Murat KOÇAK

Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü

Anahtar Kelimeler: Karay, Zachariasz Abrahamowich, edebiyat, Karay edebiyatı, şiir.

Giriş

Kıpçak Türk gruplarından biri olan Karaylar, köklerine ve inançlarına olan bağlılıkları ile Kırım, İstanbul, Litvanya ve Polonya gibi farklı coğrafyalarda olmalarına rağmen millî kimliklerini korumayı başarmış bir topluluktur. İnançları bakımından da genel Türk dünyasında farklı bir yerde bulunmaktadırlar. VIII. asırda Anan ben David, geçmişi daha eskilere dayanan bu Karay inancını sistematik hâle getirmiş ve bu nedenle de ilk dönemlerde bu inanışa sahip olanlar “Ananiyun” olarak adlandırılmıştır. IX. asırda Binyamin en-Nihavendi Sefer Linim adlı eserinin son kısmında “Bene Mikra, Baale Mikra” isimlerini mezhep için kullandıktan sonra Karay adıyla anılır olmuşlardır (Besalel, 2001, s. 311; Güleryüz, 2009, s. 47; Kuzgun, 1985, s. 201). “Karaim” kelimesi, İbranice “okuyanlar” anlamına gelmektedir. Rabbânî Yahudilikten farklı olarak yalnızca yazılı Tevrat’a inanmaktadırlar. Yukarıda ifade edilen “bene Mikra” (kutsal yazının çocukları) ve “baale Mikra” (kutsal yazının sahipleri), yalnızca yazılı kaynağa inandıklarını göstermektedir.

Günümüzde kaynaklarda Karaylar için Arapçada “Karrâî/Karrâ’ûn”, Kuman-Kıpçak Türkçesinde “Karaylar”, Batı dillerinde “Karaim/Caraime” terimleri bulunmaktadır (Sinanoğlu, 2013, s. 424-426). “Karaim” ifadesindeki +im takısı İbranice çokluk ekidir ve terim çoğunlukla Türk kökenli olmayan Karaylar için kullanılırken Hazarların torunları olan Türk kökenli Karaylar için de Karay/Karaylar terimi kullanılmaktadır.

İlk dönem Karayca eserlere bakıldığında dinî temaların çevresinde gelişen bir edebiyat görürüz. XX. asrın başlarından 1940’lı yıllara doğru ise Karay edebiyatının farklı tema ve yapılarda gelişerek altın çağını yaşadığını ifade edebiliriz. Karay Avazı, Onarmach, Myśl Karaimska gibi Karayca yayımlanan dergilerin bunda emekleri çoktur. Karay Türkleri bu dergilerle Karay tarihini, kültürünü, inancını kısaca “köklerini” genç dimağlarda yeşertip ihtiyarların da özlem duygusuyla kıvançlarını birlikte paylaşmayı amaç edinmişlerdir. Bahsi geçen Karay edebiyatının altın dönemi için Alexander Mardkowicz, Eljahu Kazas, Szemaja Firkowicz, Ananiasz Zajaczkowski, Szymon Kobecki, Mosze Derje, Josef Lobanos, Sergjusz Rudkowski, Szelumiel Lopatto, Yaakow Malecki, Markas Sultanskis, Mojsiejus Pileckis, Johošafatas Kaplanovskis, Zenonas Firkovičius, Michailas Tinfovičius gibi önemli şahsiyetleri örnek verebiliriz. “Zachariasz Abrahamowicz[1] ” de yirmi beş yıl gibi kısa ömrüne rağmen Karay edebiyatında lirik ve didaktik şiirleriyle iz bırakmış ve kendisinden her daim övgüyle bahsedilmiştir.

Zachariasz Abrahamowicz, 1878 yılında Haliç yakınlarındaki Łany köyünde dünyaya gelmiş, zorlu bir çocukluk ve gençlik çağı yaşamıştır. Babası, köyde yaşayan çoğu Karay gibi çiftçilikle uğraşıyordu. Eğitim hayatı, hazan Simcha Leonowicz’in önderliğindeki bir midraşta (dinsel eğitim veren okul) başlamış ve dört yıl burada okumuştur. Babası, ekonomik durumlarından dolayı oğlunun eğitimine karşı çıksa da öğretmenlerinin çabaları ile ikna olmuş ve Zachariasz’ın eğitim hayatının devam etmesine izin vermiştir. Durumlarının kötü olduğunu Zachariasz’ın arkadaşlarıyla olan ilişkisinde de görmek mümkündür. Eğitimi için gerekli olan kitap ve defterlere ulaşabilmek için maddi durumu iyi olan arkadaşlarının derslerine yardım edip ödevlerini yapmıştır. Yeteneği, mizacı ve zeki kişiliği ile çevresi tarafından dikkat çeken Zachariasz, öğretmenlerinden birine yaptığı şaka nedeniyle okuldan uzaklaştırılmış ve babası bir ayakkabıcının yanında onu işe sokmuştur. Çok sevdiği eğitim hayatına verdiği bu arayı Lehçe yazmış olduğu bir şiirde “Ey ilimlerin efendisi! İlme ihtiyacım var/ Kuru bir yazdaki yağmur gibi/Ekmeğe aç biri gibi/Ey âlemlerin efendisi, senden diliyorum[2] ” diyerek yakınmış ve dua etmiştir. Babasının vefatından sonra eğitim hayatına aralıklarla devam edebilmiştir (Sulimowicz, 1989, s. 4-5; Aḫad, 1931, s. 21-23; Rudkowski, 1931, s. 19-20).

Henüz küçük bir çocukken yakarışlarla dolu şiirinden bir kesit gördüğümüz Zachariasz on beş yaşındayken Karayca, Lehçe, Ukraynaca ve Rusça olarak şiirlerini kaleme almıştır. Seküler bir şair olarak tanınsa da şiirlerinde Karay inancının gerekleri ve Tanrı sevgisi kendini göstermektedir. Lirik ve didaktik türdeki şiirleriyle dikkat çeken Abrahamowicz; köklerine olan bağlılığı, ana dile verdiği önemi, hayatta yapılması gerekenleri, gelenek ve göreneğe göre yaşamın ilkelerini şiirlerine yansıtmıştır.

Aḫad Haam, Abrahamowicz’ten bahsettiği yazıda “Bu yillarda ucraldı eki ullu ucur Zeḫaryanın tirlihinde. Biri: keldi Halicke Grzegorzevski, ekinci: aldılar anı yavcılarga.” (Aḫad, 1931, s. 22) yani “O dönemlerde Zeherya’nın yaşamında iki önemli hadise meydana geldi. Biri Grzegorzevski Haliç’e geldi, diğeri ise onu orduya aldılar” demektedir. Gerçekten de bu iki olay Zachariasz’ın yaşamındaki iki dönüm noktasıdır. Oryantalist Jan Grzeorzevski, Abrahamowiz’in bazı şiirlerini yayımlayarak tanınmasını sağlamıştır. Diğer önemli olan olay ise askere gitmesidir. Askerliği sırasında akciğer hastalığına yakalanmış ve memleketine döndükten kısa bir süre sonra da vefat etmiştir. Bu üzücü vefatı, Haam yazısının ilerleyen bölümlerinde “Kiçli yarlılık anın yivinde kolaylamadı savukturmahın anın da kıska zamanda keldi kuruluk ki ıstırdı bir birley yircımıznı bu dünyadan.” (Aḫad, 1931, s. 23) (Büyük yoksulluk onun evinde iyileşmesine izin vermedi, kısa zamanda hastalık geldi ve şairimizi bu dünyadan çekip aldı) diyerek aktarmaktadır.

Genç yaşına rağmen Zachariasz Abrahamowich, farklı kimliklerin ruhuna yansıyışını şiirlerinde aksettirmiştir. Polonya ve Ukrayna topraklarının verdiği tarihî altyapı ile millî köklerine olan bağlılığını birleştiren Abrahamowicz, dinî kimliğindeki unsurları geleneksel altyapısı ile harmanlayıp eserlerine yansıtmıştır. Geleneklerinden, inancından ve tarihinden duyduğu gurur şiirlerinde kendisini göstermiş ve kendisinden sonra gelen Karay şair ve yazarlara da örnek teşkil etmiştir.

Sergiusz Rudkowski, Karay Avazı dergisinin ikinci sayısındaki “Korutkan Cuvaherler” adlı yazısında Abrahamowicz’in yetenekli şairler arasında ilk sırada olduğunu ve şüphesiz ki ilhamının gökyüzünden geldiğini, kısa ömrüne rağmen imrenilecek kadar güzel şiirler yazdığını övgülerle ifade eder (Rudkowski, 1931, s. 19).

İyi bir kültür ve dil birikimine sahip olan Abrahamowicz; şiirlerini Karayca, Lehçe, Ukraynaca ve Rusça gibi dillerde kaleme almıştır. En önemli şiirleri arasında Karayların marşı hâline gelen “Karaj edim, Karaj barmen (Karay idim, Karay’ım)” ve Polonya marşı “Jeszcze Polska nie zginela (Polonya Henüz Ölmedi)”nin Karay Türkçesi varyantı “Hanuz Karajlar Eksilmed (Karaylar Daha Eksilmez)” gelmektedir.

