsinden yüz binlerce tahsin yağdı” (BHTD LI/3).

Yönelme hâli eki, isimleri hareket bildiren fiil ya da fiilimsilere bağlayarak hareketin gerçekleştiği, yöneldiği, yaklaştığı yeri ya da varlığı gösterir.

Bitig pīçine çün ḳolġaştı ol ḥūr / Ḳavuşturdı ėli ʿanberġa kāfur “O huri mektubun kıvrımlarına elini uzatınca kâfur, (hurinin) elini kokuya kavuşturdu (elinin güzel kokmasını sağladı” (DN 355).

Yana zülfümġa hem çulġaşmaġın hīç “Yine saçlarıma bürünme hiç” (DN 275).

Bu sudın ur ḫıred közine topraḳ “Bu sudan akıl gözüne toprak sür” (DN 107).

ʿÖmri yüz yigirmige yėtti. “Ömrü yüz yirmiye ulaştı.” (NMŞF R75b/4).

Ölügni hem ol yėrge defn ėttiler “Ölüyü de oraya defnettiler” (Sİ 1019).

Loḳmān bin ʿādnı nėçe kişi bile ol ḳavm yamġur duʿāsı üçün mekkege yiberdiler “Lokman bin Ad’ı bazı kişilerle birlikte yağmur duası için Mekke’ye gönderdi” (TEH 4a/11).

Otnıʔ yaḳınıġa kişi bara almas ėrdi “Ateşin yakınına insan yaklaşamazdı” (TEH 6a/2).

Deryādın köprüg birle narı yüzge ötüptürler “Köprü ile ırmağın öteki tarafına geçmişler” (KTMA 9a/14).

Ḳazvīnde bir bāġḳa kirdim “Kazvin’de bir bağa girdim” (KTMA 9b/7-8).

Rūmdın çėrig tartıp ḫorāsānġa yörüdi “Rum’dan ordu çıkarıp Horasan’a yürüdü” (KTMA 4a/18).

Kėçrek ḳalsalar köprüg üstige ġavġā bolup suġa yıḳılur imkānı bar “Daha geç kalırlarsa köprüde kavga çıkıp (insanların) suya düşme ihtimali vardır” (KTMA 9a/15).

Andın ʿilm taḥṣīli üçün şehrġa kėldi. “Ondan ilim tahsil etmek için şehre geldi” (MN I 321/T141).

Bir avuç tofraġnı melekūt ḫaylide ḫilāfet taḫtıġa olturtmaḳ aʔa yaraşur “Bir avuç toprağı ruhlar ve melekler topluluğunun hilafet tahtına oturtmak ona yaraşır” (MK 2a/11).

Mülk ehli başıġa altun bile dürrler saçar “Ülkesinde yaşayan insanların başına altın ve inci saçar” (MK 6a/10-11).

Öyge kėlmiş dėp ḫaberler aytıban cānānedin “Eve gelmiş diye sevgiliden haber verip” (FK 516/1).

Barça ʿālemġa yayıldı bil ki ḥüsnüʔ pertevi “Bil ki güzelliğinin ışığı bütün dünyaya yayıldı.” (ŞHD 9a/9).

Bu kėçe külbemġa kėldi ol ḳuyaşım yaşurun “Bu gece o güneşim gizlice kulübeme geldi” (BD 46/1).

Ġam oḳları yemīn ü yesārımġa sançılıp / Ėldin uçup çıḳarġa tapıp-mėn ʿaceb ḳanāt “Gam okları sağıma soluma saplanıp halktan uçup çıkmaya acaba kanat bulabilecek miyim” (BHTD III/3).

Bu aytılġan üç yurtġa bardılar. “Söylenen üç yurda vardılar.” (ŞT 65b/6).

Ġurnıʔ taġlarıġa ḳar köp tüşüp ėrdi “Gur’un dağlarına çok kar yağmıştı” (ŞT 75a/15-16).

Köp ėmgekler körgendin soʔ yaşımız ottuz toḳḳuzġa yetkende tārīḫ miʔ taḳı elig birde yılan yılında Ḫˇārezm memleketinde atamız taḫtında olturup yurt işige meşġūl bolduḳ “Çok eziyetler gördükten sonra yaşımız otuz dokuza ulaştığında, 1051 tarihinde, yılan yılında, Harezm’de babamızın tahtına oturup memleket işleriyle uğraştık” (ŞT 65b/1-2-3).

Toḳḳuz miʔ ḳoy ve toḳḳuz yüz yılḳı öltürtdi bulġarıdın toḳsan toḳḳuz ḥavz ḳıldurup toḳḳuzıġa ʿaraḳ ve toḫsanıġa ḳımız tolturtdı “Dokuz bin koyun ve dokuz yüz bin yılkı öldürttü. Derilerinden doksan dokuz havuz yaptırıp dokuzuna rakı, doksanına kımız doldurttu” (ŞT 78b/2-3).

Birevge kėydürüp tāc-ı Ḫusrevi / Birevni ėl içre gedā eyledi “Birine Husrev’in tacını giydirip diğerini memleketin dilencisi yaptı” (PSH 19a/1-2).

Cüst ü çālāk yörüp ol ʿimāretġa yėtip bir nevʿ ḳılıp anı içiġa kirdi vü eṭrāfıġa naẓar saldı “Hızla yürüyüp imarete ulaşıp bir şekilde içine girdi ve etrafına baktı” (PSH 17a/5-6).

on yaşıġa kirgünçe ʿilm ṭaleb ḳıldı “On yaşına girince ilim öğrenmek istedi” (PSH 2a/2).

Yaḫşılıḳ ḳılġıl, deryāġa taşla “İyilik yap, denize at” (ÇKNT 12a/12).

Çağatay Türkçesinde ekin bu işlevi sıfır ek (ø) ile de gerçekleşebilir.

Şaṭrenc bisāṭın alıp yırtıp yıġaçlarnı her yan saçtı. “Satranç tahtasını alıp yırtıp her tarafa saçtı.” (NMŞF R86a/24-25).

İşim taġ üzre her yan eşk seyl-ābını sürmekdür “İşim dağ üzerinden her yana gözyaşı selini akıtmaktır.” (ML B11b).

Köydürüp her yan külümni savurduʔ “(Beni) yakıp külümü her yana savurdun” (LT 1188).

Buḫārānı hem alıp daruġa ḳoyup Belḫ bardı “Buhara’yı da alıp (oraya) yönetici koyup Belh’e gitti” (BN 75a/14).

Geh turup meydān ara eṭrāfġa salıp naẓar / Her ṭaraf yüz ḳan töküp bir ġamze-i ḫūnḫārıdın “Bazen meydanda etrafa göz atınca her tarafa kan döken bir yan bakışı her tarafa yüzlerce kan döktü” (BHTD LI/4).

Bedeḫşān üsti birlen Semerḳand kėldi. “Bedehşan üstünden Semerkant’a geldi” (ŞT 75b/13).

3.2.2. İçinlik, Mahsusluk İşlevi

Yönelme hâli eki, bu işlevinde fiilde belirtilen durumun yalnız bir varlığa özgü olduğuna, o varlıkla ilgili olup o varlık üzerinde özelleştiğine işaret eder. Ek, Çağatay Türkçesinde temel işlevinden sonra en çok bu işleviyle kullanılmıştır. Ekin bağlı olduğu yönetici öge, çoğunlukla ek-fiille çekimlenmiş isim niteliğindedir. Ancak yönetici ögesi fiil olan örnekler de bulunmaktadır.

Yüzüʔ ayına köptür müşterīler “(Senin) ay gibi yüzünün müşterisi çoktur” (DN 197).

