Giriş
Ibıray Altınsarin tarafından 1879 yılında Kiril alfabesiyle yayımlanan Kirgizskaya Hrestomatiya basılana kadar Kazaklar yazışmada ve neşriyatta bütün doğu Türklüğü ile Karadeniz’in kuzeyindeki İdil-Ural sahasında yaşayan Türk toplulukları tarafından 15. yüzyılda Ali Şir Nevaî’nin kalemiyle şekillenen ve olgunlaşan Çağatay yazı dilini Arap alfabesi ile kullanmışlardır. Ibıray Altınsarin tarafından yayımlanan bu kitap, çağdaş Kazak edebiyatının ilk örneği (Tamir, 1998, s. 432) kabul edilse de 1832 yılında Rusçadan çevrilen ve veba hastalığından korunma yollarının anlatıldığı Arap alfabesi ile yayımlanmış kitap, Kazakçanın basılmış ilk örneğidir (Şirin User, 2006, s. 286).
Kazak edebiyatının ilk edebî eseri kabul edilen Kirgizskaya Hrestomatiya aynı zamanda Kazakçanın Kiril alfabesi ile ilk basılmış örneğidir de denilebilir. Ancak bu eserin basımında kullanılan Kiril alfabesinin Ibıray Altınsarin tarafından yazılıp yazılmadığı belli değildir. Altınsarin’in Katarinskiy’e yazdığı bir mektupta adı geçen kitabın yine de Arap alfabesi ile basılması gerektiği düşüncesini belirtmesi (Ayan, 2015, s. 31), kitabın onun isteği dışında İlminskiy tarafından Kiril alfabesi ile basıldığını düşündürmektedir. Ancak bu kitabın basımında kullanılan Kiril alfabesi imlası başka Kiril alfabesi ile basılmış Kazakça kitaplarda yoktur. Bu kitaptaki imlada, Çağatay Türkçesini yazarken kullanılan Arap alfabesinin imlası taklit edilmiştir (Altınsarin, 1879). “Bir, ben, siz, bilim” gibi kelimelerin yazımında ünlülerin kullanılmaması, yine ı ve i ünlülerinin birbiri yerine karışık kullanılması, yuvarlak ünlüler için ayrı harfler olmasına rağmen bunların da karışık olarak kullanılması Arap alfabesinin Çağatay yazı dili imlasını çağrıştırmaktadır. Sayılan bu özelliklerden dolayı bu kitapta kullanılan Kiril alfabesinin 1940 yılında kabul edilen Kiril alfabesine örnek teşkil ettiğini söylemek zordur. Ancak Rusçada c ünsüzü olmadığı için Kazakçadaki c ünsüzünü karşılamak üzere ж harfinin kullanıldığı göze çarpar (Altınsarin, 1879). 1896 yılında aynı kitap Arap alfabesi ile tekrar Mektubat adıyla basılır, 1899 yılında da ikinci baskısı yapılır. Fakat bu baskılarda Kiril alfabesi ile yazımdaki c sesini karşılamak üzere kullanılan ж harfinin Arap alfabesindeki ژ harfi ile karşılandığı görülür. Böylece bütün Kıpçak Türkçesinde ortak olan genel Türkçedeki kelime başı y- seslerinin yerini Kazakçada j alır (Altınsarin, 1899). Bu kullanım 1940 yılında kabul edilen Kiril alfabesinde de Kirgizskaya Hrestomatiya’da kullanıldığı şekilde kabul edilmiştir.
Verilen ilk edebî eserden sonra Kiril alfabesi ile hangi eserler verildiği tespit edilemediği için ilk eserdeki imla ile karşılaştırma veya Kiril alfabesinin kullanılışı konusunda bir yorum yapmak şimdilik mümkün değildir. Ancak bu dönemde Arap alfabesinin de Kiril alfabesinin de herkes tarafından keyfî olarak kullanıldığını söylemek mümkündür. Ahmet Baytursınulı’nın 1912 yılında Arap alfabesinin düzenlenmesi konusundaki girişimine kadar bu iki alfabenin kullanımında bir kargaşa olduğu ve okuyan yeni neslin bu karmaşa içinde yetiştiği gerçektir. Ahmet Baytursınulı’nın alfabe konusundaki girişiminde başta İlminskiy olmak üzere Rus bilim adamlarının Arap alfabesinin Kazakçayı yazmada yetersiz kaldığı telkini yanında bu durumun da etkili olduğu tahmin edilebilir. Çünkü Baytursınulı, Ibıray Altınsarin’in fikirleri doğrultusunda eğitim veren bir öğretmen okulunda okumuştur (Alibekiroğlu, 2021, s. 9). Hatta dil bilim ve Kazak grameri altyapısını bu okulda kazandığını söylemek mümkündür.