Bu makalede Abrahamowicz’in şiirleri “Millî Altyapı, Dinî Altyapı ve Sosyal Altyapı” olmak üzere üç tematik başlık altında incelenmiştir. “Millî Altyapı’ başlığı altında “Hanuz Karaylar Eksilmed, Karay Edim Karay Barmen ve Ullu Titinbe” şiirlerinden yola çıkarak şairin köklerine olan bağlılığı gösterilmiştir. “Dinî Altyapı” başlığında incelenen “Alğemi Tenrinin, Tsivre Tsivre, Tenrim Senin Ulanların, Tenrim Ki Biznin Atalarımıznı, Ulusum Yisrael ve Taḫanun Ullu Kinge” şiirleriyle de seküler eserleri dışında çok yönlülüğünün başka bir unsuru olan dinî ve inanç unsurlarının da edebî kişiliğinde önemli bir yer tuttuğu aktarılmıştır. Son kısım olan “Sosyal Altyapı”da ise şairin “Tuvğan Ana, Ey Neşer Neşer, Ne Fayda, Tigendi Yaz” adlı şiirlerinden yola çıkarak millî ve dinî duygular dışında hayata bakış açısı değerlendirilmiştir. Her ne kadar birbirinden farklı başlıklar gibi görünse de millî ve dinî duyguların tüm şiirlerinde az ya da çok tesiri görülmektedir.

1. Millî Altyapı

Abrahamowicz’in Karay etnik ve dinî kökenlerine bağlılığı, Leh ve Ukrayna tarihine verdiği değer hem sosyal yaşamını etkilemiş hem de eserlerinde bunun akislerini göstermiştir. O dönemde Karay edebiyatına konu olan büyük orandaki dinî unsurlar, Abrahamowicz’in şiirlerinde kendini göstermişse de birçok yönüyle eserlerinde seküler olmayı başarmıştır. Cümlelerine yansıyan millî altyapı Leh, Rus ve çevre milletlerden etki taşısa da bunları Karaylara uyarlayarak “Karay” kimliğini yaşatmayı ilke edinmiş ve bu amacında da başarıya ulaşmıştır. Bunu “Hanuz Karaylar Eksilmed”, “Karay Edim, Karay Barmen” ve “Ullu Titinbe” şiirlerinde görmekteyiz ve bu şiirlerdeki sözler Karayların “millî ilkeleri” olmuştur.

Abrahamowicz, “Hanuz Karaylar Eksilmed (Karaylar Daha Eksilmez)” şiiri ile halkına coşkulu bir şekilde seslenmiş ve ulusuna, geleceğe umutla bakmayı öğütlemiştir. Şiirin başlığına ve ilk cümlesine baktığımızda Abrahamowicz’in, 1797 yılında Józefa Wybickiego tarafından yazılan ve 1927 yılında Polonya’nın resmî marşı olan Mazurek Dąbrowskiego’dan (Dabrowski’nin Mazurkası) etkilendiğini görmekteyiz. Bu marşın ilk cümlesi de Jeszcze Polska nie zginęła yani “Polonya henüz yok olmadı” ifadesidir.

Bahsi geçen Leh marşı yalnız Karaylar tarafından değil birçok Slav toplumunun halk şarkısına hatta marşlarına örnek teşkil etmiştir. Slovakların 1834 yılında yazdıkları “Hej, Slováci, ešte naša slovenská reč žije” şarkısı, Sırpların 1845’te yazdıkları “Hišće Serbstwo njezhubjene” şarkısı, Hırvatların “Još Hrvatska ni propala” şarkısı, Ukrayna’nın “Ще не вмерла Україна” adlı eski millî marşı; Polonya’nın “Jeszcze Polska nie zginęła” cümlesi ile başlayan marşları örnek alınarak oluşturulmuştur (Russocki, 1978; Koneczny, 1921).

Wybickiego, Polonya topraklarının üçe ayrılıp paylaşıldığı bir dönemde o satırları kaleme almış ve “Polonya henüz yok olmadı” diyerek halkına tekrar bağımsız olacaklarını coşkulu bir dille vurgulamıştır. Aynı vurgu, sesleniş ve coşkulu havayı Abrahamowicz’in şiirinde de görmek mümkündür. “Hanuz Karaylar Eksilmed” şiirinde Abrahamowicz, Karaylara bir nutuk çekmekte âdeta yeniden diriliş dersi vermektedir. Özellikle XIV. asırdan itibaren dünyanın farklı bölgelerinde yaşamakta olan Karaylarla ilgili bu az nüfus konusu yazılarda, eserlerde ifade edilmektedir. İlk dörtlükte, “Karaylar daha eksilmez, biz hâlâ diriyiz” diyerek her ne kadar farklı uluslar içinde yaşasalar da kimliklerini koruduklarını kanıtlamak istemekte ve geleceğe umut vermektedir. Hepimiz inanıyoruz, çoğalıp artacağız cümleleriyle de az nüfuslarını kabul ettiğini ama inanarak bu zorluğu da yeneceklerini ifade etmektedir. İlerleyen satırlarda “başka topluluklar gibi sevinin, kötü yıllar geçecektir, iyiliği hep birlikte göreceğiz; işte o zaman artıp çoğalacağız, kutsanacağız” diyerek umudunu dile getirmektedir. Şiirin diğer üç bölümünde bu kurtuluşun kendi ellerinde olduğunu, Tanrı’nın kullarına ameline bakarak yardım ettiğini, eski dar yolları bırakıp iyi geçinirlerse Tanrı’nın onları da başka uluslar gibi çoğaltacağını halkına müjdeler.

Hanuz Karaylar eksilmed/ Karaylar daha eksilmez
Katsan biz tiribiz,/ Hâlâ diriyiz biz,
Hanuz bartsa isanabiz,/ Hepimiz inanıyoruz ki
Ki ketirinibiz./ Çoğalıp artacağız biz.
Sivisniz, Karaylar,/ Sevinin Karaylar

Ḫaz ezge ummalar,/ Başka topluluklar gibi
Ol vaḫtın artabiz/
Da ketirinibiz,/ Çoğalacağız
Alğıslı bulubiz./ Kutsanacağız.
Sivisniz, Karaylar,/ Sevinin Karaylar

Katsar yillar ol yamanlar,/ O kötü yıllar geçer
Yaḫsını kerebiz,/ İyiliği görürüz
Berir Tenri bizge mazzal,/ Tanrı bize mutluluk verir
Kaysın biz tezebiz./ Beklediğimiz gibi
Sivisniz, Karaylar…/ Sevinin Karaylar…

Vale bizin keleşimiz/ Ama bizim geleceğimiz
Ez kolumuzdadı,/ Kendi elimizdedir
İsine kere adamga/ Ameline göre insanın
Tenri bolusadı/ Tanrı yardım edendir
Sivisniz, Karaylar…/ Sevinin Karaylar…

Tseseyik kart yirtkıntslarnı,/ Çözelim eski şeyleri
Ne hali kiyebiz,/ Şu anda giydiğimiz,
Taslayik tar yoltsaklarnı,/ Dışlayalım dar yolları
Kaysıba yiriybiz./ Yürümekte olduğumuz
Sivisniz, Karaylar…/ Sevinin Karaylar…

Kalsa talas da yaltaylık/ Kargaşa ve hile kalsa da
Aramızda biznin,/ Bizim aramızda
Ol vaḫtına isanabiz/ O zaman inanırız
Alhısın Tenrinin./ Tanrı’nın kutsallığına
Sivisniz, Karaylar…/ Sevinin Karaylar.

Halkına coşkulu şekilde seslenip millî köklerine olan bağlılığını dile getirdiği ve sonraları Karaylar arasında âdeta bir millî marş hâline gelen bir diğer eseri “Karay Edim, Karay Barmen” (Karay idim, Karay’ım) şiiridir. Abrahamowicz bu şiirinde, Karay kimliğinin geçmişte ne ise gelecekte de o olacağını ifade etmektedir. “Karay idim, hâlâ öyleyim ve Karay olarak da ölmek istiyorum” diyerek de bunu açıklar. Tarihî dönemlerden günümüze farklı grupların içerisinde yaşayan Karaylar, kimi zaman kimliklerini gizlemiştir. Ama şair burada “Karaylıktan utanmam ve kendi dinimi dışlamam” cümleleriyle köklerine olan bağlılığını aktararak övüncünü bildirir. “Dinini dışlayan, sözünü unutan da insan değil, davara benzer” diyerek eleştirir. Herkese saygı duyduğunu, kimseyi dinine göre ayırıp horlamadığını söyleyerek halkının da o yolda gitmesini öğütler. “Eğitimde aklı izlemek, yeni fikirlerle eski inancı devam ettirmek ve karanlıktan çıkıp ilerlemek dileğimdir” diyerek kendisinin ve Karayların arzularını dile getirir.

“Karay idim ve Karay’ım” ifadesi ile başlayan şiir tüm Haliç Karaylarının âdeta bir millî marşı hâlini almıştır. Mikhail Kizilov “Haliç topluluğunun resmî olmayan millî bir marşı olmuştur” diyerek de ifade etmekte ve Abrahamowicz’in şiirlerini yalnızca Karayca değil Ukraynaca ve Lehçe de kaleme aldığını belirtmektedir (Kizilov, 2006, s. 85).

Karay edim, Karay barmen/ Karay idim ve Karay’ım
Da Karayba elme kleymen, / Ve Karay olarak ölmek isterim,
Karaylıkba uyalmamen, / Karaylıktan utanmam
Ez dinimni taslamamen. / Kendi dinimi dışlamam.

Kim dinin taslaydı, / Kim dinini dışlarsa,
Sezin unutadı, / Sözünü unutur,
Ol adam divildi, / O adam değildir,
Tuvarga usaydı. / Benzer davara.