Ayaġıʔ tozı bolġay sürme közge “(Senin) ayağının tozu göze sürme olsun” (DN 476).

Ki gerdūn müşterī boldı sözümge “Dünya sözlerime müşteri oldu” (DN 876).

Köʔül zaḫmına bu bir merhem ėrdi “Bu, gönül yarası için bir merhemdi” (DN 306).

Bendüye bile besṭām aʔa hem ṭaġayı ėrdiler ve hem sipehsālār “Bendüye ile Bestam onun hem dayısı hem de ordu komutanıydı” (KTMA 13a/21).

Hürmüzniʔ ėgeçisini tutup kim şāpūrġa ḫala bolġay esīr ḳılıp nikāḥıġa kivürüp mülkni buzup ḳayttı “Hürmüz’ün kız kardeşini ki Şâpûr’un halası olmalı, esir edip nikâhına alıp ülkeyi de viraneye çevirip döndü” (KTMA 9a/17).

Melīke içkeridin şāpūrġa müttefiḳ bolup ḳorġannı şāpūrġa bėrdi “Melike içeriden Şâpûr ile iş birliği yapıp (Şâpûr’a müttefik olup) kaleyi Şâpûr’a teslim etti” (KTMA 9a/19-20).

Mülk mėnge mevrū[] īdür “Mülk bana baba mirasıdır” (KTMA 10b/1).

Ol daġı atasıġa velīʿahd ėrdi “O da babasının veliahtı idi” (KTMA 6b/21).

Salṭanatḳa şecāʿatdın güzīr yoḳtur “Saltanat için yiğitlik gereklidir” (KTMA 10b/2).

ʿĀdil pādişāh Ḥaḳdın ḫalāyıḳḳa raḥmetdür ve memālikke mūcib-i emniyet ü ref’et “Adil hakan, Hak’tan halka rahmet, ülkelere de emniyet ve ululuk sebebidir” (MK 6a/8).

Bīmārlar ḥāliġa şefḳat kėrek “Hastaların durumu için şefkat gerekir” (MK 16b/2).

Nökerlerige āş ḫān-ḳāh rātibesidin ve çihreleriġa maʿāş şeyḫ ü müderris vaẓīfesidin “Korucularının yiyeceği tekkenin ödeneğinden, görevlilerinin geçimi şeyh ve müderrislere ayrılan paradandır” (MK 10b/11-12).

Şehġa sipāh dervişler duʿāsıdur, fuḳarā himmeti ve tėʔri rıżāsıdur “Hakan için gerekli olan asker, dervişlerin duası, fakirlerin himmeti ve Tanrı’nın rızasıdır” (MK 12a/2-3).

Zehr bėrip bīmār öltürgüçi ṭabīblıḳ bularġa naṣīb, zūr bile öltürgüçi yaḫşılar bularġa köre türk ṭabīb “Zehir vererek hastaları öldüren hekimlik bunların nasibi(dir), zorbalıkla öldürülen iyiler bunlara göre hekimden kaçmıştır” (MK 10a/9-10).

Yoḳnı bar ḳılmaḳ ve barnı yoḳ ḳılmaḳ anıʔ ḳudretiġa āsān “Yoğu var etmek ve varı yok etmek O’nun kudreti için çok kolay(dır)” (MK 2a/8-9).

Ṭabībḳa öz fennide ḫaẕāḳat kėrek “Bir hekim için gerekli olan, kendi alanında usta olmaktır” (MK 16b/2).

Aʔa bāḳī olsun cihāndārlıḳ “Padişahlık onun için baki olsun” (MK 7b/7).

Ḫalāyıḳḳa bu şehdin olsun neşāṭ / Demī bolmasun ḫālī andın bisāṭ “Bu hakanın varlığı insanlar için mutluluk kaynağı olsun ve taht bir an bile onsuz kalmasın” (MK 7b/8).

Edāsın özige farż bilür “Yaptıklarını söylemeyi kendisine farz bilir” (MK 3b/1).

Fiġān ki yār maʔa yār bolmadı hergiz / Enīs-i ḫāṭır-ı efgār bolmadı hergiz “Ah! Sevgili bana asla yâr, yaralı gönle dost olmadı” (BHTD XXX/1).

Mėn zārġa sėn dėk yene bir yār tapılmas / Sėn yārġa mėn dėk yene bir zār tapılmas “Benim gibi zavallıya senin gibi bir sevgili, senin gibi bir sevgiliye de benim gibi bir âşık bulunmaz” (BHTD XIV/1).

Dėdi Mūsā Ḫudāvendā duʿā ḳay vaḳt icābetdür / Dėdi Allāh seḥer turup duʿāġa ḳol kötergen bar “Musa dedi: Ey Allah’ım, dua hangi vakit kabul olur? Allah dedi: Seher vakti kalkıp dua için el kaldıran var.” (MN 18/123).

Dėdiler Ḥażret-i Mūsā birāder / Bolurmusiz öziʔiz bizge rehber “Sevgili Musa birader, bize rehberlik eder misiniz, dedi” (MN 3/10).

Ḳarārım yoḳ otururge tururge hīç sāʿatı “Oturmaya, durmaya hiçbir saatim, zamanım yok” (MN 44/11).

Çilān aydı ki mėndür-mėn nā-yāb / Hemme aġrıḳ devāsıġa esbāb “Hünnap dedi ki eşsiz olan benim, bütün hastalıkların tedavisine yararım, her derde devayım” (MM 75).

Munça taʿrīf maʔa ḳılmış / Ne ḥad özgelerge ziyāde söz ḳılmış “Bu kadar söz benim için söylenmiş(tir), başkaları için bu kadar söz söylenmiş midir” (MM 108).

Tapılmas mėn barça gedāylarġa / Ḳısmetim boldı şāh u baylarġa “Ben yoksullar için bulunmayanım, şahlara ve zenginlere kısmet oldum” (MM 111).

Sėni yėydür ġarīb şāh u gedā / Tüşkeniʔ boladur ėşekke ġıẕā “Seni yoksul şahlar ve dilenciler yemektedir, düşen (meyvelerin) eşek(ler)e gıda olmaktadır” (MM 17).

Aşnı ve sunı andaḳ üleştürġuçı yoḳ turur kim gedāydın tā pādişāhġaça ve ḳumursḳdın tā pīlġaça ve çipindin tā simurġġaça barçasınıʔ aḥvālıġa lāyıḳ berür “Yiyeceği ve suyu yoksuldan padişaha, karıncadan file, sinekten anka kuşuna kadar hepsinin durumlarına uygun biçimde (onun gibi) paylaştıran yoktur” (ŞT 65a/3-4-5-6).

Bu sözge tüşünüʔ “Bu söz üzerine düşünün” (ŞT 82a/3).

Muḥammed barıp aʔa nöker boldı “Muhammed gidip onun hizmetine girdi (onun için hizmet etti)” (ŞT 76b/1).

Türkni öziʔizge pādişāh bilip anıʔ sözindin çıḳmaʔ tėdi “(Yafes’in oğlu) Türk’ü kendinize padişah bilip onun sözünden çıkmayın, dedi” (ŞT 69a/8).

Belī ėmdi sipāhgerçilikni örgengil dėp oġlıge maḥrem-i rāz ḳırḳ yigit ḳoşup çehār bāġ-ı ḥıyālıġa yiberdi “Evet, şimdi askerliği öğren diye oğluna gizlice kırk yiğit verip Çeharbağ’a gönderdi” (PSH 2a/4-5).