Bir taraftan Rus-Kazak okulları, diğer taraftan İsmail Gaspıralı’nın usul-i cedit okulları, bir taraftan da eski usulde Arap alfabesi ile dinî eğitimin yapıldığı 1900’lü yılların başında bilim adamlarının kafasındaki karmaşa alfabe konusunda yaşanan karmaşadan az değildir. Bunu, Ahmet Baytursınulı’nın Çuvaş kökenli Rus bilim adamı Alektorov ile görüşmesinden sonra tavrının değişmesinden anlıyoruz.
1891-1895 yılları arasında öğretmen okulunda okuyan Baytursınulı’nın öğretmenlik yaptığı dönem, aynı zamanda fikirlerinin de olgunlaştığı yıllardır. Bu dönemde kazandığı en önemli konulardan birisi Rusların Kazaklara bakış açısı ve niyetleri hakkında öğrendikleridir. Baytursınulı; Kazak tarihi, etnografyası, dili ve folkloru hakkında araştırma yapan O. Alektorov ile 1896’da Omsk’ta buluşur. Alektorov, İlminskiy’nin çalışmalarının amacının Kazakları eğitmek değil, onları Hristiyanlaştırmak ve Ruslaştırmak amaçlı misyonerlik olduğunu anlatır. Bu görüşmeden sonra Baytursınulı’nın duygu ve düşünce dünyası değişir (Biray, 2011, s. 18). Kazakların eğitilmesi, eğitim için okulların açılması, okuma yazmanın kolay öğrenilebilmesi ve anlaşılır olması için fonetik bir Kazak alfabesi olması gerektiği fikirleri, İsmail Gaspıralı’nın usul-i savtiyesini Kazakçaya uygulama düşüncesiyle oluşmuştur (Şirin User, 2006, s. 288). Ancak bu arada Baytursınulı’nın duygu ve düşünce dünyasındaki değişmeye sebep olan ikinci olay gerçekleşir. Baytursınulı 1909 yılında tutuklanıp 1910 yılında Orınbor’a (Orenburg) sürgüne gönderilir (Alibekiroğlu, 2021, s. 10). 1912 yılında Kazak gazetesi ve Aykap dergisinde yayımlanan yazılarında, düzenlenecek Kazak alfabesinin nasıl olması gerektiğini de yazmıştır (Baytursınulı, 1912a, s. 84-86; 1912b, s. 104).
1912 yılında Aykap dergisinin 4 ve 5. sayılarında yayımladığı “Jazuv Tertibi” başlıklı makalesinde, Kazakçayı iki türlü okumanın (tahsil görme) mümkün olduğunu belirterek bunun birincisinin Rusça olduğunu, Rusçayı hakkıyla öğrenmenin de bir kişi için 10-15 sene alacağını ancak Müslümanca Kazakça öğrenmenin ise birkaç yıl alacağını belirtmektedir. Rusçanın bu kadar uzun zaman almasının sebebini ise dil öğrenmeden dolayı olduğunu belirterek hakkıyla Rusça okuma yazmayı öğrenmenin en az 8-9 yıl alacağını, yine hakkıyla Kazakça yazmayı öğrenmenin sadece bir veya iki yıl alacağını vurgulamıştır (Baytursınulı, 1912a, s. 84). Müslümanca Kazakça derken kastettiği, kendisinin Kazakça yazmak için düzenlediği okuma sistemidir. Bu sistemde Kazakçadaki bütün ünlüler temsil edilmektedir. Kazakçada olmayan veya kullanılmayan ünsüzlerin harfleri alfabeden çıkarılmıştır (Baytursınulı, 1912a, s. 84-86; 1912b, s. 104-107). Bu makalede dikkat çeken hususlardan en önemlisi kelimede işitilen bütün seslerin harf olarak yazılması gerektiği düşüncesinin esas alındığıdır (Baytursınulı, 2013, s. 540).