Har adamnı men sıylaymen, / Herkese saygı duyarım,
Dinin anın bağınmaymen, / Bakmam onun dinine
Ez dinimni ḫorlamaymen/ Kendi dinimi horlamam
Da yatnıda tsaypamaymen. / Yabancıya da zarar vermem.

Bar dunya Tenribe/ Tüm dünya Tanrı ile
Kitsli yaratkandı, / Güçlü yaratıldı,
Dinler uslarıba/ Akıllarıyla dünyanın
Dunyanın kılğandı. / Dinler kılındı.

Yivretivde us izleymen, / Eğitimde aklı izlerim,
Yatlardan ernek alamen, / Yabancılardan örnek alırım
Kart tsınıkmaknı tsesemen, / Eski alışkanlığı çözüp
Yanğı yollarba baramen. / Yeni yollarla giderim.

Kart din yanğı usba, / Yeni fikirle eski din,
Ol menim belgimdi, / O benim nişanımdır,
Tsıkma tunukluktan/ Karanlıktan çıkmak
Menim kisentsimdi. / Benim dileğimdir

“Ullu Titinbe (Yüce Dumanla)” şiiri, sızılı ruha sahip bir ulusun feryadı ve duasını içermektedir. Dinî ve millî unsurları içerisinde barındıran bu şiirin büyük bir kısmını Abrahamowicz, Lehçe “Ateşin Dumanıyla” şiirinden Karay Türkçesine aktarmıştır. Bahsedilen şiiri, yurtsever temaları işleyen Polonyalı romantik şairlerinden Kornel Ujejski yazmıştır. Daha önceden Józef Nikorowicz tarafından bestelenen şarkıya “Z dymem pożarów (Ateşin Dumanıyla)” adıyla sözler yazan şairin bu şiiri özellikle başarısızlıkla sonuçlanan Ocak Ayaklanması’ndan sonra Leh toplumunda kutsal ve millî törenlerde okunur olmuştur (https://www.polskatradycja.pl/piesni/ patriotyczne/choral-z-dymem-pozarow.html).

Abrahamowicz de içinde yaşamış olduğu toplumun romantik ve millî duygulara sahip bu şairinden etkilenerek kendi halkına Karayca olarak seslenmiştir. Şiirde “Yüce dumanla, kanlı tuzakla sesimizi sana ulaştırırız Tanrım” cümleleriyle yakarışlar başlar. “Bizim ağıtsız şarkımız yoktur, ağlamaktan başımız ağrır” diyerek en mutlu anlarda bile acının kendileriyle birlikte olduğunu ifade eder. Yaşadıklarını Tanrı’nın bir sınavı olarak görmektedir ama bu sınavın sona erip sızılarının iyileşmesi için Tanrı’ya yalvarır. İman dolu yaşayıp dinin gereklerini yaptıklarından düşmanların alaylarına maruz kalırlar. “Ata nerede, Tanrı nerede” diyerek kutsal öğretileri küçümseyip eğlence konusu hâline getirirler.

Ullu titinbe, kanlı tuzakba/ Yüce dumanla, kanlı tuzakla
Sa ketirebiz avazımız, / Sesimizi sana yükseltiriz,
Ullu sıyıtba da yilamakba, / Yüce ağıt ve feryatla
Kaysından erpeyed tsatsımız. / Saçlarımız ürperir.

Bizde sıyıtsız yirimiz yoḫtur. / Bizim ağıtsız şarkımız yoktur
Yilamaktan avruyd basımız, / Ağlamaktan ağrır başımız,
Ḫaz maççevası emir kaḫırnın/ Ömür kahrının mezar taşı gibi
Sa ketirgendi kollarımız. / Sana yükselir ellerimiz.

Netse forlar Sen sınadın bizni, / Nice zaman sınadın bizi,
Hanuz olhalmad avruvumuz, / Hâlâ iyileşmez sızımız
Dağın indeybiz, ol tınlar bizni, / Sesleniriz o dinler bizi
Ki old biyimiz, old atamız. / Ki odur beyimiz, odur atamız.

Dağın turabiz tolu isantstan, / İman dolu yaşarız,
Vale kıynaydı dusman bizni, / Ama düşman zulmeder bize
Kiltki kıladı barlarımızdan: / Hepimize gülerler:
Kaydadı ata, kaydadı Tenri? /“Ata nerede, Tanrı nerede” diye.

2. Dinî Altyapı

Dönemin seküler bir şairi olması açısından önemle üzerinde durulan Abrahamowicz’in dinî altyapısını “Alğemi Tenrinin”, “Tsivre, Tsivre”, “Tenrim, Senin Ulanların”, “Tenrim, Ki Biznin Atalarımıznı”, “Ulusum Yisrael” ve “Taḫanun Ullu Kinge” isimli şiirlerinde görmekteyiz. Bu şiirlerde Karay inancından ve Yahudilikten birçok unsur bulunmaktadır.

İnanç temelli olan bu şiirlerde İbraniceden ödünçlenen “kenesa (kenesa, ibadethane), gedulla (yücelik, azamet), tsaddik (sıddık, doğru), mizmor (mezmur), malḫut (krallık), şem (isim), sof (son), tefilla (dua), kavvana (niyet, duygu), mişkan (mesken), paro (firavun), mazzal (kader), galut (sürgün), kohen (rahip), mitsva (emir), midbar (çöl)” gibi kelimelere ve “Adonay, Moşe, Yisrael, Avraham, Ur-kasdim, Lut, Sedom, Yitshak, Avinu, Yaakov, Yosef, Balak, Bilam, Yuhuda” gibi özel adlara rastlamaktayız.[3]

Dört dörtlük ve aaab uyak düzeni ile oluşturulan “Alğemi Tenrinin (Tanrının İlhamı)” şiirinde Tanrı’ya yalvaran bir ses duyarız. İlk dörtlükte “göklerin alevi olan Tanrı’nın ilhamı, ruhumuza kendiliğinden gel” diye seslenir. İkinci dörtlükte dünya üzerindeki tüm yüce fikirlerin ondan kaynaklandığını belirterek Tanrı’dan öğütler beklediğini söyler. Göklerin alevi olarak tanımladığı Tanrı’nın ilhamının canlarını güçlü kılması için dua eder. Karay gelenek ve göreneklerini eserlerine yansıttığını belirttiğimiz Abrahamowicz, son dörtlükte “âdetleri, hürmetli iyi yolları sen bize göster” diyerek hayat felsefesini şiirine yansıtır.

Alğemi Tenrinin,/ Tanrı’nın ilhamı,
Yalını keklernin, / Göklerin alevi,
Canımızga yirgin/ Ruhumuza gel
Ez usundan. / Kendiliğinden.

Senden yaratıldlar/ Senden yaratıldılar
Ol ullu sağıslar, / O yüce fikirler,
Tezebiz kenesler/ Bekliyoruz öğütler
Kollarından. / Senin ellerinden.

Alğemi Tenrinin, / Tanrı’nın ilhamı,
Yalını keklernin, / Göklerin alevi,
Canımıznı biznin, / Bizim canımızı
Kitsliletkin. / Güçlü kıl.

Ol tsınıkmaklarnı/ O âdetleri
Kart da yamanlarnı…/ İhtiyar ve kötüleri…
Hermetli yollarnı/ Hürmetli yolları
Sen kergizgin. / Sen göster

“Tsivre, Tsivre (Çevre, Çevre)” şiiri, on dört dörtlükten meydana gelmiş ve abab uyak düzeni ile oluşturulmuştur. Şiirde çevredeki varlıkların Tanrı’yı övdüğünü söyleyerek Eski Ahit’in “Genesis” bölümünden hatırlatmalarda bulunmaktadır. Tarlada başakların baş eğerek, ovada karıncanın haykırarak, kuşların sabah mırıldanıp yükseklere uçarak Tanrı’yı övdüğünü belirterek ben de tüm bu yaratılmışlar gibi Tanrımı överim der. Kuşlar sabahın erken vaktinde kalkıp tüm gücüyle Tanrısına yakarırken sen neden uyuklarsın diye uyarıda bulunur. Sana bunca iyilikler veren Tanrı’na ibadet et diyerek Eski Ahit’ten telmihler yapar. Hz. İbrahim’in Ur-Kasdim’den çıkmasını, Lut’un Sedom’dan kurtulmasını, İshak’ın keskin kılıçtan kurtarılmasını, Hz. Yakub ve ailesinin Hz. Yusuf tarafından refaha kavuşturulmasını, Firavun’un elinden kurtulan halkı, Hz. Musa’ya verilen Tevrat’ı ve Balak-Bilam[4] olaylarını hatırlatır. Bu mucizevi olayları hatırlatarak insanın aklının Adonay’ın iyiliklerine yetmeyeceğini söyler. Kendi seçilmiş ulusuna bu mucizeleri o dönem nasıl gösterdiyse şimdi bu halka da bu güzellikleri yaşatacağını vurgular. Son iki dörtlükte yine uyarısı ile devam eder. Dün gece uyuyan kimileri uykudan kalkamadı, yani öldü demek ister. Bizler Tanrı’nın merhameti ile uyandığımıza göre kalkıp ona dualarımızı ve övgülerimizi sunalım öğüdünde bulunur. Son cümlede yer alan “da ol kinilevçi bolup/kutkarır canımnı elimden” ifadesiyle de on emirde yer alan “ …Çünkü ben, Tanrın Rab, kıskanç bir Tanrıyım”[5] cümlesini hatırlatmak istemektedir.