Saʔa Ḥaḳdın mundaġ ḳısmet yazıldı “Senin için Allah tarafından böyle kısmet yazıldı” (PSH 9b/2).

Muʔa bir ḥīle ḳılmaḳ lāzumdur “Bunun için bir hile yapmak gerekir” (PSH 12b/4).

Öz öziʔe ayttı ki “Bu devlet hīç kimge müyesser bolġan ėmesdür “Kendi kendine şöyle dedi: “Bu devlet hiç kimseye nasip olmuş değildir” (PSH 18b/7-8).

Anı tonumaḳġa yol yoḳdur “Onu tanımaya yol yoktur” (ÇKNT 1b/7).

Dost dėmegil ol kişini kim dostlarıʔġa düşmendür “Dostlarının düşmanı olan o kişiye dost deme” (ÇKNT 25b/10).

Her işġa bir vaḳtnı taʿyīn ḳılurlar “Her iş için bir vakit belirlerler” (ÇKNT 33a/1).

özige fāyidesi bar ve nė ġayrıge “Ne kendisine faydası var ne başkasına” (ÇKNT 8b/12-13).

Niʿmetniʔ tamamı ḫalāyıḳ birle boldı ve ḫalāyıḳġa siyāset lazım kėldi “Nimetlerin tamamı insanlarla birlikte ortaya çıktı ve insanlara siyaset gerekti” (ÇKNT 3a/1).

Pādişāhlar naṣīḥatige ʿamel ḳılmaḳ vācibdür “Padişahların nasihatlerine göre davranmak vaciptir” (ÇKNT 25a/2).

3.2.3. Amaç, Sebep İşlevi

Amaç, sebep işlevli yönelme hâli ekli öge, yönetici ögeye yöneltilen ne için, hangi sebeple, hangi amaçla gibi soruları cevaplayarak fiilin gerçekleşme amacına ya da sebebine açıklık getirir. Bu işlevinde ek, kimi zaman isimlere kimi zaman da isim-fiil veya sıfat-fiil türünden bir fiilimsiye gelmiştir. Ekin bağlı olduğu yönetici öge çoğunlukla fiil ya da fiilimsi, kimi zaman da ek-fiille çekimlenmiş isimdir.

İsim + yönelme hâli eki

Ercāsb intiḳāmıġa yıbardı “Ercasb’dan intikam almak için gönderdi” (KTMA 4b/6).

Öz mülkidin ʿilm ṭalebiġa şehrġa kėlip ėrdi. “Ülkesinden ilim öğrenmek için şehre gelmişti.” (MN I 260/T124).

Bir kün Oġuz yıraḳ yerge avġa kėtdi “Bir gün Oğuz uzak bir yere ava (av için) gitti” (ŞT 71b/11).

İsim-fiil + yönelme hâli eki

Füsūn ḳılmaḳḳa açıp lebleriʔ til “Dudakların büyü yapmak amacıyla söze başlayıp…” (DN 325).

Til açtı bende tėg sūsen ḳopup āzād ornındın / Oḳumaḳlıḳḳa şeh medḥin yasadı ḳadd-ı bālānı “Susen yerinden serbestçe kalkıp bende gibi dile geldi ve padişahın medhini okumak için yüksek boynunu gösterdi.” (MSD 287).

Kimni öltürmekke atsaʔ oḳ mėniʔ cānım çıḳar “Oku kimi öldürmek için atarsan at benim canım çıkar” (NŞ 83/6).

Anı tutmaḳġa tamġa çıḳtı “Onu tutmak için dama çıktı” (TEH 17a/5).

Ġamzesi her dem ki ḳan tökmekke ḫūnī istedi / Közleri mėn ḳanı tolġan sarı īmā ḳıldılar “(Sevgilinin) gamzeleri kan dökmek için huni istedi. Gözleri kanı dolmakta olan beni işaret etti.” (FK 159/3).

Şevḳ otıġa yanmaḳḳa özin urdı Nevāyī / Ḳavduʔ kėl ü luṭf ėyleben ol tilbeni yandur “Nevâyî (sevgiliye duyduğu) şevk ateşiyle yanmak için kendini vurdu (sen de onu) kovdun. Gel ve lütfederek o divaneyi yak.” (FK 143/7).

Sıfat-fiil + yönelme hâli eki

Alarnı ḳaytarur üçün her keçḳurun ḫaber ḳılurġa naḳḳāre ḳaḳarlar “Onları geri çağırmak için her akşam haber vermek üzere nekkare çalarlar” (KTMA 9a/14).

Alarnıʔ kemālāt-ı āvāzesin ėşitip yıraḳ yollar ḳaṭʿ ḳılıp mübārek ṣoḥbetleriġa müşerref bolurġa kėlgenler alarnı aṣḥāb arasıda ġāyet-i taʿayyünluḳdın muṭlaḳā tanımaslar ėrdi “Onların olgunluklarının sesini, ününü işitip, uzak yollardan kutlu sohbetleriyle şereflenmeye gelenler onları meclistekiler arasında özelliklerinden hiç tanıyamazlardı” (HM T759b/22-23-24).

Mülk bāġın maʿmūr ḳılurġa ebr-i sīr-āb mülk ehli közin yaruturġa mihr-i cihān-tāb “O, ülke bağlarını imar etmek için yağmurla dolu bulut ve halkın gözünü aydınlatmak için cihanı aydınlatan güneştir” (MK 7a/6-7).

ʿUlemā kėtürgen gül-āb şīşeleri kim ḫālī ḳalıp bāde salurġa kāfī mülazımları alıp “Bilgelerin getirdiği boş kalmış gül suyu şişelerini adamları şarapla doldurmak üzere alır” (MK 10b/8).

Yetti yüz yılnıʔ içide seksendin artuḳ kişi īmān keltürmegenige açıġlanıp ḫalḳġa duʿā-yı bed ḳıldı “Yedi yüzyılın içinde seksenden fazla kişinin iman getirmemesine öfkelenip halka beddua etti” (ŞT 68b/1).

3.2.4. Değer, Bedel, Karşılık İşlevi

Ekin işlevlerinden biri de bir varlığın değdiği karşılığı, önem derecesini, değerini ifade etmektir. Örneklerde değer, bedel, karşılık işleviyle kullanılan ekin yaygın olarak al- “almak”, sat- “satmak”, bėr- “vermek” gibi fiillerin yönetim alanında olduğu görülmüştür.

Mėni ėki aḳçaġa alġaylar “Beni iki akçe karşılığında alacaklar” (TEH 8a/14).

Bir tebessümġa lebidin cānnı bėrdim sūd üçün / Cānım alıp laʿli anıʔ bolmadı ḫandān nė sūd “(Sevgilinin) dudağından bir tebessüm karşılığında can(ımı) verdim. Canımı aldığı hâlde dudakları gülmedi, ne fayda!” (FK 131/3).

Zülfi sevdāsıġa naḳd-i ʿömr bėrdim āh kim / Yėtmedi cānımġa bu sevdāda cüz noḳṣān nė sūd “(Sevgilinin) saçlarının sevdasına ömrümü verdim. Canıma bu sevdadan zerre kadar ulaşmadı, ne fayda!” (FK 131/4).

Kişi almas sėni satıp pulġa “Kimse seni parayla alıp satmaz” (MM 16).

3.2.5. Görelik İşlevi

Ek, kimi zaman tek başına kimi zaman da köre “göre” edatı ile birlikte kişinin bir durum, olay, konu veya düşünce karşısındaki tutumunu, görüşünü, bakış açısını ifade eder.

Sizge āsāndur eger mėn bolmasam “Eğer ben olmasam sizin için kolaydır.” (LD 2576).