Bu düzenlemeyle oluşan Kazak alfabesinde 24 harf vardır. Bu 24 harften beşi ünlü, on yedisi ünsüz, ikisi ise yarı ünlüyü karşılayan harflerdir (Baytursınulı, 1912a, s. 85). Bu düzenlemede ünlüleri karşılayan harfler şunlardır:
Bu beş harfle Kazakçadaki sekiz ünlü karşılanmaktadır. Bu harfler sade yazıldığı zaman kalın, kelimenin önüne ünlüleri ince okutmak için kullanılan bir hemze (ء) getirildiği zaman ise ince okunmaktadır. Böylece Ahmet Baytursınulı’nın düzenlediği yeni alfabede beş harfle dokuz ünlü yazılabilmektedir (Baytursınulı, 1912a, s. 86).
Bu ünlülerin tamamı kısa ünlüdür. Ancak Baytursınulı’nın yarı ünlü kabul ettiği ve alfabede harf olarak karşılığı olan iki ses daha vardır. Baytursınulı bunları, ۋ ӯ, یه ū şeklinde göstermiştir (Baytursınulı, 1912a, s. 85). Bu harflerin bugünkü Kazakçanın kullanımında ۋ ū, ūw ve یه ī, īy seslerinin karşılığı olup, uzun u şeklinde telaffuz edilirken ardından bir çift dudak v’si çıkmaktadır. Yine یهharfi uzun i şeklinde telaffuz edilip ardından bir y sesi çıkmaktadır. Bunlardan ۋ harfi ile karşılanan yarı ünlü, genellikle fiilin mastar şeklinde kullanılmasında doğu Türkçesinde -mak/-mek yerine kullanılan ektir. Bir uzun ünlü (ū, ūw) şeklinde telaffuz edilmesi, kendisinden önce bir ünsüzün düştüğünü çağrıştırmaktadır. Baytursınulı bu uzunluğu,ۋ ū ünlüsünün bir ünlüden sonra gelmesinden dolayı uzun olduğunu ve yarı ünlü olarak telaffuz edildiği şeklinde değerlendirmektedir (Baytursınulı, 2013, s. 540). Uzunluğu, kendisinden önce ekin başka bir ünsüz ile birlikte kullanıldığını ve onun düşmesi sonucu ünlünün uzamasını hatırlatmaktadır. Baytursınulı, yarı ünlü dediği یه ī, īy harfleri için de aynı hatırlatmayı yapar. Bu sesin, bir ünlüden sonra geldiğinde uzun i veya iy şeklinde telaffuz edildiği için böyle olduğunu belirtir (Baytursınulı, 1912b, s. 104). Harf genellikle Arapça ve Farsçadan geçen kelimelerdeki nispet i’si iken Türkçe kelimelerde de i ünlüsünden sonra y ünlüsünün geldiği durumlarda kullanılışı yaygınlaşmıştır.
Ahmet Baytursınulı’nın düzenlediği alfabedeki ünsüzler ve ünsüzlerle ilgili ayrıntılar ise şöyledir:
Bu durumda alfabede gösterme işareti denilen hemze dışında yirmi dört harf bulunmaktadır (Baytursınulı, 1912a, s. 85).
Baytursınulı kaf (ق ) ve gayın (غ) harflerinin daima kalın telaffuz edildiğini; kef (ك), gef (گ) ve e (یه) harflerinin ise daima ince telaffuz edildiğini; bunları çıkarınca mevcut ünsüzlerin hem kalın hem de ince şekilde telaffuz edilebildiğini; dolayısıyla mevcut alfabeyle Kazakçadaki 38 ünsüzü karşıladığını; buna sadece kalın ve sadece ince telaffuz edilen 5 harf dâhil edildiğinde alfabenin Kazakçada olması gereken 43 sesi karşıladığını söyleyerek Arap alfabesinde bu kadar sesi karşılayacak işaret olmadığını; din yoluyla benimsenen bu alfabe yerine başka bir alfabenin alınmasının çok zor olduğunu; dolayısıyla bu sesleri bu alfabe ile karşılamanın uygun olacağını belirtmiştir (1912a, s. 86). Baytursınulı’nın belirttiği harfler kelimenin başına getirilerek ünlülerin kalın veya ince okunmasını sağlayan hemze (ء) dâhil edildiğinde alfabedeki işaret sayısı 44 olmuştur.