Tsivre, tsivre ken tiz kursaydı, / Çevre, çevre geniş düzlükle kuşandı
Yuvuz basurad aslıklar/ Alçak baş eğer çavdarlar
Da biyik Tenrini maḫtaydı/ Yüce Tanrı’yı över
Bar ol yer yaratılmıslar. / Tüm dünyadaki yaratılmışlar.

Orman artın kuyas kızıldı, / Orman ardı güneş kızıl
Rakiya kektir ḫaz tsekmen/ Örtü gibi mavidir gökyüzü
Da tizde kumurstka kıtskıradı/ Ovada karınca haykırır
Kiyasa nendi tiyermen. / Tıpkı değirmen gibi.

Kus averge biyik utsadı, / Kuş havaya yüksek uçar
Erte turad yukusundan/ Sabah kalkar uykusundan
Da yaratuvtsusun maḫtaydı, / Ve yaradanını över
Yirlaydohats bar ḫalından. / Mırıldanarak tüm gücüyle.

Bu miszkanda men turadohats, / Bu çadırda ben dururken
Aslıklarba basuramen, / Çavdarlarla baş eğerim
Da bu yirni yirlaydohats/ Ve bu şarkıyı ağlayarak
Biyiklihin kotaramen. / Yüceliğini iletirim.

A sen, canım, nege yuklaysen, / Ey, sen canım niye uyuklarsın
Bilmeysenmo resiminni? / Bilmez misin emri?
Ki anar sen erte turasen, / Ona erken kalkarak
Ki maḫtahaysen Tenrini. / Tanrıyı övesin.

Maḫtaydlar ese anı kuslar/ Över iken onu kuşlar
Da bar yer-yaratılmıslar, / Ve tüm dünyadaki yaratıklar
Nek sen anı maḫtamaysen, / Neden sen onu övmezsin
Ki sa yetti bar yaksılar. / Sana iyilikler vermişken.

Ol tsıhardı atamıznı/ O çıkardı atamızı
Avrahamnı Ur-kasdimden/ İbrahim’i Ur-Kasdim’den
Da Lotnuda ol kutkardı/ Lut’u da o kurtardı
Sedomnun verenlihinden. / Sedom’un azabından.

Da ol Yitshak Avinunu/ Ve o İshak kralımızı
Kutkardı soyar bitsaktan/ Kurtardı keskin bıçaktan
Da urluhun Yaakovnun/ Yakub’un ailesini
Yosef asıra atslıktan. / Yusuf sayesinde açlıktan.

Paro ektem kolu bıla/ Firavun kibirli eli ile
Yisraelni ol kıynadı, / İsrail’i parçaladı,
Vale Tenri kudratı bıla/ Ama Tanrı kudretiyle
Alarnı andan tsığardı. / Onları oradan çıkardı.

On sezlerin kadağanın/ Yasanın on emirlerini
Berdi Moszege kuluna, / Verdi Musa kuluna
Bermed anı ezge kimge, / Başka kimseye vermedi
Antsak ontsa ulusuna. / Sadece verdi seçilmiş ulusa.

İndedi Balak Bilamnı, / Balak çağırdı Bilam’ı
Ki karğağay Yisraelni, / Ki lanetledi İsrail’I
Vale Tenri buyurmadı/ Ama Tanrı buyurmadı
Da alğısladı alarnı. / Ve kutsadı onları.

Yetmeydi usu adamnın/ Yetmez insanın aklı
Yaksılıkların kotarma/ İyiliklerini anlatmaya
Adonaynın, ki ol kıldı/ Adonay’ın, ki o yaptı
Ez saylahan ulusuna. / Kendi seçilmiş ulusuna.

Kepler, ki biğitse yattılar/ Çoğu dün gece yattılar
Turmaydılar yukusundan/ Kalkmadılar uykusundan
Da biz savbiz da tiribiz/ Biz sağ ve diriyiz
Tenrinin yaksılıhından. / Tanrı’nın iyiliği sayesinde.

Anın için erte turup / Onun için sabah kalkıp
Yirlaymen ez rast kleğimden, / Doğru dileğimle mırıldanırım
Da ol kinilevtsi bolup, / Ve o kıskanç olup
Kutkarır canımnı elimden. / Kurtarır canımı ölümden.

“Tenrim, Senin Ulanların (Tanrım, Senin Evlatların)” şiiri, altı dörtlükten ve abab uyak düzeni ile meydana getirilmiştir. Şiirin genelinde Tanrı’ya, biz senin evlatlarınız, bize acı ve merhamet et duasında bulunur. “Tanrım biz senin evlatların olarak daha iyi kader diliyoruz ama yıl ardından yıllar gelir sürgün hâlimiz bitmez” diyerek yakarır. Mezarlara ve ağlamakta olan öksüzlere bak hâlimize acı, der. Tüm yaşadıkları acı hadiselere sabırla katlandıklarını ama yalnızca gözyaşı döküp dua edebildiklerini söyler. “Dua ve yakarışlarla sana yalvarıyoruz Tanrım, şefaatini göster ve bizim sürgünümüzü bitir, bizi vatanımıza gönder” diyerek duasına devam eder. Ettikleri dua karşılık bulup vatanlarına dönerlerse Tanrı’ya olan övgü ve dualarını sunmayı devam edeceklerini dile getirir.

Tenrim, Senin ulanların/ Tanrım senin evlatların
Edirek mazzal kolabiz, / Daha iyi kader istiyoruz,
Terk baradı yil yil artın / Hızlı geçer yıl, yıl ardından
A biz bartsa galuttabiz. / Ama biz hepimiz sürgündeyiz.

Sezlerin Senin aytadı: / Senin sözlerin söyler:
Har tsatsınız sanahandı! / Her saçınız sayıldı!
Ker, sanağın ol gerlerni, / Gör o mezarları say
Yilaydoğan eksizlerni. / Ağlamakta olan öksüzleri.

Biz antsa uzak tsıdaybiz, / Biz, öylece sabırla katlanıyoruz,
Ki sirtildi bar yazıklar, / Ki silindi tüm günahlar
Biz antsa bartsa yilaybiz, / Biz, öylece hepimiz ağlıyoruz
Ki yetmeydi bizge yaslar. / Ki bize yetmez yaşlar

Biz kolabiz koltkalarba: / Biz dualarla yalvarıyoruz,
Kergiz ez savağatınnı! / Göster şefaatini!
Yilaybiz kanlı yaslarba: / Ağlıyoruz kanlı yaşlarla
Kaytar bizge yerimizni! / Gönder bizi vatanımıza.

Kalsa biznin yaslarımız, / Dinse bizim gözyaşlarımız,
Ki kelsek yerimizge, / Ki gelsek vatanımıza
Maḫtarbiz Seni barımız, / Överiz seni hepimiz
Ki bermedin elme bizge. / Vermedin bize ölüm diye.

Biznin canımız tuyadı, / Bizim ruhumuz anlar,
Ki ol Tenri ḫayifsinir; / Ki o Tanrı bağışlar;
Ol ez ulusun sivedi, / O öz halkını sever
Yerimizni bizge berir. / Vatanımızı bize verir

“Tenrim, Ki Biznin Atalarımıznı (Tanrım, Bizim Atalarımızı)” şiiri, on dörtlükten ve her dörtlükten sonra aynen tekrarlanan beyitten meydana gelmektedir. Bir önceki şiirde Abrahamowicz, “Tanrım senin evlatların” diyerek hem geçmişteki hem de şimdiki uluslarından bahsederek dua etmişti. Bu şiirde de atalarının yaptığı sevaplarla, şimdi sürgünde olan halkın kurtuluşu için edilen duayı görmekteyiz. “Tanrım atalarımızı hürmet ve şeref tacı ile taçlandırdın” diyerek eski güçlü dönemleri hatırlatmaktadır. Düşmanların kötülüğünden o dönem bizleri kalkanınla nasıl koruduysan şimdi de merhametini bekliyoruz, der ve her dörtlükten sonra tekrarlanan “huzurunda baş eğip sürgünlüğümüzü uzatmaman için yalvarırız” diyerek dua eder. Her işlerinde Tanrı’nın yardımını gördüklerini söyler. Eğer öyle olmasaydı bu “az halkı” yabancı yerde kaybolmadan nasıl tutardın ki diyerek cevaplar. Eski dönemlerdeki gibi kohenlerimiz ve krallarımız olsun diyerek Tevrat’ta geçen o güçlü dönemlere olan özlemi duyurur. “Güçlü Tanrım, mucizeni göster ve bizleri çoğalt” ifadeleriyle de başka uluslar içinde az nüfusla yok olma tehlikesine girdiklerini gösterir. Atalarının yaptığı hayırlı işler ve sevaplarla ağlayarak dua ettiklerini aktarır. Onların iyiliği ile mutluluğa erişelim der. Vatanından sürülmüş bu halk ancak ırmaklar gibi gözyaşı döküyor, başka ne yapalım ki senden başka sığınağımız yok deyip, çaresizliklerini ifade ederek yalvarır. Son dörtlükte bu çaresizliği biraz daha artmakta ve “Tanrım senin bir sözün var ki çok korkunç, hepimizi yok edeceğini söylüyorsun” der; ardından da “böyle bir ceza olacaksa, bizi vatanımızla birlikte yok et” duasında bulunur.