İskenderge ariṣtonıʔ rayı dil-pezīr tüşüp “Aristo’nun düşüncesi İskender’e hoş gelip…” (KTMA 6b/8).

Misāfirġa her öy bir ṭurfe menzil “Misafir için her ev bir konaklama yeridir” (SM 99/12).

Mundaḳ şāhġa müslimān bėg nebi ḫidmetide törtevdin biri dėk “Böyle bir hakan için bir İslam beyi, Hz. Peygamber’in hizmetindeki dört kişiden biri gibidir” (MK 7b/9).

Mundaḳ ṭabībniʔ yüzi marīż köʔlige maḥbūbdur ve sözi bīmār cānıġa merġūbdur “Böyle bir hekimin yüzü hastanın gözüne sevimli görünür ve sözleri de hastanın gönlüne hoş gelir” (MK 16b/7-8).

Zehr bėrip bīmār öltürgüçi ṭabīblıḳ bularġa naṣīb, zūr bile öltürgüçi yaḫşılar bularġa köre türk ṭabīb “Zehir vererek hastaları öldüren hekimlik bunların nasibi(dir), zorbalıkla öldürülen iyiler bunlara göre hekimden kaçmıştır” (MK 10a/9-10).

Seni yalġuz kėlmaġıʔ-çün maʔa manẓūr ėmesdür / Öziʔ yalġuz kėlip munda ki ʿālemler ḳalıp yolda “Bana göre (bu söylediklerin) senin yalnız gelmene bir mazeret olmaz, ümmetlerini yolda bırakıp kendin yalnız geldikten sonra” (MN 10/59).

Maʿnāsı barçaġa maʿlūm turur “Anlamı herkesçe bilinir” (ŞT 72a/14).

Bu kün maʔa āḫir zamān bolupdur “Bu gün benim için zamanın sonu demektir” (PSH 8b/6).

3.2.6. Vasıta İşlevi

Çağatay Türkçesinde yönelme hâli ekinin işlevlerinden biri de fiile sorulan kim ile, ne ile, hangi yolla, nasıl gibi sorulara cevap vermek yani fiilin hangi vasıtayla, ne şekilde gerçekleştiğini göstermektir. Bu işlevinde ek, kimi zaman bir fiil ya da fiilimsinin kimi zaman da ek-fiille çekimlenmiş bir ismin yönetimindedir.

Kefenni ḳanġa bulġap lāle yaʔlıḳ “Kefeni lale gibi kana boyayıp” (DN 344).

Ḥālā ol işke meşġūldur. “Hâlâ o işle meşguldür” (MN I 254/T122).

Kātiblikke meşhūr ėrdi. “Kâtiplikle meşhur idi” (MN I 61/T44).

Tört dīvānġa meşhūrdur. “Dört divanı ile meşhurdur” (ME 11-269b).

Alarnıʔ kemālāt-ı āvāzesin ėşitip yıraḳ yollar ḳaṭʿ ḳılıp mübārek ṣoḥbetleriġa müşerref bolurġa kėlgenler alarnı aṣḥāb arasıda ġāyet-i taʿayyünluḳdın muṭlaḳā tanımaslar ėrdi “Onların olgunluklarının sesini, ününü işitip, uzak yollardan kutlu sohbetleriyle şereflenmeye gelenler onları meclistekiler arasında özelliklerinden hiç tanıyamazlardı” (HM T759b/22-23-24).

Ṭufūliyyetleri eyyāmıda bu nevʿ āsār u ʿalāmet köp menḳūldür, []ebt ėterge meşġūl bolulsa söz uzar “Çocukluk günlerine ait bu türlü belirtiler ve işaretler çok anlatılmıştır, kaydetmeye uğraşılsa söz uzar” (HM T759a/24-25).

Şevḳ otıġa yanmaḳḳa özin urdı Nevāyī / Ḳavduʔ kėl ü luṭf ėyleben ol tilbeni yandur “Nevâyî (sevgiliye duyduğu) şevk ateşiyle yanmak için kendini vurdu (sen de onu) kovdun. Gel ve lütfederek o divaneyi yak.” (FK 143/7).

ʿIşḳ sıfatıġa muttaṣıfdur “Aşk sıfatıyla nitelendirilmiştir” (MK 58b/4).

Seyḥūn deryāsı kim Xujend suyıġa meşhūrdur (BN I 2a/10).

Vefāġa at çıḳardım köp cefā tartıp zihī devlet / Ki ehl-i ʿışḳ ara bu ismġa mevsūm bolġay-mėn “Çok sıkıntı çekip vefayla şöhret oldum; âşıklar arasında bu adla anılmam (ne hoş saadettir)” (BHTD XLV/4).

Köp ėmgekler körgendin soʔ yaşımız ottuz toḳḳuzġa yetkende tārīḫ miʔ taḳı elig birde yılan yılında Ḫˇārezm memleketinde atamız taḫtında olturup yurt işige meşġūl bolduḳ “Çok eziyetler gördükten sonra yaşımız otuz dokuza ulaştığında, 1051 tarihinde, yılan yılında, Harezm’de babamızın tahtına oturup memleket işleriyle uğraştık” (ŞT 65b/1-2-3).

Pes nėçe miʔ kişiler meniʔ bu söz aytḳanımġa bilmegenlerin bilip köʔülleri ḫoş bola turur “İşte benim bu anlattıklarımla bilmediklerini öğrenen binlerce kişinin gönlü hoş olur” (ŞT 66a/10).

Ḥaḳ emridin uşal cāmlar meyġa tolġay “Allah’ın emriyle o kadehler şarapla dolar” (MN 35/251).

Yüregim ġamge toldı hīç bir vaḳti açılmaydur “Yüreğim gamla doldu, hiçbir vakit açılmıyor” (MN 41/4).

ʿAşḳ otıġa yana yana gül yüzüm soldı n’eyleyin “Aşk otuyla yana yana gül yüzüm soldu, neyleyim” (PSH 23b/1).

Derd-i hicrāna peymānım toldı n’eyleyin “Kadehim ayrılık derdiyle doldu, neyleyim” (PSH 23b/2-3).

Kėlip körgil köʔlüm ḳana boyaştı “Gel de gör, gönlüm kana boyandı” (PSH 9b/7).

Ṣenūber ḳolını köterip duʿāġa meşġūl bolup zār zār yıġlaşıp hemeleri āmīn dėdier “Senuber elini kaldırıp dua edip ağlarken hepsi birden âmin dediler” (PSH 8a/11).

Açlıḳġa ölgen ḫūbraḳdur, gedāynıʔ nānı birle tiriglik ḳılġunça “Fakirin ekmeğiyle hayatta kalmaktansa açlıkla ölmek daha iyidir” (ÇKNT 26a/8).

Ey oġul; hūşuʔ birle bolġıl, yigitlikiʔ ve yaşlıḳıʔġa maġrūr bolma “Ey oğul, akıllı ol, gençliğinle gururlanma” (ÇKNT 29a/4).

Fażīlet ve hüneriʔge ġurūr ḳılma “Fazilet ve hünerinle gururlanma” (ÇKNT 16b/10).

Ḫalāyıḳnıʔ ġamıge şādlıḳ ḳılmaġay-sėn tā ḫalāyıḳ sėniʔ ġamıʔge şād bolmaġay “İnsanların dertlerine sevinmeyeceksin ki insanlar da senin derdinle mutlu olmasınlar” (ÇKNT 10a/11).