Makalede çim harfi ş sesini karşıladığı için şın harfine gerek olmadığı, cim harfinin de j sesini karşıladığı için Arap alfabesindeki j harfine gerek olmadığı belirtilmiştir (Baytursınulı, 1912b, s. 107).
Bu düzenlemede eski alfabedeki, Arapça ve Farsçaya mahsuz ünsüzleri karşılayan ی ,ف ,ع ,ظ ,ط ,ض ,ص ,ش ,ژ ,ذ ,خ ,ح ,ث harfler alfabeden çıkarılmıştır. Alfabeden çıkarılanlar içinde ş sesini karşılayan şın harfi de bulunmaktadır. Alfabede ş sesini karşılamak üzere çim harfi belirlenmiştir.
Bazı harfler ise alfabede kalmasına rağmen önceki alfabedeki ses değerinden farklı bir sesi karşılamaktadır. Mesela ه (güzel h) harfi eskiden hem ünlü hem ünsüz değeri taşırken yeni alfabede sadece e sesini karşılayan bir harf olmuştur. ی harfi eski şekliyle sadece ı ve i ünlüleri ile onun uzun şekillerini, yani sadece ünlüleri karşılamak üzere alfabede kalmıştır. Ancak kelime başı ve ortasında altta iki nokta yerine sadece bir boş diş olarak kullanılmıştır. ی harfinin altına iki nokta konarak y yarı ünlüsü karşılanmıştır (Baytursınulı, 1912b, s. 105).
Yalnız makalenin ilerleyen bölümünde Baytursınulı’nın “Davıssız dıbıstar üşin biz mınav eripterdi alıp turmız.” diyerek verdiği ünsüzler içinde ب b, گ g, ن n ünsüzleri yoktur (Baytırsınulı, 2013, s. 542). Bunları, öncekileri dikkate alarak sehven yazılmış kabul etsek bile alfabede f ile normal ve gırtlak h seslerini karşılayan harfler yoktur. Bu seslerin Kazakçada olmadığı için alfabede yer almadığı öne sürülebilir.
Baytursınulı, belirtilen 24 harf dışındaki harflere Arap, Fars ve başka Türk yazı dillerinde gerek duyulsa da Kazakçayı yazmak için başka harfleri kullanmaya gerek olmadığını belirtir (1912a, s. 86).
Baytursınulı’nın düzenlenen yeni alfabe ile Kazakçada var olduğunu düşündüğü 43 sesi 24 harfle karşıladığı ifadesi (1912a, s. 85), alfabedeki harf sayısı olarak Kiril alfabesine esas olmuştur diyebiliriz.
Baytursınulı, yeni alfabeyi düzenlerken sadece onun öğrenimi ve öğretiminin kolaylığını değil aynı zamanda ders kitabı, gazete, dergi ve eserlerin basımını da dikkate almıştır. Latin alfabesinin genel olarak kabulü gündeme geldiğinde kendisinin düzenlediği Arap alfabesini savunduğu yazısında (Baytursınulı, 2013, s. 552-566) 29 harfli Arap alfabenin basımı için iki yüzden fazla harf gerektiği, bunun en fazla 110’a düşürülebildiği ancak yeni düzenlenen Kazak alfabesi için bu sayının başlangıçta 80-81 civarında olduğunu fakat ilerleyen zamanda 41’e düştüğünü belirtmektedir (Baytursınulı, 2013, s. 561-562).