Tenrim, ki biznin atalarımıznı/ Tanrım bizim atalarımızı
Tacladın tacıba hermetin da sıynın/ Hürmet ve şeref tacı ile taçlandırdın
Da kalkanınba kalkanladın bizni/ Ve kalkanınla korudun bizi
Gezarlarından dusmanlarımıznın. / Düşmanlarımızın kötülüğünden.
Senin alnında basurabiz yerge: / Senin huzurunda baş eğeriz yere:
Galutmuznu uzartmağın bizge. / Sürgünlüğümüzü uzatma bizim.

Sen yaksı kleysen ulusuna Senin, / Sen kendi ulusuna iyilik dilersin.
Har isimizde bizge bolusasen, / Her işimizde bize yardım edersin,
Da klep kergizme kudratınnı Senin/ Kendi kudretini göstermeyi dileyerek
Yat yerde bizni azlarnı tutasen. / Yabancı yerde biz azları tutarsın.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Kaytarğın bizge avalğılay kibik/ Gönder bize önceden olduğu gibi
Kohenlerni da meleḫlerimizni, / Kohenleri ve krallarımızı
Yasarsın dahın borlalıhın Senin, / Bağ bahçeni yaparsın
Kalğın, e Tenri, karatetme bizni. / Bırak, ey Tanrı rezil etme bizi.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Tenrim, ki Sen rast tere etivtsisen, / Tanrım, sen doğru kanun yapıcısın
Ektem biylernin kitsin sındırasen, / Gururlu beylerin gücünü ve
Buz sağısların dusmanlarımıznın/ Düşmanlarımızın kötü düşüncelerini kırarsın
Da bergin isants canımızga biznin. / Ve ver iman canımıza bizim
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Tenrim, kergiz ez tamasalığınnı: / Tanrım, göster kendi mucizeni:
Koskun birlikbe ulusunnu Senin! / Senin halkını birlikle çoğalt!
Tserivden, Tenrim, Sen kutkarğın bizni/ Savaştan Tanrım, sen kurtar bizi
Da iygin bizge malaḫın tıntslıknın/ Ve gönder bize huzur meleğini
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

E kitsli Tenrim, kaysının klehinden/ Ey güçlü Tanrım, hangisinin dileğinden
Bu yuvuz dunya avaldan turadı, / Bu kötü dünya evvelden durur,
Tsıharğın bizni bu galut yerinden, / Çıkar bizi bu sürgün yerinden
Kılğın, ne Senin ulusun koladı. / Yerine getir, ulusunun dileğini.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Tenrim, yarıtkın balkuvunnu Senin/ Tanrım parlat ışığını
Canına eli yerlerimiznin, / Vatanımızın ölü ruhuna,
Kalğın sınama ulusunnu Senin, / Ulusunu sınaman bitsin
Kabul etkin bu tirkimizni biznin. / Kabul et bu hediyemizi.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Biz yilaydoğats, e Tenrimiz biznin, / Ey Tanrımız biz ağlayarak
Canları itsin alarnın kolabiz, / Onların ruhları için diliyoruz
Ki alarnın zeḫutları itsin / Ki onların hayırlarından
Esiklerine keklernin kirgeybiz. / Cennetin eşiğine girelim.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Ezenler kibik ağad biznin yaslar, / Irmaklar gibi akar gözyaşlarımız,
Ki sirdin bizni biznin yerimizden, / Ki sürdün bizi vatanımızdan
Da ne aytsınlar ol kaldık ummalar, / Ve ne söylesinler o kalan halk
Ki yoḫtu nesin isanmada Senden / Ki yoktur senden başka inanılacak.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

Bir sezin Senin, e Tenri, korkuntslu/ Bir sözün senin, ey Tanrı korkunç
Bolalad tasetme barımıznı birden, / Yok etme hepimizi birden,
Da tiysek andi karanyaga ullu/ Öyle büyük cezaya çarptırılırsak
Tasetkin bizni biznin yerimizden. / Yok et bizi bizim vatanımızdan.
Senin alnında…/ Senin huzurunda…

“Ulusum Yisrael (Ulusum İsrail)” şiirinde İsrail[6] ulusuna yaptıkları hataları hatırlatan bir seslenme görürüz. Bu sesleniş Tanrı tarafından ulusuna yapılmaktadır. On üç üçlükten ve her üçlükten sonra “Ulusum Yisrael” seslenmesi ile oluşan şiirin genel havasını Tevrat’ta geçen hadiseler ile günümüz sürgünlüğü oluşturmaktadır. Bundan önceki iki şiirde geçen Tanrı’ya yakarışlara adeta cevap niteliği oluşturmaktadır. Genel olarak; “Ulusum ben sana ne eziyet ettim” diye başlar. “Seni firavunun elinden kurtarıp Mısır’dan çıkardım, Mısır’a belaları ben yağdırdım, firavunu Kızıl Deniz’de batırıp seni yürüttüm, çölde bulutu yardıma gönderdim, kudret helvası ile seni besledim, süt ve bal diyarına getirdim” ifadeleriyle Tanrı’nın ağzından verdiği lütufları sıralar.[7] “Ben bunları yapmışken, sen zulümden kurtulup, Mısır’dan çıktığında verdiğin sözleri unutup Tora’nın sözleriyle alay ettin” der. Diğer mucizevi olayları anlatmaya devam eder. Otuz bir kral gönderdiğini, krallıklar verdiğini ve tanrısal güçle doğrulduklarını anlatır. “Adımı nasıl böyle alçaltırsın” diyerek âdeta çektikleri zulmün nedenlerini sıralar.

Ulusum Yisrael, ne kıldım men sana, / Ulusum İsrail, ne yaptım ben sana
Nebe muzğullattım, ne bortslu men sana, / Ne ile kederlendirdim, ne borçluyum sana
Ki bartsa yazıklı sen bolasen mana. / Ki tüm günahı sen işlersin bana
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men seni tsığardım Mitsrinin yerinden, / Ben seni çıkardım Mısır’dan
Kolundan Par’onun ol kullar erkinden, / O kulların hükümdarı Firavun’un elinden
Sen anın itsin bartsa tanasen menden. / Sen onun için hep inkâr edersin beni
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men seni keltirdim yerge ol tutunğan/ Ben seni getirdim o vadedilen yere
Alğıslı, sit bal ol yavdıradoğan. / Kutsal, süt bal yağdıran,
Sen mana yadattın beter ol goylardan. / Sen beni aldattın o kâfirlerden beter
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

E kerkli saylanğan borlalığım menim, / Ey güzel, seçilmiş bağım benim
Seni ornattılar kudratlarım menim, / Gücüm yerleştirdi seni
Sana ḫor kerined mitsvalarım menim. / Sana hor görünür emirlerim
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Dağın klep kutkarma galuttan men seni, / Hatta isteyerek seni sürgünden kurtarmayı
İydim Mitsri istin ol karanyalarnı. / Gönderdim Mısır’a o belaları.
Sen yengil etesen yivretivlerimni. / Sen hafife alırsın öğretilerimi
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Par’onu, ki sirered senin artına, / Firavun’u sürerek senin ardına
Battırdım Yamsufta teren suvlarına. / Batırdım Kızıl Deniz’in derin sularına
Sen azasen ezge tenriler artına. / Sen azarsın başka Tanrılar ardından
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men senin alnında atstım tengizni, / Ben senin önünde açtım denizi
Klep, bi mantsmahaysen ez ayaklarınnı. / Dileyerek, ayaklarının batmamasını
Sen klemeys saklama ol azis Toranı. / Sen istemiyorsun korumak o kutsal Tora’yı
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men iydim alnında bulutlu bağana, / Ben gönderdim önüne bulutlu destek
Ki yolnu midbarda kergizgey ol sana. / Ki yolu çölde göstersin diye sana
Yoḫtur san da elcev senin yazığına. / Yoktur hesap ve ölçü senin günahına
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Man bıla midbarda men seni besledim/ Kudret helvası ile çölde seni besledim
Da alay atslıklı elimden kutkardım, / Ve öyle açlıktan ölümden seni kurtardım,
Antsak atsırğanmak men senden tsıdadım. / Ne yazık ki, senin için sabrettim
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men sana tsığardım suvlar tav tibinden/ Ben sana dağ dibinden sular çıkardım
Netsik tsıhıbedin Mitsrinin yerinden, / Mısır’dan çıktığında,
Sen kılas kiltkiler Tora sezlerinden. / Sen alay edersin Tora sözüyle
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Klep seni keltirme ol aziz yerine, / İsteyerek seni o kutsal yerine getirmeyi
Bolustum otuz bir meleḫni eltirme, / Otuz bir kralı gönderip yardım ettim
Da sen inanmaysen naviliklerime. / Ve sen inanmazsın peygamberliklerime
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Men berdim malḫutun szevet Yuhudaga/ Ben verdim Yehuda’ya kavmin krallığını
Ki netsik tutundum kulum Jaakovga. / Kulum Yakub’a tutunduğum gibi
Sen menim szemimni kılasen tsaynavga. / Sen benim adımı çiğnersin
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

Sen bolusluğumdan menim ketirindin, / Sen yardımımla doğruldun,
Kabakların dusmanlarnın meresledin, / Düşmanların kapılarını devraldın
Nek menim şemimni alay yuvuz ettin. / Nasıl benim adımı öyle alçaltırsın
Ulusum Yisrael…/ Ulusum İsrail…

“Taḫanun Ullu Kinge (Yüce Güne Yalvarış)” şiiri, altı dörtlükten oluşmakta ve her dörtlük sonunda bir dua cümlesi gelmektedir. Abrahamowicz yapılan hataları sıralayıp dua ederek Tanrı’ya yakarır. “Gökte tüm azameti ile oturan Tanrımız, tüm dünyaya iyilik veren sensin. Çukura düşen bu halkımızın günahları denizin kumu gibi arttı, sonumuzu unuttuk, sen bizi doğru yola çevir” diyerek suçlarını ve günahlarını sıralayarak devam eder: “Peygamberin bahsettiği, görünüşte ibadet edip ruhuyla da yalan söyleyen kavimlere benzedik, kenesanı meyhaneye çevirdiler, ruhunu şeytanlar ele geçirmiş gibi haykırırlar” diyerek af diler. Bu günahlardan sonra sırasıyla şu dua cümleleri dökülür: “Kederli canla diliyorum, daha iyi yap bizi/unutulmaktan ve sarhoşluktan sen uyandır Tanrım bizi/ilhamını gönder bize, iyi yolla yürüt bizi/o aldanan doğrulardan sen koru Tanrım bizi/ver onlara iyi akıl, rezil etme bizi/o tüm akıllı ümmetlere Tanrım sen benzet bizi”. Bu şiir, bir önceki şiirdeki Tanrı’nın kullarına olan seslenişine bir cevap niteliği taşımaktadır.