Her yaḫşı yamanġa derḥāl şādmān ve ġamgīn bolmaġıl ki bu kūdekler işidür “Her iyilik ve kötülükle hemen mutlu veya mutsuz olma, çünkü bu çocukların işidir” (ÇKNT 12b/10-11).

3.2.7. Üstünlük, Karşılaştırma İşlevi

Ek, kimi örneklerde isimleri fiillere üstünlük, karşılaştırma işlevi ile bağlamıştır.

Bolur bir ayġa her kün muḳābil “Her gün bir aya karşılık gelir” (DN 536).

Kim ėtiptür ʿaselġa sirke tercīh “Kim sirkeyi bala tercih ederse…” (DN 603).

Āteş bizge ġalebe ḳıldı “Ateş bize galip geldi” (NMŞF R154a/3).

Eger alarġa ġālib kėlseʔ sėn dėgen dėk ḳılay yoḳ ėrse sėni helāk ėtey “Eğer onlara üstün gelirsen senin dediğin gibi yapayım yok eğer yenemezsen seni öldüreceğim” (TEH 11b/9-10).

Özin ʿışḳ bābıda Ferhād ve Mecnūnġa tercīh ḳılıptur. “Kendisini aşk hususunda Ferhâd ve Mecnun’a tercih etmiştir (kendisini Ferhat ve Mecnun’dan üstün görmüştür).” (MN I 461/T246).

Ve her nevʿ ėl ṣoḥbet ü ḫuṣūṣiyyeti ki alarġa heves bolġay, bu faḳīrniʔ tecribesi alarġa bes bolġay “Her çeşit insanın sohbet ve özel durumuna heves etmek yerine bu fakirin tecrübelerini tercih ederler” (MK 5b/5).

Özüʔge ḳıyās ḳılġıl “(Onları) kendinle karşılaştır” (ÇKNT 3a/12-13).

Bilgil ki ṣāḥib-i şerīʿat, namāznı hemme dīnlerġa berāber ḳılıpdur “(Şunu) bil ki Peygamberimiz, namazı bütün dinler için eşit kılmıştır” (ÇKNT 4b/2).

3.2.8. Durum İşlevi

Kimi zaman ek, fiilin nasıl, ne şekilde gerçekleştiğini ifade eder.

Firāḳıdın körüp cevr ü sitemni / Sıġışdurup biri birige ġamnı “Ayrılık acısıyla acı çekip, dertleri birbirine (iç içe) sığıştırıp…” (DN 165).

Firāvān pend bėrdim öz özümge “Kendi kendime bol bol nasihat ettim” (DN 204).

Kebūter tėg aġız aġızıġa ḳoyġay “Güvercin gibi ağız ağıza koyacak” (DN 540).

Te’emmül ḳıldı bir dem öz özige “Bir an etraflıca kendi kendine düşündü” (DN 374).

Ḳatıḳ bolġandın soʔ biri birige yapışa turur “Katılaştıktan sonra birbirine yapışır” (ŞT 72a/16).

Öz öziʔe ayttı ki “Bu devlet hīç kimge müyesser bolġan ėmesdür” “Kendi kendine, bu devlet hiç kimseye nasip olmuş değildir, dedi” (PSH 18b/7-8).

3.2.9. Bulunma İşlevi

Ek, kimi örneklerde bulunma hâli ekinin işlevini yerine getirmektedir. Ancak bu örneklerin sayısı sınırlıdır.

Dėgil Mūsā kėlip tursun bu yėrge / Ḳulaḳ salsun meni ėmdi sözümge “Söyle Musa burada dursun, sözlerime kulak versin” (MN 2/6).

Eyā Mūsā bu yėrge ġusl ḳılmaʔ “Ya Musa, burada gusletmeyin” (MN 4/19).

Pencşenbe kün nidā kėlür ümmetlerge / Ḥāżır boluʔ ṭūbā dıraḫt sāyesige “Perşembe günü ses duyulur ümmetlere: Tuba ağacının gölgesinde hazır olun” (MN 30/213).

Vaḳtāki sėn bir kişige yaḫşılıḳ ḳılsaʔ körgil ki yaḫşılıḳ ḳılġan vaḳtda ḳança rāḥat ve ḫoşluḳ ki ol kişige yėtipdür, sėniʔ köʔlüʔge çendān rāḥat ve ḫoşluḳ peydā bolur “Ne zaman sen bir kişiye iyilik yapsan o kişi huzurlu ve mutlu olur, senin gönlünde de huzur ve mutluluk ortaya çıkar” (ÇKNT 10b/6-7).

3.2.10. Özne (Eyleyen) İşlevi

Yönelme hâli eki, öznesi doğrudan belli olmayan meçhul fiillerin öznesine işaret edebilir (Eckmann, 2003: 67-68). Bu tür kullanımlarda yönelme hâli ekli öge, aslında fiili gerçekleştiren mantıksal öznedir.

Avda rūḥı ġazālı ecel oḳıġa ḳatīl boldı “Avda ruh ceylanı ecel oku ile katledildi (Avda ecel oku ruh ceylanını katletti)” (KTMA 7a/7-8).

Ol hem atasınıʔ ḳātiliġa maḳtūl boldı. “O da atasının katili tarafından katledildi” (MN I 46/T50).

Muḥammed Zekeriyyā öyige barıp şākirdleriġa maṭbūḫ ve eftimun ḳaynatturup içti “Muhammed Zekeriya, evine gidip öğrencilerine matbuh[4] ve eftimum[5] kaynattırıp içti” (ÇKNT 16a/9-10).

3.2.11. Zaman İşlevi

Ek, fiilde gösterilen hareketin yapılma zamanını, süresini gösterebilir.

Bu künnüʔ işini sėn taʔġa saldıʔ ay cāhil “Ey cahil, sen bu günün işini yarına bıraktın” (LD 44).

Ehl-i cennet ḫurrem bolup anda yatḳay / Ėrtesige ol münādī nidā ḳılġay “Cennet ehli olanlar mutlu olup orada yatar, ertesi gün o tellal bağırır” (MN 28/195).

3.2.12. Zamanda Sınırlama İşlevi

Yönelme hâli ekinin işlevlerinden biri de fiilde gösterilen hareketin zaman bakımından sınırlarını çizmektir. İncelenen eserlerde ekin bu işlevini tek başına değil, edat ya da başka eklerle birlikte yerine getirdiği görülür.

Yönelme hâli ekli isim + edat (tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi)

Yönelme hâli eki, bağlandığı edatlarla birlikte fiilde belirtilen hareketin zamanını sınırlar.

Her kėçe taʔġa tėgin kök künbeẕi içre yanar “Her gece sabaha kadar gök kubbesi içinde parıldar” (MSD 10).

Ay yüzüʔnüʔ ḫasretinde her kėçe taʔġa dėgin / Közlerimniʔ yaşıdın yer üzre āḫter saçılur “Ay yüzünün hasretiyle her gece tan vaktine kadar gözyaşlarımdan yere inciler saçılır” (GD 817).

Ḳıyāmetġa tėgin seyr ėtse gerdūn tapmaġay hergiz / Cihān mülki üçün bir siz tėgin sulṭān-ı ḥaḳḳānī “Dünya, kıyamete kadar beklese de sizin gibi adil bir sultanı asla bulamaz” (LD 118).

N’iyleyin kim ṣubḥġa tėgrü tirig ḳoymadı tün “Gece, sabaha kadar (bende) can bırakmadı, ne yapayım” (FK 519/5).

Nėçege tėgrü tizgünür-sėn uşbu bāġ u bustāna “Bu bağ ve bahçede ne zamana kadar çekinerek yaşayacaksın?” (ŞHD 110b/3).

