Sadettin ÖZÇELİK

Dicle Üniversitesi, Z. Gökalp Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı, Diyarbakır/Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Dede Korkut, yazmalar, aġ, aġ ban ėv ve anlam.

Giriş

Metin Okumalarında Okuma Teklifinin Denetlenmesi

Tarihî metin okumaları üzerine yapılan araştırmalardaki önemli konulardan biri, okuduğumuz metindeki bir yapının, başka bir eski metinde görülmemiş olan bir anlamda kullanılmış olabilmesi ihtimalidir. Bu ihtimal, aynı zamanda bir sorun olarak da karşımıza çıkmış olur. Başka bir metinde geçmeyen bir dil yapısını eldeki tek anahtar olan bağlam ile doğru anlamak, genellikle güç bir iştir. Unutmamak gerekir ki Türkçeye kaynaklık eden eski yazılı metinler hem sayıca az hem de sınırlı genişliktedir. Bu nedenle eski yazılı metinlerin, yazılmış oldukları dönemde kullanılan dilin bütün sözcüklerine, dil yapılarına ve bunların o dönemde kullanılmış olan bütün anlamlarına tanıklık etmeleri mümkün değildir. Böylesi durumlarda sözün bağlamından, incelenen metinden ya da aynı döneme ait başka metinlerde geçen benzer örneklerden ve sözlüklerden yararlanılabilir. Hatta bazen güncel dilden hareketle de sonuç almaya yardımcı olacak yapılar, anlamlar tanık olarak gösterilebilir. Nitekim bizden önce dildeki en eski veya eski metinleri inceleyen araştırmacılar da anlamları bilinmeyen sözlük birimleri, anlamı bilinenler içerisindeki bağlamdan, metnin kendisinden, başka metinlerde bulunan benzer yapılardan ve günümüz Türkçesinden yararlanarak anlamlandırma yoluna gitmişlerdir.

Tarihî metin okumaları üzerine yapılan araştırmalardaki en önemli konulardan biri de metinde geçen yapılar ile ilgili anlam tekliflerinin denetlenmesidir. Üzerinde çalışılan metindeki bir yapı için teklif edilen anlamın kabul edilebilir olmasının ilk şartı, teklifin bağlama uygunluğu; ikinci şartı ise teklifin hem sözün kendi içerisinde hem de kelime grubu ve cümle içerisindeki yapıya uygunluğudur. Yani bir yapı için yaptığımız anlam teklifi hem bağlama hem de söz konusu yapının içerisinde bulunduğu söz dizimine uygun özellikte olmalıdır. Araştırmacının, teklif etmiş olduğu anlam konusunda atlamış veya ulaşamamış olduğu bir kaynak söz konusu ise bu bir dereceye kadar kabul edilebilir. Ancak üzerinde durulan yapının anlamı, çalışılmakta olan metindeki aynı veya benzer yapılardan hareketle çözüme kavuşturulabilmesi mümkün olduğu hâlde konu atlanmış ise izlenen yöntemde bir yanlışlık bulunduğundan söz edilebilir. Araştırmacının böylesi bir duruma düşmemesi için, yapmayı düşündüğü anlam teklifinin ilk olarak bağlama uygunluğunu, ikinci olarak da söz dizimine uygunluğunu denetlemek veya sorgulamak gibi bir görevi vardır.

Tarihî metin okumalarında önemli ve dikkat gerektiren bir başka konu ise eş sesli kelimelerin fark edilerek birbirine karıştırılmaması ve birbirinden ayrılmasıdır. Eski yazılı bir metinde eş sesli kelimelerin tanınması ve teşhis edilmesi de elbette yukarıda belirtilen aşamaların izlenmesi yoluyla mümkün olabilir. Araştırmacının metin üzerinde yaptığı okuma teklifini denetleme zahmetine katlanmaması, kendisinin denetlenmesine ve dolayısıyla teklifinin reddedilmesine sebep olabilir. Çünkü okuyucunun, okuduğu eseri eleştirme ve sorgulama gibi bir hakkı vardır. Her araştırma, aynı zamanda eleştiri oklarına maruz kalabilecek bir hedef olduğuna göre araştırmacının yapması gereken şey okuyucunun sorması muhtemel olan soruları önceden kendisine sorması ve soruların cevaplarını açık şekilde vermesidir. Bu makalede öncelikle Dede Korkut metinlerinde geçen aġca kelimesi üzerinde, daha sonra aġ ban ėv tamlamasındaki ve ban kelimelerinin anlamları üzerinde durulacaktır.