Ahmet Baytursınulı, 1926 yılında Bakü’de toplanan Türkoloji Kurultayı’na katılan Kazak delegelerden birisidir. Bu kurultayda da kurultayın toplanmasına sebep olan bütün Türk topluluklarının Latin alfabesine geçişini kabul etmemiş ve ısrarla karşı çıkmıştır. Daha sonra bu değişikliğe niçin karşı olduğunun gerekçelerini de yazmıştır (Baytursınulı, 2013, s. 567-575). Baytursınulı’nın Latin alfabesine geçişi kabul etmemesinin sebepleri aslında Arap alfabesini kullanan bütün Türk topluluklarının ortak sebebi de olabilir. Bu sebeplerin başında Arap alfabesinin yaklaşık bin yıldır kullanılması vardır (Baytursınulı, 2013, s. 553-554) fakat bunun ötesinde Baytursınulı, Arap ve Latin alfabelerini altı ayrı başlık altında karşılaştırarak (2013, s. 555) kendisine göre Latin alfabesinin kabul edilir olmamasının sebeplerini anlatır. Bunlar arasında alfabelerin yazım yönü, yazarken ele verdiği yorgunluk vs. de dikkate alınarak anlatılmıştır (Baytursınulı, 2013, s. 558-559).
Baytursınulı’nın 1912 yılında esaslarını belirlediği alfabe ve ona dayalı olarak yazdığı gramer kitapları, ilerleyen zamanda karşılaşılan problemler de dikkate alınarak güncellenmiş ve mükemmelleştirilmiştir. Mesela 1912 yılındaki düzenlemede ve Til Kural 1 kitabının 1920 baskısında çim (چ) harfi ş sesini karşılama üzere kullanılırken (Baytursınulı, 1920, s. 11), kitabın 1927 yılındaki baskısında çim harfi alfabeden kaldırılarak yerine şın (ش) harfi konmuştur (Baytursınulı, 1927, s. 11). Yine kalın g sesini karşılamak üzere birinci kitapta gayın (غ) harfi kullanılırken (Baytursınulı, 1920, s. 11), kitabın 1927 yılındaki baskısında kalın g sesini karşılamak üzere ayın (ع) harfi kullanılmıştır (Baytursınulı, 1927, s. 11).
1912 yılından itibaren düzenlediği alfabeyi okullarda da aktif olarak kullanan Baytursınulı’nın teklifi, kabul görmüş ve yaygınlaşmıştır. Başkalarının da düzenlediği alfabeler olmasına rağmen bunlar arasında benimsenen, Baytursınulı’nın alfabesi olmuştur. Baytursınulı sadece alfabe düzenlemekle kalmamış Til Kural 1, Til Kural 2 ve Til Kural 3 şeklinde üç cilt hâlinde Kazakçanın gramerini de çıkarmış, üniversitede yazdığı bu kitabı okutarak Kazakça öğretecek öğretmenler de yetiştirmiştir.
N. Törekulov’un yazdığı ve 1924 yılında Moskova’da yayımlanan Jaña Elip-biy nege Kerek kitabı, Kazaklar arasında olmasa bile Kazak aydınlar arasında bir alfabe tartışmasının devam ettiğini göstermektedir. Alfabe tarihi, Arap alfabesinin tarihi, Türklerin kullandığı diğer alfabeler ayrı başlıklar altında verilirken (1924, s. 37), “Elip-biydi Özgertüv Kerek Oyı Kaydan Şıkdı” başlığı altında Mirza Fetali Ahundzade’nin alfabe değiştirme konusundaki fikirleri, Osmanlı Devleti’ndeki bu konudaki tartışmalar (1924, s. 38-49) ele alınır. Kendisine göre alfabe değiştirmenin gereklerini uzun uzun anlatan Törekulov, “Bizge Kanday Elip-biy Kerek” başlığı altında ise kabul edilecek olan Latin alfabesinin özelliklerini gerekçeleri ile birlikte anlatır (1924, s. 60-84). Kitabın sonunda bir de alfabe taslağı verilir. Bu taslak, eklenen gırtlak h’si ve f bir tarafa bırakılacak olursa Baytursınulı’nın düzenlediği alfabenin kopyası sayılır, hatta inceltme işareti bile korunmuştur (1924, s. 84). Tavsiye edilen Latin alfabesi Baytursınulı’nın çerçevesinden çıkamamış, çizgisini aşamamıştır.
1924 yılında Baytursınulı’nın düzenlemesine sadık kalınarak yayımlanan bu kitap, 1926 yılında Latin alfabesini kabulün tartışılacağı kurultay için bir kamuoyu oluşturma çabasıdır.