Çıkma hâli ekli isim + yönelme hâli ekli isim

Ezeldin ebedge işim boldı şād “İşim ezelden ebede şad oldu.” (ŞHD 29b/11).

Kündin künge derdim boldı ziyāde “Derdim günden güne arttı” (BOD 23a/3).

Kündin künge elemlerim boldı ziyade “Elemlerim günden güne arttı” (PSH 16b/3).

Ellig yıldın tā atmışġa her ayda özide kemlik ve noḳṣān tapar “Elli(nci) yıl(ın)dan altmış(ıncı) (yılına) kadar her ay kendinde eksiklik bulur” (ÇKNT 31a/1-2).

Sınırlama hâli ekli isim

Yönelme hâli eki, zamanda sınırlama işlevini eşitlik eki ile birlikte de yerine getirebilir. Bu durumda ortaya çıkan +GAçA, +KaçA eki, tarafımızdan hazırlanan başka bir çalışmada sınırlama hâli eki olarak adlandırılmıştır[6] .

Her kimerse zāhidlıḳ ḳılsa ʿilmsiz ʿömriniʔ āḫiriġaça dīvāne bolġay “Dayanağı ilim olmayan zahitler ömrünün sonuna kadar divane olur” (ÇFK 24b/1).

Ol zamānġaça kim yulduzlar āsmānda köp bolġay “O zamana kadar yıldızlar gökyüzünde çok olacak” (ÇFK 16b/21)

Ol zamānġaça kim yulduzlar āsmānda köp bolġay. “O zamana kadar yıldızlar gökyüzünde çok olacak.” (ÇFK 16b/21)

Ve altı yılġaça anıʔ ḫıdmetide bu nevʿ bolur ėrdim “Ve altı yıla kadar onun hizmetinde bu şekilde oldum” (NMFŞ R116b/26).

Tün yarımġaça bu nevʿ ėdi “Gece yarısına kadar bu şekildeydi” (BD 108/7).

Bir yılġaça kişi birlen sözleşmedi “Bir yıl kadar kimseyle konuşmadı” (ŞT 186/17).

Çıkma hâli ekli isim +sınırlama hâli ekli isim

Taʔdın aḳşamġaça nāz uyḳusı içre ol köz “O göz, tan vaktinden akşama kadar naz uykusundadır” (NŞ 620/4).

Andın bu tārīḫḳaça yigirmi bėş yıldur ol devletḳa müşerrefdür “O zamandan bu tarihe kadar yirmi beş yıldır ki o devletle şereflenmiştir” (MN I 320/T140).

Her ṣabāḥdın tüş vaḳtıça ve pīşīndin aḳşāmġaça olturup anca iş ḳılurlar “Her sabahtan öğlen vaktine, her ikindiden akşama kadar oturup o kadar çok iş yapılır” (KM 10a/15).

Atmışdın yėtmişgeçe her haftada özide kemlik körer “Altmışından yetmişine kadar her hafta kendinde bir eksiklik görür” (ÇKNT 31a/3).

3.2.13. Mekânda Sınırlama İşlevi

Yönelme hâli eki, fiilde belirtilen hareketi mekân bakımından sınırlar. Bu işlevini de zamanda sınırlama işlevinde olduğu gibi başka ekler ve tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi gibi edatlar yardımıyla yerine getirir.

Yönelme hâli ekli isim+ edat (tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi)

Ki meydān başıġa dėgin yėtkürüp “Meydan başına kadar ulaştırıp” (Sİ 2210).

Çıkma hâli ekli isim + yönelme hâli ekli isim + edat (tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi vb.)

Amma Türkniʔ uluġdın kiçikige dėginçe ve nökerdin bėgige dėginçe Sart tilidin behre-menddürler “Fakat Türkler, büyükten küçüğüne, hizmetçiden beyine kadar Sart dilinden nasiplerini almışlardır” (ML B7b/9-10).

Çıkma hâli ekli isim + yönelme hâli ekli isim

Köʔüldin kim köʔülge yol durur dėrler ġalaṭ ėrmiş / Ki mihrim hīç te’[]īr ėtmedi nāmihribānımġa “Gönülden gönüle yol vardır, derler, yalanmış çünkü sevgim, o vefasız sevgilime hiç etki etmedi” (BHTD XLVI/6).

Çıkma hâli ekli isim + sınırlama hâli ekli isim

Pādşāhdın gedāġaça ėlniʔ mühr ve tanuġlıġı bile mükemmel bolup turur “Padişahtan sıradan insanlara kadar diğer insanların da mühür ve tanıklığıyla mükemmel olarak kaydedilmiştir” (V 7b/13).

3.2.14. Çıkma, Uzaklaşma, Ayrılma İşlevi

Çağatay Türkçesinde ekin çok sık olmamakla birlikte çıkma hâli ekinin işleviyle kullanıldığı da görülmüştür.

Köʔülde ġamzesidin yüz cerāḥat / Ḳopup derd ü uçup közümge rāḥat “(Onun) yan bakışlarıyla gönülde yüzlerce yara, dert oluştu, gözümden rahatlık uçup gitti” (DN 164).

Mėni sėn körmegey-sėn özge hergiz / Perī tėg közüʔe uçḳay cemālim “Beni asla görmeyeceksin, yüzüm gözlerinden peri gibi uçup gidecek” (DN 283).

Sonuç

Yönelme hâli ekinin Çağatay Türkçesindeki söz dizimsel ve anlam bilimsel işlevlerinin tespit edilmeye çalışıldığı bu çalışmada elde edilen sonuçlar aşağıda ifade edilmiştir.

1) Çağatay Türkçesinde +GA, +KA, +(n)A biçimlerinde olan yönelme hâli eki; isimleri fiillere, isimlere ve edatlara bağlayarak isimlerin söz dizimsel görevler üstlenmesini yani cümlenin veya kelime grubunun bir ögesi olmasını sağlar.

2) Ek, yer, yön bildiren, yaklaşma ifade eden temel işlevinin yanı sıra kelimeler arasında amaç, sebep, durum, zaman, içinlik, mahsusluk, mensupluk, görelik, bedel, karşılık, üstünlük, karşılaştırma, vasıta, zamanda ve mekânda sınırlama gibi türlü anlam ilgileri oluşturur.

3) Ek, bu işlevlerini kimi zaman bağlandığı köre, ḳarşu, tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi vb. edatlarla birlikte yerine getirir: Ki meydān başıġa dėgin yėtkürüp “Meydan başına kadar ulaştırıp” (Sİ 2210), amma Türkniʔ uluġdın kiçikige dėginçe ve nökerdin bėgige dėginçe Sart tilidin behre-menddürler “Fakat Türkler, büyükten küçüğüne, hizmetçiden beyine kadar Sart dilinden nasiplerini almışlardır” (ML B7b/9-10), n’iyleyin kim ṣubḥġa tėgrü tirig ḳoymadı tün “Gece, sabaha kadar [ben de] can bırakmadı, ne yapayım” (FK 519/5).

4) Ekin anlam bilimsel işlevlerinin ortaya çıkma biçimi, yönetiminde olduğu fiilin anlam alanıyla bağlantılı olup mental ya da hareket bildirir bir niteliğe sahip olan fiil, aynı işlevde bile değişiklikler oluşturabilmektedir. Erbāb-ı ġaraż sözige zinhār inanma “Düşmanların sözüne sakın inanma” (BHTD XXXV/1) örneğinde yönelme hâli eki, mental bir özelliğe sahip olan inan- “inanmak” fiilinin ilişkili olduğu varlığı belirtirken andın ʿilm taḥṣīli üçün şehrġa kėldi. “Ondan ilim tahsil etmek için şehre geldi” (MN I 321/T141) cümlesinde ek, hareket bildiren fiilin yöneldiği, yaklaştığı yeri işaret etmektedir.