1. Dede Korkut’ta aġca ve Anlamı

Dede Korkut metinlerinde aġca kelimesinin iki örneği vardır. Bunlardan birincisi -Dresden yazmasında- Deli Dumrul boyunda geçer. Deli Dumrul, Azrail’e kendi canı yerine verilmek üzere annesinden canını istediğinde annesi, canını vermeye yanaşmaz ve kendisine şöyle cevap verir:

“Aġca burclu ḥiṣārlarda ṭutılayıduŋ, oġul!
Ṣası dīnlü kāfir elinde ṭutsaḳ olayıduŋ, oġul!
Altun aḳça gücine ṣalubanı seni ḳurtaraydum, oġul!
Yaman yėre varmışsın, vara bilmen.” (D84b.3-7, Özçelik, 2016)

M. Ergin (1971: 129), O. Ş. Gökyay (1995: 103) ve M. S. Kaçalin’in (2017: 386) yukarıdaki ilk cümleyi “Akça burçlu hisarlarda tutulaydın, oğul” şeklinde aktarmış olmaları, bu cümledeki aġca’yı “akça aġca’yı ‘yüksek(çe), ulu’ şeklinde anlamayı teklif etmiş (2016a: 615) ve cümleyi “Yüksek burçlu hisarlarda tutulaydın, oğul” (2016b: 703; 2022: 112) şeklinde aktarmıştır.

S. Özçelik, ayrıca Dede Korkut metinlerinde geçen aġ ban ėv tamlaması ile ve ban kelimeleri üzerinde durmuş, ve ban’ın aġ ban ėv tamlamasında eş anlamlı bir ikileme olarak kullanılmış olduğunu ve bunun ‘yüksek, ulu’ şeklinde anlaşılması gerektiğini iki notta teklif etmiştir (2016a: 345-347, 615). Ancak bir makalede söz konusu teklif zayıf görülmüş ve “Özçelik, ’ın ‘yüksek’ anlamında olduğunu düşünmektedir (2016a: 345-347) ancak kelimenin bu anlamı için Dede Korkut metni dışında başka bir metinden tanık getirmemektedir. Bu nedenle teklifin kabul edilmesi güç gözükmektedir.” (Uçar, 2019: 36) denilmiştir.

Yukarıdaki ilk cümlede geçen aġca’yı neden ‘yüksek(çe)’ şeklinde anlamak gerektiğini ve Türkçede ‘yüksek’ anlamında bir kelimenin bulunması gerektiği konusundaki düşünceyi biraz daha ayrıntılı sunmak gerektiği anlaşılıyor. Bu konudaki gerekçeler özetle şöyledir:

* Söz konusu ilk cümlenin (D84b.3) bağlamı içinde vurgulanmak istenen en önemli konu; kalenin yüksek, dolayısıyla aşılması güç özellikte olmasıdır. Nitekim Günbed yazmasındaki şu cümlede de üzerinde durduğumuz tamlamanın “aġca burclı kala” şeklinde geçtiğine tanık olmaktayız:

G22.2: “Aġca burclu kalalarun üstine varı begler varsaydı, döge döge ġaniminden ol kalanı alsaydı…” (Özçelik 2021: 151) (= Yüksek burçlu kalelerin üstüne bütün beyler gitseydi, vura vura düşmanından o kaleyi alsaydı…).

Bu cümlenin bağlamından da aġca kelimesi ile vurgulanmak istenen konunun; kalelerin yüksekliği, dolayısıyla aşılması güç özellikleridir. Dede Korkut’un Dresden ve Günbed yazmalarında geçen söz konusu iki cümledeki “aġca burclu hisar / kala” tamlamalarını ‘ak burçlu kaleler’ şeklinde anladığımızda bize sorulabilecek “Bütün kale burçları ak mıdır?” sorusuna olumlu ve gerekçeli bir cevap vermemiz mümkün görünmüyor. Buna karşılık ‘aġca burclu hisarlar’ı = ‘yüksek(çe) burçlu kaleler’ şeklinde anlamamıza itiraz edileceğini düşünmüyorum. Ancak yazar, nedense bu örnekleri söz konusu etmek yerine aşağıda üzerinde ayrıca durulacak olan aġ ban ėv tamlaması ile bu tamlamanın ilk kelimesi (aġ) üzerinde durmuş, konuyu Dede Korkut metinlerindeki bütün örnekleri kapsayacak boyutuyla inceleyip tartışmaktan kaçınmıştır.