1926 yılında Bakü’de düzenlenen kurultayda Latin alfabesinin kabul görmesinden sonra Kazakistan’da da yeni alfabeye geçiş çalışmaları başlamıştır. 1928 yılında yayımlanan bir kitapçıktan (Kazak Jaña Alıbbe Kındık Kamiteti, 1928) alfabe için bir komite kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu komite yaptığı çalışmaları kabul edilmek üzere düzenlenen Latin alfabesi ile yayımlamıştır. Burada dikkat çeken en önemli husus ünlü sayısının sınırlı olması ve kelime başında tıpkı Baytursınulı’nın yaptığı düzenlemede olduğu gibi inceltme işaretinin bulunmasıdır. Yine alfabe değiştirme gerekçeleri içerisinde kitap basımından ve Latin alfabesinin kitap basımı için uygun olduğu, Arap alfabesinin daha çok elle yazmaya müsait olduğu, baskıda çıkardığı zorluklar ve getirdiği yüklerden bahsedilmiştir (Kazak Jaña Alıbbe Kındık Kamiteti, 1928, s. 11-17). Aslında bu kitapçıkta ileri sürülen fikirler, Ahmet Baytursınulı ve Töre Kul arasındaki tartışmada gündeme getirilen meseleler ve ileri sürülen fikirlerdir (Törekulov, 1924, s. 60). Kitapçığın başındaki “Bul kungı alıbbege koyılatın sarttar” bölümünün sonunda okunması tavsiye edilen Jaña Alıbbe Jolında ve Alıbbe Aytısı[1] adında iki kitap vardır (Kazak Jaña Alıbbe Kındık Kamiteti, 1928, s. 17). Kitabın sonunda komitenin belirlediği Latin alfabesi harfleri şöyledir (Kazak Jaña Alıbbe Kındık Kamiteti, 1928, s. 39):
Komitenin belirlediği alfabedeki toplam harf sayısı 24 olup Baytursınulı’nın düzenlediği alfabedeki harf sayısıyla aynıdır. Harf sayısının ötesinde, kelime başında kullanılmak üzere bir de inceltme işaretinin olması dikkat çekicidir. Tasarlanan Latin alfabesi ile yazılmış kitapçık aynı zamanda tasarlamanın uygulamasıdır denilebilir. Bu alfabedeki harfler ve inceltme işareti, 1924’te Moskova’da Törekulov tarafından yayımlanan kitapta (1924, s. 84) tavsiye edilen alfabenin, iki harf hariç, aynısıdır.
Kazakistan Merkez Komitesinin (Aralık) 1928’de aldığı Latin alfabesine geçme kararını, Kazakistan Merkezi Uygulama Komitesi Sovyeti ve Sovyet Millî Komitesi 24 Ocak 1929 tarihinde onaylamıştır. Bu durum, 1 Şubat 1929 tarihli Eñbekşi Kazak gazetesi ile duyurulur ve 29 Temmuz 1929 tarihinde de Kazakistan Merkezi Uygulama Komitesi yeni alfabeyle kullanılacak olan Kazakçanın imla kurallarını kabul eder (Şirin User, 2006, s. 292).
Avez Ulı başkanlığında (sekreter Andijan ulı) Kazakistan Merkezi Uygulama Komitesi tarafından kabul edilen imla kuralları “Qazaq Jaña Emlesi” adıyla yayımlanır. Yayımlanan bu imla kılavuzundaki yeni harfler şöyledir:
Yeni kabul edilen alfabenin eski alfabe ile gösterilen ses değerleri ise şöyledir:
Daha önceki Latin alfabesi ile ilgili çalışmalarda hep harf sayısı 24’le sınırlı tutulurken çıkan kararda bu sayı 29 olmuştur. Bu 29 harfin 9’u ünlüleri, 20’si ünsüzleri karşılayan harflerdir. Ancak ünsüzler, ilave edilen h ünsüzü dışında Baytursınulı’nın alfabesinden farklı değildir; ünlüler ise kalın ve ince şekilleri ayrı ayrı belirlendiği için sayı dokuz olmuştur. Bu sayı, inceltme işareti ile kullanım dikkate alındığında ünlüler de Baytursınulı’nın belirlediği çerçevenin dışına çıkmış sayılmaz.