5) Yönelme hâli ekinin Çağatay Türkçesindeki söz dizimsel ve anlam bilimsel işlevleri aşağıda tablo hâlinde gösterilmiştir.




Kaynakça

Banguoğlu, T. (2000). Türkçenin Grameri. Ankara: TDK Yayınları.

Boz, E. (2004). “Türkiye Türkçesinde +DAn Ekli Nesne Ögesi Üzerine”, V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri I (20-26 Eylül 2004). Ankara: TDK Yayınları, 501-512.

Boz, E. (2007). Türkiye Türkçesinde +{A} Durum Biçimbirimi. Ankara: Gazi Kitabevi.

Doğan, N. (2011). Türkiye Türkçesi Fiillerinde İsteme Göre Anlam Değişiklikleri. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Doğan, N. (2015). “Türkçe Sıfatların İstem Bilgisi”. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 12(3), 77-90.

Eckmann, J. (2003). Çağatayca El Kitabı (Çev. Günay Karaağaç). Ankara: Akçağ Yayınları.

Emre, A. C. (1954). “Türkçede Cümle: I. Ünlemden Cümleye”. TDAY-Belleten, 105-180.

Eraslan, K. (1970). “Doğu Türkçesinde Ek Uyumsuzluğuna Dair”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XVIII, 113-124.

Eraslan, K. (2012). Eski Uygur Türkçesi Grameri. Ankara: TDK Yayınları.

Erdal, M. (2004). A Grammar of Old Turkıc. Leiden, Brill.

Ergin, M. (1990). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak Yayınları.

Erkman Akerson, F. (2007). Türkçe Örneklerle Dile Genel Bir Bakış Genişletilmiş Yeni Basım. İstanbul: Multilingual Yayınları.

Erkman Akerson, F. ve Ozil, S. N. Ş. (2015). Türkçede Niteleme Sıfatlı Yan Tümceler. Ankara: TDK Yayınları.

Gabain, A. V. (2000). Eski Türkçenin Grameri (Çev. Mehmet Akalın). Ankara: TDK Yayınları.

Gökdayı, H. (2010). “Türkiye Türkçesinde Öbekler”. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 5(3), 1297-1319.

Hirik, S. (2017). “Öbek Yapılarda Yönetim”. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1, 389-416.

Hirik, E. (2018). Türkiye Türkçesinde Mental Fiiller. Ankara: TKAE Yayınları.

Karaağaç, G. (2013). Türkçenin Dil Bilgisi. Ankara: Akçağ Yayınları.

Korkmaz, Z. (2007). Türkiye Türkçesi Grameri Şekil Bilgisi. Ankara: TDK Yayınları.

Kuznetsov, P. İ. (1995). “Türkiye Türkçesi Morfoetimolojisine Dair”, TDAYBelleten, 193-262.

Sinanoğlu, S. (1957). “Dilbilgisi Meseleleri: Basit Cümlede Nesne ve Tümleç”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, VI (67), 368-371.

Tekin, T. (2003). Orhon Türkçesi Grameri. İstanbul: TDAD: 9.

Timurtaş, F: K. (2005). Eski Türkiye Türkçesi, XV. Yüzyıl, Gramer-Metin-Sözlük. Ankara: Akçağ Yayınları.

Uçar, F. M. (2011). “Çağatay Türkçesinde Sınırlama Hâli”. TÜBAR, XXIX, 421- 446.

Uygun, M. (2021). Çağatayca Kâbusnâme Tercümesi İnceleme, Metin, Dizin, Ekler Dizini, Tıpkıbasım. Konya: Palet Yayınları.

Uzun, N. E. (2000). Ana Çizgileriyle Evrensel Dilbilgisi ve Türkçe. İstanbul: Multilingual Yayınları.

Üstünova, K. (2008). Türkiye Türkçesi Ad İşletimi Biçim Bilgisi. Ankara: TDK Yayınları.

Üstünova, K. (2014). Türkiye Türkçesinde Yapı Kavramı ve Söz Dizimi İncelemeleri. Bursa: Sentez Yayınevi.

Örneklerin Alındığı Eserler ve Kısaltmaları

BD Yücel, B. (1995). Bâbür Dîvânı (Gramer-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). Ankara: AKM Yayınları.

BHDT Tekcan, M. (2007). Bayram Han’ın Türkçe Divanı. İstanbul: Beşir Kitabevi.

BN Tekin, Ş. ve Alpay Tekin, G. (1993). Zahiruddin Muhammed Babur Mirza Bâburnâme I. Cambridge: Harvard Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü Yayınları.

BOD Arslan-Erol, H. (2008). Bozoğlan (Yûsuf Bég ve Ahmed Bég) Destanı/ İnceleme-Metin-Dizin. Ankara: Akçağ Yayınları.

BV Türkay, K. (2002). Alî Şîr Nevâyî, Bedayiu’l-Vasat (Üçüncü Dîvân). Ankara: TDK Yayınları.

ÇFK Erbay, F. (2003). Muhammed Bin Ahmedü’z-Zahid’e Ait Çağatayca Bir Fıkıh Kitabı (inceleme-metin-sözlük). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ÇKNT Uygun, M. (2021). Çağatayca Kâbusnâme Tercümesi İnceleme, Metin, Dizin, Ekler Dizini, Tıpkıbasım. Konya: Palet Yayınları.

DN Köktekin, K. (2013). Yûsuf Emirî Dehnâme. Ankara: TDK Yayınları.

FK Kaya, Ö. (1996). ʿÂlî Şîr Nevâyî, Fevâyidü’l-Kiber. Ankara: TDK Yayınları.

FN Sarıca, B. (1996). Allâhyâr Sûfî’nin Fevzü’n-Necât’ı (İnceleme, Metin, Sözlük). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

GD Erdem Uçar, F. M. (2015). Gedâyî Dîvânı İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım. Ankara: Gazi Kitabevi.

GS Kut, G. (2003). Ali Şir Nevâyî, Garâ’ibü’s-Sıgar (İnceleme-Karşılaştırmalı Metin). Ankara: TDK Yayınları.

HM Abik, A. D. (2006). ʿAlî Şîr Nevâyî Hamsetü’l- Mütehayyirîn Metin-ÇeviriAçıklamalar-Dizin. Ankara: Seçkin Yayınevi.

KM Türk, V. (2020). Ali Şir Nevâyî Kitâb-ı Münşeat. Ankara: TKAE Yayınları.

KMNM Gedik, S. (2010). Baba Rahim Meşreb’in Kitâb-ı Mebde-i Nûr Mesnevisi (İnceleme-Metin-Gramer-Dizin). Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

KTMA Türk, V. (2019). Ali Şir Nevâyî Kitâb-ı Tevâriḥ-i Mülûk-ı ʿAcem. Ankara: TKAE Yayınları.

LD Karaağaç, G. (1997). Lutfî Divanı (Giriş-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yayınları.

LM Çelik, Ü. (1996). Alî-şîr Nevâyî Leylî vü Mecnûn. Ankara: TDK Yayınları.

LT Canpolat, M. (1995). Ali Şir Nevayî, Lisânü’t- Tayr. Ankara: TDK Yayınları.

ME Eraslan, K. (1993), Alî-şîr Nevâyî Mîzânu’l-Evzân (Vezinlerin Terazisi). Ankara: TDK Yayınları.