Kitsli Tenri da korkuntslu, biyik kekte olturuvtsu, / Korku veren, yüce gökte oturan güçlü Tanrı
Kendermeğin ummalarnın kudratınba Sen bağuvtsu, / Ümmetlerin idaresini kudretinle himaye eden
Bar dunyaga har bir dinge yaḫsılıklar Sen kıluvtsu, / Tüm dünyaya, her bir dine iyilikler veren
Ektemlikni, yaltaylıknı da aldavnı tsıdamavtsu. / Kibre, hileye ve yalana tahammül etmeyen
Kolamen sınık can bala: edirek etkin bizni! / Kederli canla diliyorum, daha iyi yap bizi!

Ker, ki ullu tisiklikke tisti bitin kahalımız, / Gör ki yüce çukura düştü tüm topluluğumuz
Ker, ki yamnın kumu kibik arttı bizin yazıhımız. / Gör ki denizin kumu gibi arttı bizim günahımız
Bakkın, ki ḫor sofumuznu biz unuttuk barlarımız, / Bak ki kötü sonumuzu biz unuttuk hepimiz
Kergin ullu tismeğimiz, bos kaytmasın bu koltkamız./Gör bu kötü düşüşümüzü, boş çevrilmesin duamız
Unutulmaktan da esiriklikten, Tenrim, oyatkın bizni!/Unutulmaktan ve sarhoşluktan sen uyandır Tanrım bizi!

Biz usadık ol uluska, kaysı itsin navi ayttı: / Biz peygamberin bahsettiği o ulusa benzedik:
Avzun dağı erinlerin ol Tenrige yuvuklattı, / Ağzını ve dudağını o Tanrı’ya yaklaştıran
Vale canı da yiregi astrı andan yirak ketti, / Ama canı ve yüreği ondan çok uzağa giden
Utru adam sezlerine korkuvumnu ol uksattı. / Adamın sözlerine karşı korkumu o benzetti.
İygin alğeminni bizge, yaḫsı yol bıla yiritkin bizni! / İlhamını gönder bize, iyi yolla yürüt bizi!

Bilip, ki bigin bosatas har birine yaman isin. / Biliriz, bugün affedersin her birinin kötü işini
Keldi adam bir for yilga rast tizime tefillesin, / Kulun yılda bir kez doğru dua etmeye geldi
Antsak kirse kenesaga, tas etedi kavvanasın, / Ancak kenesaya girse, amacından çıkar
Kerse netsik har bir tsaddik kergizedi gedullasın. / Görse ki her bir sıddık gösterir azametini.
Ol aldavlu tsaddiklerden, Tenrim, saklağın bizni! / O aldanan doğrulardan Tanrım sen koru bizi!

Senin aziz kenesannı itski ivge aylandıradlar, / Senin aziz kenesanı meyhaneye çevirdiler
Bitin yillık kaḫırların biri birine kaytaradlar, / Tüm yıllık kahırlarını birbirine yönelttiler
Yitler kibik nevelanı aziz mizmorlarnı kabadlar, / İtlerlerin leş kaptığı gibi, aziz ilahileri kaparlar
Kiyasa yek kapsıyd canın, alay astrı kıtskıradlar. / Ruhunu şeytan ele geçirmiş gibi haykırırlar
Bergin alarga yaksı us, uyatlı etmeğin bizni! / Ver onlara iyi akıl, rezil etme bizi!

Kek tutmağın bizge bunu, kitsli Tenri, biyik kekten, / Düşman tutma bize bunu, güçlü Tanrı yüce gökten
Antsak ullı kitsin bıla tsığar bizni telilikten, / Sadece yüce gücünle çıkar bizi bu delilikten,
Bergin bizge, ki anlağaybiz, ki Sen tuyasen biyikten/ Ver bize ki anlayalım, sen duyarsın yüceden
Kistunmaknı kıtskırmaksız rast can bıla klek yirekten. / Feryatsız sızıyı, doğru ruhla edilen duayı yürekten.
Ol bar uslu ummalarga, Tenrim, usattırğın bizni! / O tüm akıllı ümmetlere, Tanrım, benzet bizi!

3. Sosyal Altyapı

Karayların dili, inancı ve geleneklerini iyi bilen Abrahamowicz, bu unsurları şiirlerinde lirik ve didaktik şekilde sunmaktadır. Millî ve dinî duyguların ağır bastığı şiirlerinin dışında sosyal hayatın diğer bir kanadını oluşturan “dünyevi” duyguları da şiirlerinde görmekteyiz. Abrahamowicz anne sevgisini “Tuvğan Ana”, evlat sevgisini “Ey Neşer, Neşer”, hayatın gerçeklerini “Ne Fayda” ve mevsim-kader-ömür ilişkisini “Tigendi Yaz” adlı şiirinde incelemiştir.

“Tuvğan Ana (Öz Ana)” şiirinde, anne teması üzerinde durarak “miskin” diye ifade ettiği evlada seslenip hayat dersi verir. İlk dörtlükte “Ey miskin, annen neden uzakta yaşar” diyerek sitem eder. Bu dünyada ondan daha değerli bir şey bulamayacağını vurgular. Annesinin şimdi ona ihtiyacı olduğunu dillendirerek ona eski günlerdeki gibi güzel hayat yaşat der. “Sen küçük iken geceleri uyumadı, hasta olduğunda seni o korudu” diyerek telmihte bulunur. “Şimdi ona bakma sırası sende” der. “O sana ışığını nasıl esirgemediyse sen de ondan yardım ve sevgini esirgeme” öğüdünde bulunur. “O ölürse baş eğip ağlasan da fayda etmez, dünyada hiçbir varlık ona denk değildir miskin” diyerek sitemde bulunur. “O dünyada olmadığında güneş eskisi gibi doğsa da seni ısıtmaya yetmez” cümlesi ile şiirde verdiği hayat dersini noktalar.

Netsik anan tirid uzak,/ Neden anan uzakta yaşar,
Miskin sen indelmessen/ Miskin niye çağırmazsın
Da nemede bağalırak/ Ve daha değerli hiçbir şey
Bu dunyada tapmassen./ Bu dünyada bulamazsın.

Yengil etme anar veğin/ Değersiz etme ona hayatı,
Bolsun senin kleginbe,/ Olsun dilediğin gibi
Altınlatkın kart kinlerin/ Parlat eski günlerini
Sezinbe da isinbe./ Sözünle ve işinle.

Klegi anın aziz bolsun/ Onun dileği aziz olsun
Sana har zamanda,/ Sana her zaman,
Oyatmasın kaḫırınnı/ Uyandırmasın öfkeni
Ani sahısında./ Hiçbir düşüncende.

Ol ketseler yuklamadı,/ O, geceleri uyumadı,
Netsik kitsi edin,/ Sen küçük idin
Kin kets seni ol sakladı,/ Gece gündüz seni o korudu
Netsik ḫasta edin./ Sen hasta iken.

Ol sakladı canın senin/ Seni o korudu
Yaman tsınıkmaktan,/ Kötü alışkanlıktan,
Siverliğibe ḫasepsiz/ Sonsuz sevgisiyle
Tuttu buzukluktan./ Korudu kötülükten.

Kaytar anar, ne bolalas/ Elinden geleni yap
Anın yaḫsılığın,/ Onun iyiliği için,
Ol sa edi netsik kuyas,/ O sana güneş idi
Ayamad yarığın./ Işığını esirgemeyen.

A ol else, miskin ulan,/ O ölse miskin oğlan
Sen basur da yila,/ Baş eğip ağla,
Kalsada sa ne dunyada,/ Sana kalsa da bu dünya
Yetmest tuvğan ana./ Denk değildir öz anana.

Yetmesti ol yarık kuyas,/ Yetmez o parlak güneş
Tsırlağı issinin,/ Sıcaklığın ırmağı,
Ol vaḫtına yanla tuyas/ O zamana yine duyarsın
İgin tirlihinnin./ Yaşamın zorluğunu.

“Ey Neşer, Neşer (Ey Kartal, Kartal)” şiiri, dokuz beyitten meydana gelmiştir ve her beyit kendi içinde uyaklıdır. Neşer, İbranice “kartal” anlamına gelmektedir. Kartallar en büyük ve en güçlü av kuşları olmaları yanında gözlerinin iyi görmesi ve yüksek uçmaları ile de ünlüdür. Bu özellikleri ile şiire konu olan kartal, hasta kızının yanı başında ağıt yakan annenin seslendiği varlık olur. Ağlayıp yatağında yatan kızının iyi olması için gece gündüz uğraşan annenin acılarının yansıtıldığı şiirin feryadı ve gözyaşları mısralarda hayat bulur.