Aynı yıl içinde alfabe değişikliğinden hemen sonra yayımlanan Jaña Arna (Yeni Sistem) Alğaskı Jıldık İs Kuralı kitabı, alfabe değişikliğinin sadece alfabeyle sınırlı kalmadığını, Törekulov’un 1924 yılında yeni bir alfabeden beklentilerini belirttiği konuların da ötesine geçer. Kazaklar Latin alfabesine geçerek yeni bir medeniyet dairesine girmiş olurlar. Bu kitap yeni alfabe ile birlikte kullanılması gereken bütün değerlerin anlatıldığı bir kılavuzdur (Joldabay Ulı, M-Şonan Ulı, 1929).
1929 yılında kabul edilen alfabe, on yıl sonra yeniden bir düzenlemeye tabi tutulur. Harf sayısı 32’ye yükselirken bazı harflerin ses değerleri değiştirilir. Alfabeye öncekinde olmayan f, çift dudak v’sini karşılamak üzere u ve gırtlak h’sini karşılamak üzere x harfleri ilave edilmiştir. Ancak bu düzenlemedeki en önemli husus, alfabedeki harf sıralamasının Kiril alfabesi esas alınarak düzenlenmesidir (Şirin User, 2006). Bu düzenlemenin Kiril alfabesine geçişin hazırlık aşaması olduğu anlaşılmaktadır. Bir taraftan bu düzenlemeler yapılırken bir taraftan da Kiril alfabesine geçiş için toplantılar yapılmaktadır. Nihayet Ağustos 1939 tarihli Sotsialistik Kazakstan gazetesinde düzenlenen yeni Kiril alfabesi duyurulur ve 10 Kasım 1940 tarihinde kabulü onaylanır (Şirin User, 2006, s. 294).
Kabul edilen yeni alfabe, 41 harften oluşmaktadır ve bu düzenlemenin Rus alfabesi esas alınarak belgelerde Kazakça ve Rusça arasında birlik sağlamak için böyle yapıldığı belirtilir (Qazaq SSR Qalq Komissarlar Sovyetiniñ Janındağı Jaña Alfavit Komiteti, 1940, s. 3-4).
Alfabedeki harflerden в, ф, ч, x, ц, щ, я ve ю harfleri sadece Rusça kelimelerin aslına uygun yazılabilmesi için alfabeye dâhil edilmiştir. Ancak Kazakça kelimelerin yazımında kullanılan ve asıl sesleri karşılayan alfabedeki pek çok harfin de Rusçada kullanıldığı şekilde kullanılmaya başladığı, hazırlanan kılavuz okunduğunda görülecektir (Qazaq SSR Qalq Komissarlar Sovyetiniñ Janındağı Jaña Alfavit Komiteti, 1940, s. 4-6)
Yeni alfabedeki 29 harf, Baytursınulı’nın ilk düzenlemesini yaptığı alfabede belirttiği seslerden oluşur. Bunlar а, ә, э, ы, і, о, ө, ұ, ү dokuz ünlü yanında қ, ғ, у, и, ж, ш ünsüzleri korunmuştur. Genel Türkçede ç sesi bulunmasına rağmen Baytursınulı’nın belirttiği şekilde Kazakçada bu ses ş’ye dönüştüğü için bu harf sadece Rusça kelimelerde kullanılmak üzere alfabeye dâhil edilmiş ve Kazakça kelimelerde kullanılmamıştır. Yine Arap alfabesinde cim harfi ile temsil edilen j sesi de bir harfle temsil edilerek korunmuştur. Baytursınulı’nın düzenlediği alfabede önünde inceltme işareti kullanılarak gösterilen ince a sesi yeni alfabede korunmuş ve ə harfiyle gösterilmiştir.
Baytursınulı dışında Arap alfabesi ile ilgili yapılan bütün düzenlemelerde, 1929 yılında kabul edilen Latin alfabesinde ve en nihayet Kiril alfabesinde Kazakça için Baytursınulı tarafından belirlenen sesler hep esas alınmış ve alfabeye yeni sesleri karşılayan harfler ilave edilse de Kazakça sesler hep korunmuştur.