MK Kargı Ölmez, Z. (1993). Mahbûbü’l-Kulûb (İnceleme-Metin-Sözlük). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ML Barutçu Özönder, F. S. (1996). ʿAlî Şîr Nevâyî Muhâkemetü’l-Lugateyn, İki Dilin Muhakemesi. Ankara: TDK Yayınları.

MM Abik, D. (2005). Meyveler Münazarası Doğu Türkçesi. Ankara: Seçkin Yayınları.

MN Aşçı, Ufuk Deniz (2010). Mirzâ Ahmed bin Mirzâ Kerîm Mûsâ-nâme İnceleme - Transkripsiyonlu Metin-Çeviri-Dizin-Tıpkıbasım. Konya: Palet Yayınları.

MN I Eraslan, K. (2001). Alî Şîr Nevayî, Mecâlisü’n-Nefâyis I (Giriş ve Metin). Ankara: TDK Yayınları.

MSD Eraslan, K. (1999). Mevlâna Sekkâkî Divanı. Ankara: TDK Yayınları.

MZE Gözütok, A. (2008). Haydar Tilbe Mahzenü’l-Esrâr (Gramer-Metin-DizinTıpkıbasım). Erzurum: Fenomen Yayınları.

NMŞF Eraslan, K. (1996). Alî-şîr Nevâyî Nesâyimü’l-Mahabbe Min Şemâyimi’lFütüvve I Metin. Ankara: TDK Yayınları.

NŞ Karaörs, M. (2006). Alî Şir Nevâyî, Nevâdirü’ş-Şebâb. Ankara: TDK Yayınları.

PSH Zengin, A. ve Erdoğan, Ü. (2019). Geç Dönem Çağatay Türkçesi ile Yazılmış Perizad-Senuber Hikâyesi Giriş-Metin-Gramer-Dizin-Tıpkıbasım. İstanbul: Gece Akademi.

RD Toprak, F. (2017). Hoca Nazar Hüveydâ Râhat-ı Dil İnceleme-Metin-Dizin. Ankara: Grafiker Yayınları.

RŞ Yıldırım, T. (2016). Saykali Ravzatü’ş-Şüheda İnceleme-Metin-Dizin 1. Bölüm 1-236. İstanbul: Bilge Oğuz Yayınları.

Sİ Tören, H. (2001). Alî Şîr Nevâyî, Sedd-i İskenderî, (İnceleme-Metin). Ankara: TDK Yayınları.

SM Oral Seyhan, T. (2005). “Ali Şir Nevayi-Sirācü’l-Müslimīn 1 (GirişKarşılaştırmalı Metin)”. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2(4), 88-120.

ŞAD Erdem Uçar, F. M. (2019). Şeyh-zâde Atâyî Dîvânı I, İnceleme-MetinTıpkıbasım. İstanbul: Kesit Yayınları.

ŞHD Karasoy, Y. (1998). Şiban Han Dîvânı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yayınları.

ŞMM Fidancı, M. (1994). Şâh Meşreb Menâkıb-nâmesi (İnceleme-Metin-Sözlük). Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ŞT Kargı Ölmez, Z. (1996). Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terâkime (Türkmenlerin Soykütüğü). Ankara: Simurg Yayınları.

TEH Türk, V. (2015b). Ali Şir Nevâyî Târih-i Enbiyâ ve Hükemâ (Metin-AktarmaDizin-Tıpkıbasım). Ankara: TKAE Yayınları.

V Türk, V. (2015a). Ali Şir Nevâyî Vakfiye İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım. Ankara: TKAE Yayınları.

Makalenin Künyesi: Makalenin Künyesi: Erdem Uçar, F. M. (2023). “Çağatay Türkçesinde Yönelme Hâki Ekinin Söz Dizimsel ve Anlam Bilimsel Görünümü”. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 55, 43-78

Kaynaklar

  1. Yönelme hâli ekli ögenin işlevleri, cümlenin hangi ögesi olduğu ve bu ögelerin nasıl adlandırılması gerektiği üzerine farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ayrıntılı bilgi için bk. Emre, A. C. (1954). “Türkçede Cümle: I. Ünlemden Cümleye”, TDAY-Belleten, 128-129; Sinanoğlu, S. (1957). “Dilbilgisi Meseleleri: Basit Cümlede Nesne ve Tümleç”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi VI (67), 368-371; Ergin, M. (1990). Türk Dil Bilgisi, İstanbul: Bayrak Yayınları, 221-222; Banguoğlu, T. (2000). Türkçenin Grameri, Ankara: TDK Yayınları, 528; Sinanoğlu, S. (1957). “Dilbilgisi Meseleleri: Basit Cümlede Nesne ve Tümleç”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi VI (67), 368-371; Eckmann, J. (2003). Çağatayca El Kitabı (Çev. Günay Karaağaç). Ankara: Akçağ Yayınları, 66-69; Boz, E. (2004). “Türkiye Türkçesinde +DAn Ekli Nesne Ögesi Üzerine”, V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri I (20-26 Eylül 2004), Ankara: TDK Yayınları, 501-512; Boz, E. (2007). Türkiye Türkçesinde +{A} Durum Biçimbirimi, Ankara: Gazi Kitabevi, 72-81; Korkmaz, Z. (2007). Türkiye Türkçesi Grameri Şekil Bilgisi, Ankara: TDK Yayınları, 280-289; Üstünova, K. (2008). Türkiye Türkçesi Ad İşletimi Biçim Bilgisi, Ankara: TDK Yayınları, 209-216.
  2. Ayrıntılı bilgi için bk. Eraslan, K. (1970). “Doğu Türkçesinde Ek Uyumsuzluğuna Dair”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XVIII, 113-124.
  3. Zihinsel hareketlerin dildeki ifadesi olan mental fiiller için bk. Hirik, E. (2018). Türkiye Türkçesinde Mental Fiiller. Ankara: TKAE Yayınları.
  4. Maṭbūḫ: Bir sıvı içine konulup kaynatılmış veya haşlanmış ilaç (Uygun, 2021: 430).
  5. Eftimun: Çiçeği, yaprağı ve kabuğu hastalıkların tedavisinde kullanılan bir dağ bitkisi (Uygun, 2021: 326).
  6. Bk. Uçar, F. M. (2011). “Çağatay Türkçesinde Sınırlama Hâli”. TÜBAR, XXIX, 421-446.
  7. İncelenen eserlerde üstünlük, karşılaştırma işlevli yönelme hâli ekinin ek-fiille çekimlenmiş bir isim ve fiilimsiye bağlandığı bir örnekle karşılaşılmamakla birlikte ek, sonuna geldiği ismi bu işlevle de isim ve fiilimsiye bağlama potansiyeline sahiptir.
  8. Durum işlevli ek, isimleri fiil, fiilimsi ve ek-fiille çekimlenmiş isimlere bağlayabilir. Metinlerde ekin sadece fiil ve fiilimsiye bağlandığı örnekler görülmüştür.
  9. Bulunma işlevli ekin sınırlı sayıdaki örneklerinde yönetici öge fiildir. Ancak ek, isimleri fiilimsi ve ek-fiille çekimlenmiş isimlere de bağlayabilir.
  10. Çalışmada özne işlevli ekin fiil ve fiilimsiye bağlandığı örnekler mevcuttur. Ancak ek, ek-fiille çekimlenmiş isimlere de bağlanabilir.
  11. Ek zaman işleviyle isimleri fiillere, fiilimsilere ve ek-fiille çekimlenmiş isimlere de bağlayabilir. Çalışmada sadece iki örnek mevcut olup bu örneklerde fiilin yönetimindedir.

Şekil ve Tablolar