* Kelimenin sadece Dede Korkut metinlerinde geçmiş olması, ‘yüksek’ anlamı için yeterli bir kanıt olabilir. Çünkü -yukarıda da üzerinde durulduğu gibi- bu cümledeki için bağlamın gerektirdiği anlam, ‘beyaz’ değil kalelerin en belirgin özelliğini vurgulayan ‘yüksek’ sıfatıdır. Nitekim Kanlı Koca, bir soyda Kan Turalı’yı Trabzon’a gitmekten vazgeçirmek için oğlunun çıkmak istediği yolun birçok güçlüğü bulunduğunu sayar. Kanlı Koca’nın oğlunu vazgeçirmek için saydığı güçlüklerden biri, Trabzon kalesinin yüksek ve aşılması güç bir kale oluşudur. Kanlı Koca, bu özelliğini vurgulamak için kaleyi “gög ile pehlu uran… kala” (= Gök ile omuzdaş kale) tamlamasını kullanır:

D89b.12: “Gög ile pehlu uran anun kalası olur.”

Kan Turalı ise babasının bu sözüne verdiği cevapta aynı tamlamayı kullanarak Allah’ın izniyle “gög ile pehlu uran kala” (= Gök ile omuzdaş kale)’yi tepip yıkacağını söyler:

D90a.9: “Gög ile pehlu uran kalaların, Kadir korısa, tepem yıkam.”

* Türkçede göç / göç-, kat / kat-, şiş / şiş-, tat / tat-, toz / toz- gibi kökü aynı (isim ve fiil) olan kelimelerin bulunduğu, aynı zamanda bunların birbiriyle anlamsal ilgisinin olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra Türkçede aġ- ‘yükselmek’ ve ağdır- ‘yükseltmek’ vb. bulunduğu da bilinmektedir. Bütün bu konuları ve Dede Korkut yazmalarında geçtiği belirtilmiş olan söz konusu örnekleri dikkate alarak ‘yüksek’ kelimesinin de Türkçede bulunduğunu düşünmek yanlış olmasa gerek.

2. Dede Korkut’ta aġ ban (ėv) ve Anlamı

Yukarıda da belirtildiği gibi söz konusu makalede aġ ban ėv tamlamasındaki kelimesi için verilmiş olan ‘yüksek’ anlamının tatmin edici olmadığı ve bunun ‘tahta’ anlamında olduğu iddia edilmiştir (Uçar, 2019: 34-35). Şu kadarını belirtmek gerekir ki her yorum, yanlış veya eksik olabilir ve her yanlışlığa/eksikliğe itiraz etme hakkı saklıdır. Ancak yapılacak itiraz öncesinde yukarıda üzerinde durulmuş olan denetleme aşamalarının atlanmamış olması gerekir. Çünkü denetleme aşamalarının atlanması durumunda hem kendimizi hem okuyucuyu yanıltabilecek bir yanlışlık ortaya çıkabilir. O hâlde tartışılan konuda eksik kalmış olan denetlemenin ne olduğunu anlayıp bunu yapmaya çalışalım:

Tamlamadaki için teklif edilmiş olan ‘yüksek’ anlamı kabul edilmiyorsa bunun yerine bir anlam teklif edilmesi ve ardından teklif edilen anlamın bağlama uyup uymadığının denetlenmesi beklenirdi. Ancak bu yapılmayıp doğrudan tamlamadaki ban kelimesi ile ilgili açıklamalara geçilmiş olması (Uçar, 2019: 33), araştırmacının söz konusu ’ı ‘ak’ şeklinde anladığını gösteriyor. Nitekim araştırmacı, bu satırların bir iki sayfa aşağısındaki kısımda bunu yukarıda sözü edilen önceki araştırmacılar gibi ‘beyaz’ şeklinde anladığını söylemiştir:

Vatikan yazmasında daha fazla olmakla beraber iki yazmada da aġ ban ibaresinin aġban şeklinde birleşik yazılması dikkat çekicidir: Drs.23b/1, 56b/13-14 ve Vat.67b/8, 72a/1, 79b/7-8, 86a/11. Bu imlanın nedeni müstensihlere bağlanabilir. Muhtemelen iki yazmanın müstensihi de aġban şeklinde farklı bir kelimenin mevcut olduğunu tahmin etmiştir. Eski Türkiye Türkçesinde ‘beyaz’ anlamına gelen kelime ve aḳ şeklindedir (TS: 23-24, 67). Aynı durum Dresden ve Vatikan yazmalarında da görülmektedir. Bu durumu yazı diline tesir eden ağız etkisi ile açıklamak mümkündür (Uçar, 2019: 36).