Alfabedeki Rusçaya özel kabul edilenlerin dışındaki diğer sesleri karşılayan harflerle Kazakçaya özel karakteristik қ, ң, ғ, у, и, ж, ш ünsüzleri ile ə ünlüsünün harf olarak varlığı Baytursınulı’nın tertip ettiği alfabede tescillenen harflerdir diyebiliriz.
Ancak bu harflerden yarı ünlü kabul edilen u ve у seslerinin Rus dil biliminin esas alınmasıyla Kazakçaya dâhil edildiğini belirtmek gerekir. Yine Rusçaya özel kabul edilse de başta bir y- türemesi ile söylenen e harfi ile Rusça kelimelerde kullanılmak üzere alfabeye dâhil edilen я ve ю harflerinin zamanla Kazakça kelimelerde de kullanılmaya başlandığını, Arapçadan alıntı kelimelerde kelime başında veya ilk hecede kullanıldığı belirtilen ә ünlüsünün bazı Türkçe kelimelerde de kullanıldığını ve Kazakçaya özel ses kabul edildiğini hatırlatmak yerinde olur.
Kaynakça
Alibekiroğlu, S. (2021). Kazak Âlimi Ahmet Baytursunoğlu’nun hayatı ve eserleri. Paradigma Akademi.
Altınsarin, I. (1879). Kirgizskaya hrestomatiya. Evfimovskago Mirovitskago.
Altınsarin, I. (1899). Mektubat. M. Çirkovoy Yayınevi.
Ayan, E. (2015). Modern Kazak edebiyatının öncüsü Ibıray Altınsarin. Bilge Kültür Yayınevi.
Baydılla Ulı, A. (1927). Elipbe aytısı. Otpeçatano Tipografya.
Baytursın Ulı A. (1927). Til kural dıbıs cüyesi men türleri 1. Til tanıtkış kitab. Kazağıstan Memlekettik Basbası.
Baytursınov, A. (1920). Til kural 1. cıldık. Lito Tipografiya “Ümid”.
Baytursınulı, A. (1912a). Cazu Tertibi. Aykap, 4, 84-86.
Baytursınulı, A. (1912b). Cazu Tertibi. Aykap, 5, 104-107.
Baytursınulı, A. (2013). Baytursınulı akımettiñ Arab elip-biyin jaktağan bayandaması. Enes Garifolla (Ed.),Kazak til biliminin meseleleri içinde (s. 552-566).
Baytursınulı, A. (2013). Jazuv tertibi. E. Ğarifolla (Ed.), Kazak til biliminin meseleleri içinde (s. 537-543). Abzal-Ay.
Baytursınulı, A. (2013). Türikşiler kurultayı. E. Ğarifolla (Ed.), Kazak til biliminin meseleleri içinde (s. 567-575). Abzal-Ay.
Biray, N. (2011). Ahmet Baytursınulı şiirleri üzerine dil ve üslup incelemesi. Bilgeoğuz.
Joldabay Ulı, M-Şonan Ulı, T. (1929). Jaña arna alğaskı jıldık is kuralı. Kazizdat.
Kazağıstan Ortalık Atkaruv Kamiteti (1929). Kazak jaña emlesi. Kazizdat.
Kazak Jaña Alıbbe Kındık Kamiteti (1928). Kuvrsterge jolbasşı. (baskargan Baidılda ulı). Gostipografya.
Qazaq SSR Qalq Komissarlar Sovetiniñ Janındağı Jaña Alfavit Komiteti (1940). Proyekt Qazaq tiliniñ orıs grafikasına negizdelgen jaña alfaviti men orfografiyası. Memleket Baspası.
Şirin User, H. (2006). Başlangıcından günümüze Türk yazı sistemleri. Akçağ.
Şonano, T. (1929). Savattan (okuma-yazma). Kazizdat.
Tamir, F. (1998). Kazak Türkleri edebiyatı. Türk Dünyası El Kitabı Dördüncü Cilt Edebiyat (Türkiye Dışı Türk Edebiyatları). Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 423-449.
Törekulov, N. (1924). Jaña elib-bi nege kerek?. Ya Tipografiya.