Ey neszer, neszer, sen biyik utsas/ Ey kartal, kartal sen yüksek uçarsın
Da bar yaksını dunyada tuyas. / Dünyada tüm iyiyi sen duyarsın.
Utsmadınmo sen menin manıma, / Uçmadın mı sen benim yanıma
Yilaydım menim kızınem mana? / Ağlıyordum, benim kızcağızım bana?

Oy yilayd, yilayd, tesekte yatad, / Oy ağlar, ağlar döşekte yatar
Ullu sızlavdan canı yarılad. / Büyük sızılarla canı yanar.
Anın katın tıḫıy suv kibik mama: / Onun yanını tıkar, anne su gibi:
Nek sen, kızım menim, bolalmays turma? / Neden sen kızım, neden durmazsın?

Ol kızıne turdu, atsı yiladı, / Kızcağız kalktı, acı ağladı,
Bar tsoraların oyatma bardı. / Tüm yardımcılarını uyandırmaya vardı.
Oy turnız, turnız, yaksı tsoralar, / Oy kalkın, kalkın iyi yardımcılar,
Da yarıtnız ma yavlı tsıraklar. / Parlatın bana yağlı çıralar.

Nay men alarnı kin kets yandırayım/ Oy, ben onları gece gündüz yakayım
Nay ez siverimni yaksı kereyim. / Oy, sevgili yavrumu iyi göreyim.
Arıklanmadım ol dunyada bara, / Temizlenmedim bu dünyada
Ḫotey arıklandı, divildi kara/ Gerçi temizlendi, kara değil.

Ḫotey arıklandı panimim menim, / Gerçi temizlendi, yüzüm benim
Barı senin sarın, siverim menim. / Tümü senden, sevgili yavrum benim.

“Ne Fayda (Ne Fayda) şiiri, beş dörtlük ve abba uyak düzeniyle oluşturulmuştur. Abrahamowicz bu şiirde, hayatı nasıl sürmek gerektiği ve hayatın geçiciliği konusunu mısralarına taşımıştır. Hayatı bilmeden yaşayana ömrün bereketli olmayacağını ve bu dünyadan adının anılmadan göçeceğini söyler. Düşüncesiz ve kaygısız bir yaşam çürüme gibidir, ona acı çekmekten başka karşılık gelmez ifadeleriyle düşüncenin insan yaşamını anlamlı kıldığını nakleder. Yaşamın ot gibi kısa olması uzun olmasından iyidir der. Yanıp göğe alevini göndermesini, yerde salınan dumanı rüzgâr nasıl savuruyorsa ömrün de öyle savrulacağını benzetmelerle aktarır. Böyle kötümser düşünceleri görünce şaşırır ama bu peygamber sözüdür diyerek aklında tutması gerektiğini öğütler.

Ne fayda andige anın tirlihinden, / Ne fayda onun öyle yaşamından.
Kaysının bar vehi bilmegen asadı/ Kiminin tüm yaşamı bilmeden geçer
Da atı sağıntssız dunyadan baradı, / Ve adı anılmadan dünyadan göçer
Ḫaz tiri bolmasıyd ıstırınad yerden. / Yerden toplanan canlı gibi olmaz.

Edirek bu yarık dunyaga tuvmaska, / Daha iyi bu aydınlık dünyaya gelmeye.
Netsik bundi tirlik bitin vekte sirme, / Nasıl ki tüm ömrü böyle sürmeye,
Tirilme sağıssız antsad ḫaz tsirime, / Düşüncesiz yaşam anca çürüme gibidir
Da hermet kelmeydi kıynalmaktan baska. / Ve hürmet gelmez acı çekmekten başka.

Tirlik alayd ḫaz ot: edirekti kıska / Yaşam ot gibidir, kısa olması daha iyidir
Yanma da averge yarık yalın iyme, / Yanıp göğe parlak alev göndermeye,
Netsik titin kibik yer katın teselme, / Yer boyunca yayılan duman gibi
Da yel yirmeğinden aylanma boslukka. / Yel esintisiyle boşluğa savrulmaya.

Men tamasalandım, tuyup bu sezlerni; / Ben şaşırdım duyup bu sözleri;
Kaysın ḫaz karuvnu sağıs etmeğime/ Düşündüğüm cevap gibi
Kerindiler kekler mana tipke iyme, / Gökler göründüler bana, dibe gönderip
Ki yaman yollardan kayttırma esimni. / Yaman yollardan düşüncemi çevirmek için

Vale kim bu kerkli navilik sezlerni / Ama bu güzel peygamber sözlerini
Buyurdu telirgen adamga sezleme, / Buyurdu delirmiş adama anlatmaya,
Biğingedeyin bim bunar karuv berme, / Bugüne kadar buna, böyle cevap vermeye,
Ḫotey tergedimde uzak bu nerseni/ Olsa bile öğüdümde bu uzak mesele.

“Tigendi Yaz (Yaz Bitti)” şiirinde biten yaz günleri ile güçsüz bir kuşun macerası anlatılır. Burada kuş ile anlatmak istediği geçen günleri ve inancıdır aslında. Yaz bitip sonbahar geldiğinde havalar yavaşça soğumaya başlar. İnsanlar tarlalarından buğdaylarını toplar, ormanlarda şarkılar söyleyen kuşların sesi duyulmaz olur. Kuşlar, daha sıcak yerlere göçmek için hazırlıklara başlarlar ve kendilerine rehber seçip uçmaya koyulurlar. Göç yollarında rüzgâr, deniz gibi engeller vardır ama onlar engellere karşı kanat çırpıp gidecekleri yere varmaya çalışırlar. Aralarından birini, sıcaklık ve uzun mesafe bitkin hâle sokar. Diğerleri önden uçarken o arkada kalır ve “Ey yaman kaderim, beni kendine neye göre seçtin, önde o kadar uçan varken beni neden yokluğa terk ettin” diyerek kaderine sitem eder. Sonra, ışıksız ve ısısız hangi canlı yaşayabilir ki diyerek kendine gelmeye başlar. Henüz beni “inancım” terk etmedi diyerek kalan son hâliyle esen rüzgârla savaşmaya başlar. Her durmak istediğinde inancı onu daha da güçlü kanatlandırır. Son dörtlükte de “Ey inancım küçük, hâlsiz bir kuşu kartal yaparsın; sıcağa ve ışığa ulaşmak istiyorum başarabilecek miyim, onu bilemem” diyerek de satırlarını noktalar. Bu şiirde hem kendisi hem de Karay ulusu kuş ile temsil edilmiştir diyebiliriz. O kadar ulus arasından vatanlarından ayrı olduğunu ifade ettiği halkını, “inanç” bugünlere getirmiştir. Türlü zorlukları, acıları ve zulümleri görmelerine rağmen hayatta kalabilmişlerdir; tıpkı rüzgâra ve güneşe meydan okuyan “kuş” gibi.

Tigendi yaz, tiz baslandı, / Yaz bitti, sonbahar başladı
Suvukrakt aver, kıs yuvuklandı, / Hava daha soğuk kış yaklaştı,
Tizden birtikni dunya ıstırdı, / Tarladan insanlar buğdayı topladı
Kuslar yirından orman tıyıldı. / Kuşların şarkısından orman dindi.

Bar ol kanatlı yaratılmıslar, / Tüm o kanatlı yaratıklar,
Kaysı bitin yaz kerkli yirladlar, / Bütün yaz güzel şakıdılar,
Ki netsik kitskirdi kuyasnın issisi, / Güneşin ısısı azaldığında
Tilsiz da muzğul boldu har birisi. / Dilsiz ve kederli oldu her biri.

Barı bir orunga birden ıstırındı/ Hepsi birden, bir yere toplandı
Da kenderivtsiler ezine sayladı. / Ve önderler seçtiler kendilerine
İyindiler utsma ol issi manlarga, / Sıcak yerlere uçup gittiler
Kayda kerkli kuyas issitir alarga. / Güneşin onları güzel ısıtacağı yere.

Yellerden, tengizden korkuv yok alarga; / Yellerden, denizden korku yok onlara;
İsanıp ez kitsli kanatlarına, / İnanıp kendi güçlü kanatlarına
Terkliğibe oknun utsadlar alınga, / Ok hızıyla uçarlar öne
İyip kezin yirak tengizler artına. / Çevirip gözlerini uzak denizler ardına.

Vale bir alardan edi ḫalsızlırak, / Ama onlardan biri, daha hâlsiz idi,
Tasetti bar ḫalın issi mandan yirak. / Mahvetti tüm hâlini sıcaklık ve uzaklık
Kaldıkları utstlar bağınmayin artka, / Diğerleri uçtular bakmayıp arkaya
Anı kaldırdılar elimge, taslıkka! / Onu bıraktılar ölüme, yokluğa!

“E yaman mazzalım!”-sezleyd ol ezine-/“Ey yaman kaderim” der kendine
“Nege kere meni sayladın ezine, / Neye göre seçtin beni kendine
“Minler arasından, ki utstlar alınga, / Öne doğru uçan binler arasından
“Meni sımarladın elimge, tsaypavga! / Beni emanet ettin ölüme, yokluğa!