Yukarıda, üzerinde çalışılan metindeki bir yapı için teklif edilen anlamın kabul edilebilir olmasının ilk şartının, teklifin bağlama uygun olması; ikinci şartın ise teklifin hem sözün kendi içerisinde hem de söz dizimi içerisindeki yapıya uygun olması gerektiği belirtildi. Burada aġban şeklindeki bitişik yazılmış örnekler için “Muhtemelen iki yazmanın müstensihi de aġban şeklinde farklı bir kelimenin mevcut olduğunu tahmin etmiştir.” şeklindeki yorum isabetli bir yorum olmaktan uzaktır. Çünkü Dresden ile Vatikan yazmalarında bitişik yazılmış kelime örnekleri, sözü edilen örnekle sınırlı değildir ve bitişik veya ayrı yazım konusu, yazım tercihinden başka bir şeyi yansıtmaz; aġ ban ile aġban yapısındaki kelimelerin farklı olduğunu göstermez. Nitekim Dresden yazmasında, otuzdan fazla kelimenin ayrı yazılabilecek örneklerinin bitişik yazılmış olduğu gösterilmiştir (Özçelik, 2016: 103-104). Yazarın, kaynak olarak kullanmış olduğu söz konusu kitaptaki bu örnekleri de görmesi beklenirdi.

Yukarıda Dede Korkut yazmalarında geçen iki cümlede (D84b.3, G22.2) ‘yüksek’ kelimesi için söz konusu denetleme işi yapıldı. Şimdi de aynı denetlemeyi aġ ban ėv tamlamasında geçen ve ban için yapmaya çalışalım. Söz konusu makalede aġ ban ėv tamlamasındaki ban’ın Eski Uygurcadaki ban ‘tahta’ anlamındaki kelime olduğu savunulmuştur (Uçar, 2019: 33). Ancak bu düşünce doğru kabul edildiğinde teklif edilmiş olan anlamlara göre ortaya çıkan “aġ ban ėv” (= ak tahta ev)’in övgü ve yüceltme dolu bir bağlamla nasıl bağdaştırılabileceği de açıklanmalıdır. Bunun yerine bazı kaynaklardan alıntılar yapılarak kısmen yerleşik hayata geçmiş olan Türklerin tahtadan evler inşa etmiş olduğuna dair bilgilere dayanarak ban ėv ‘tahta ev’ anlamı konusundaki düşünce desteklenmeye çalışılmıştır. Oysa Dede Korkut metinlerinde yerleşik hayata geçilmiş olduğuna dair hiçbir işaret yoktur, metinlerde tamamen konargöçer hayatın izleri görülmektedir. Konargöçer hayat tarzının yaşandığı dönemi anlatan böylesi bir eserde yerleşik hayat kültürünü inceleyen eserlerden kanıt göstermek yöntem olarak yanlıştır. Söz konusu makalede ayrıca şöyle denilmiştir:

Aynı şekilde 21a/5 ve 73b/9-10’da geçen altun ban ėv ifadesinde ban’dan önce başlu kelimesini müstensihin unuttuğunu bazı naşirler kabul etmektedir. Naşirler, yazmada diğer yerlerdeki altun başlu ban ėv kullanımına dayanarak böyle bir tamamlama yolunu tercih etmiştir. Bu tercihlerinde haklı olabilirler. Ancak aynı ifadenin Vatikan yazmasında da başlu olmadan yazıldığı görülmektedir (84b/8 ve 97a/2-3) (Uçar, 2019: 37).

Yukarıdaki düşünceler, makalede şu açıklamalarla desteklenmeye çalışılmıştır:

Dresden yazmasında altun ban ėv, Kazan beyin evinden bahsedilirken kullanılmıştır. Burada Kazan beyin şatafatlı bir eve sahip olduğu düşünülerek altun kelimesi kullanılmış olmalıdır. Anlatmaların sözlü gelenekten geldiği düşünülecek olursa ifadenin başka yerlerde başlu olmadan da kullanılmış olabileceği tahmin edilebilir (Uçar, 2019: 37-38).