“Vale-bil ezine-birde yaratılmıs/ Ama sen bil ki yaratılanlar
“Bolalmayd tirilme issisiz, yarıksız; / Yaşayamaz ısısız ve ışıksız;
“Akılsız tegenek, beklegen tunlukka/ Akılsız diken, karanlığa hapsolmuş
“İzdeydi tesitsik, ki tsıkkay yarıkka/ Arar deliği, çıkmak için ışığa

“A men kim berilgeym alay terk yenilme/ Ama ben öyle hemen yenilsem
“Keringen yarıknı yetismeske kerme? / Beliren ışığı kim görmeye erişebilir?
“Hanuz bar isantsım taslamadı meni: / Henüz tüm inancım terk etmedi beni
“Men kleym-da klegimbe men yenermen seni. / Ben diliyorum ve dileğimle de yenerim seni.

Da bitin sondrağı ḫalıba gufunun/ Ve kalan son hâliyle bedeninin,
Ol yelbe urusad, kaysı anar yolun / Ona karşı esip yolunu
Utru yirmeğibe astrı avurlatad. / Ağırlatan o yelle savaşır
Yiz for kleyd kalma, yiz for dağın utsad. / Yüz defa durmak ister, yüz defa yine uçar

E kitsi isantsnın, astrı tamasasen! / Ey küçük inancım çok şaşkınsın!
Kitsi, ḫalsız kustan neşer sen kılasen, / Küçük, halsiz kuştan, kartal yaparsın,
Kaysı kleyd issini da yarını yetme. / Sıcaklığa ve ışığa ulaşmak ister
Yetermo ol anı-bolalmaymen bilme. / Ulaşabilir mi onu bilemem

Sonuç

Yirminci yüzyılın başlarına kadar dinî temaların çevresinde gelişen Karay edebiyatı daha sonraki dönemlerde farklı konu ve yapılarda gelişmiştir. Tarihin, kültürün ve inancının edebî eserlerde yoğun olarak konu edildiği Karay edebiyatının bu altın döneminde “Zachariasz Abrahamowicz” önemli şahsiyetlerin başında gelmektedir. Kısa yaşamına rağmen tarihî ve millî şuuru, şiirlerindeki kavram ekseninde başarıyla dile getiren Abrahamowicz; köklerine olan bağlılığı, ana dile verdiği önemi, hayatta yapılması gerekenleri, gelenek ve göreneğe göre yaşamın ilkelerini şiirlerine yansıtmıştır.

Zorlu geçen çocukluk yıllarından itibaren, eğitime ve bilgiye duyduğu sevgi “Ey ilimlerin efendisi! İlme ihtiyacım var/Kuru bir yazdaki yağmur gibi/Ekmeğe aç biri gibi/Ey âlemlerin efendisi, senden diliyorum” dizelerinde olduğu gibi kendisini ilk şiir denemelerinde göstermiştir. O dönem Karay edebiyatına konu olan büyük orandaki dinî unsurlar, Abrahamowicz’in şiirlerinde de yer bulmuştur. Karay inancını konu aldığı şiirlerde çoğunlukla telmih sanatından yararlanarak Tevrat’ta geçen hadiselerden örnekler sunmuştur. Dinî temelli bu şiirlerinde Tanrı’ya hep bir “yakarış” ve “dua” hâlindedir. İnanca yönelik bu şiirlerin diğer ortak noktası da İbranice asıllı birçok kelimenin ödünçlenmiş olmasıdır.

Her ne kadar döneminin temel konularından biri “din” olsa da Abrahamowicz birçok yönüyle eserlerinde seküler olmayı başarmıştır. Cümlelerine yansıyan millî altyapı Leh, Rus ve çevre milletlerden etki taşısa da bunları Karaylara uyarlayarak “Karay” kimliğini yaşatmayı ilke edinmiştir. Bu ilkesini, “Karay Edim, Karay Barmen” şiirinde apaçık görmekteyiz: Karay idim ve Karay’ım/ Ve Karay olarak ölmek isterim, / Karaylıktan utanmam/ Kendi dinimi dışlamam. Millî altyapı içinde yazmış olduğu şiirlerinde dünyanın farklı bölgelerinde yaşamakta olan Karaylara “Karaylar daha eksilmez, biz hâlâ diriyiz” diyerek her ne kadar farklı uluslar içinde yaşasalar da kimliklerini koruduklarını kanıtlamak istemekte ve geleceğe umut vermektedir.

Karayların dili, inancı ve geleneklerini iyi bilen Abrahamowicz, bu unsurları şiirlerinde lirik bir havada didaktik şekilde sunmaktadır. Millî ve dinî duyguların ağır bastığı şiirlerinin dışında sosyal hayatın diğer bir kanadını oluşturan “dünyevi” duyguları da barındıran “anne ve evlat sevgisi, hayatın gerçekleri” gibi konulara da değinmiştir. Aslında Abrahamowicz’in tüm şiirlerini bir bütün içinde incelediğimizde inanç ve millî duygudan birçok unsuru az ya da çok bir arada görmek mümkündür. “Tigendi Yaz” şiirinde sıcaklığa ve uzun mesafeye meydan okuyan kuşun yolculuğunu izleriz. Tarih sahnesinde birçok memlekete gitmiş ve yurt edinmiş Karaylar gibi. O kadar ulus arasından vatanlarından ayrı olduğunu ifade ettiği halkı “inanç” sayesinde ayakta kalmıştır. Türlü zorlukları, acıları ve zulümleri görmelerine rağmen hayatta kalabilmişlerdir; tıpkı rüzgâra ve güneşe meydan okuyan “kuş” gibi.

Kaynakça

Besalel, Y. (2001). Karaim, Yahudilik ansiklopedisi, 2. Gözlem Yayıncılık.

Feliks, K. (1921). Polskie logos a ethos; roztrzasanie o znaczeniu i celu Polski. Poznan-Warsawa.

Güleryüz, N. (2009). The Turkish jews, Naim Avigdor Güleryüz, Gözlem Yayıncılık.

Haam, A. (1931). Zecharja Jicchak Abrahamowicz. Karaj Awazy-II.

Kizilov, M. (2006). Faitful unto death language, tradition and the disappearance of the East European Karaim communities vol. 36/1. East European Jewish Affairs.

Koçak, M. (2022). Geçmişten yankılanan Karay avazı. Atatürk Üniversitesi Yayınları.

Kuzgun, Ş. (1985). Hazar ve Karay Türkleri. Se-da Yayınları.

Mardkowicz, A. (1931). Karaj Awazy S I. Lutsk.

Mardkowicz, A. (1931). Karaj Awazy S II. Lutsk.

Mardkowicz, A. (1937). Karaj Awazy S III. Lutsk.

Rudkowski, S. (1931). Korutkan Cuvaherler. Karaj Awazy.

Sinanoğlu, M. (2013). Karaîlik. TDV İslam Ansiklopedisi, 24. TDV.

Stanisław, R. (1978). Godło, barwy i hymn Rzeczypospolitej. Zarys dziejów, Wiedza Powszechna.

Sulimowicz, A. (1989). Zachariasz Abrahamowicz. Awazymyz.

Tevrat, (2011). Korean Bible Society.

https://www.lexilogos.com/english/hebrew_dictionary.htm erişim tarihi: 20.10.2022

https://www.polskatradycja.pl/piesni/patriotyczne/choral-z-dymem-pozarow.html erişim Tarihi: 25.10.2022

https://doitinhebrew.com/Translate/default.aspx?kb=IL%20Hebrew%20Phonetic erişim Tarihi: 26.10.2022

Makalenin Künyesi: Koçak, M. (2023). Karay edebiyatının çok yönlü şairi: Zachariasz İzaak Abrahamowicz. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 56, 115-144.

Kaynaklar

  1. Zachariasz Izaak Abrahamowicz=Zecharja Jicchak Abrahamowicz.
  2. Nauki Panie! Nauki mi trzeba,/Jak deszczu w czasie suchego lata,/Jako głodnemu człowiekowi chleba/ Więc też Cię o nią proszę, Panie Świata.
  3. kenesa (כניסה), gedula (גדלה), tsadik (צדיק), mizmor (מיזמור), malḫut (מלכות), şevet (שבת), şem (שם), sof(סוף), tefilla (תפילה), kavvana (כונה), mişkan (משכן), paro (פרעה), mazzal (מזל), galut (גלות), kohen (כוהן), miçva (מצוה), midbar (מדבר), Adonay (אדוני), Moşe (משה), Yisrael (ישראל), Avraham (אברהם), kasdim-Ur (אור כשדים), Lut (לוט), Sedom (סדם), Yitshak (יצחק), Avinu (אבינו), Yaakov (יעקב), Yosef (יוסף), Balak (בלק), Bilam (בלעם), Yuhuda (יהודח).
  4. Museviler Balak’ın hâkim olduğu yere gelince Balak onları yenemeyeceğini anlar ve peygamber olan Bilam’dan Musevileri lanetlemesini ister. Ancak Bilam yolda karşılaştığı melek vasıtası ile Musevileri lanetlemeyip aksine kutsar.
  5. Tevrat, 2011, s. 189.
  6. Hz. Yakup’un bir melekle güreşmesinden sonra verilen isimdir. Hz. Süleyman’ın vefatından sonra ikiye ayrılan devletin kuzey bölümü İsrail krallığı adını almıştı. Şiirde de genel olarak köklerini ifade etmektedir.
  7. Tevrat’ın “Mısır’dan Çıkış” bölümündeki olayların şiirselleştirildiğini görmekteyiz.