Makalede atlanmış olan konular ile yapılmış olan değerlendirmelerin zayıf tarafları şöyle sıralanabilir:

* İncelenen eserdeki bir yapı için teklif edilen anlam, eserdeki bütün örnekleri kapsamalıdır. Makalede Dresden ve Vatikan yazmalarında altun ban ėv örneklerine dikkat çekilmiş ve bunların altun [başlu] ban ėv şeklinde tamir edilmesine karşı çıkılmış ve tamirsiz şekillerinin kullanılmış olabileceğinden söz edilmiştir. Ancak Dresden ve Vatikan yazmalarında bu tamlamanın kullanıldığı yerlerde Kazan Bey’in evinin değil, üzerindeki beylik sembolünün altın olduğu vurgulanır. Ayrıca bu örnekler iki yazmada geçen ortak eksik yazım örneğidir ve iki yazmanın ortak bir yazmaya dayandığını gösterir.[1]

* Dede Korkut’un Dresden ve Vatikan yazmalarında altun başlu ban ėv tamlamasının aşağıdaki örneklerinin makalede atlanmış olması, yapılmış olan yorumları boşa çıkarmaktadır:

D11a.4, V62b.3: “Altun başlu ban ėv vėrgil bu oġlana, gölge olsun erdemlidür.”

D18a.10, V66b.8: “Altun başlu ban ėvler gėderse benüm gėder.”

D18b.12, V67a.4: “Altun başlu ban ėvler senüŋ gėderse benüm de içinde odam vardur.”

* Makalede geçen yukarıdaki sözler, altın ile ilgili şu önemli konunun atlanmış olduğunu gösteriyor. Makalenin kaynakçasında da geçen bir araştırmada Dede Korkut metinlerinde altın kelimesinin bir yönetim sembolü olarak beylerin ve onların birinci derecede yakınlarının eşyaları ile ilgili olarak kullanıldığı ve bey çadırlarının üzerinde de yönetim sembolü olan altın arma bulunduğu gösterilmiştir (Özçelik, 2016: 230-231). Türk devletlerinde yönetim ve hakanlık sembollerinin genellikle altından olduğu başka kaynaklarda da belirtilmiştir (Ögel, 1991: 363). Nitekim Dede Korkut’ta altun başlu ėv beylerbeyi Kazan ile diğer Oğuz beylerinin çadırının tasviri için kullanılmıştır. Bu nedenle tamlamada başlu kelimesi, tanımlama bakımından da önem arz eder.

* Dede Korkut metinlerinde geçen ban ve bam kelimelerinin anlamı da konumuz bakımından önemlidir. Dede Korkut metinlerinden ve sözlüklerden hareketle bu iki kelimenin aynı anlamda olduğu yazılmıştı (Özçelik, 2018). Nitekim sözlükler de bu iki kelimenin aynı anlamlarda kullanılmış olduğunu göstermektedir. Söz konusu kelimelerden bân için sözlüklerde şu anlamlar verilmiştir:

Ansiklopedik Lûgat’te bân için “dam, satıh” (Devellioğlu, 1993: 70b) tanımı geçer.

Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü’nde ban (II) için “5. Evin yukarı kısmı, tavan bölümü” (Altaylı, 2018: 341a) anlamları verilmiştir.

Devellioğlu’nun Ansiklopedik Lûgat’inde “bân: dam, satıh” anlamları geçer (Devellioğlu, 1993: 70b).

Sözlüklerde bām kelimesi için ise şu anlamların verildiği görülmektedir:

Meninski bām için “Dam, ev üsti, sakf…” (Tulum, 2011: 364b) anlamlarını vermiştir.

Devellioğlu’nun Ansiklopedik Lûgat’inde “bâm: çatı, dam, kubbe”, “bâm-ı bedi: dokuzuncu gök”, “bâm-ı bülend: yüksek çatı, gök”, “bâm-ı ferâh: geniş, açık, çatı: gök”, “bâm-ı hadrâ: (yeşil çatı): gökyüzü”, “bâm-ı Mesih: Mesih’in göğü”, “bâm-ı refi‘: dokuzuncu gök” (Devellioğlu, 1993: 70a) vb. şeklinde tanımlar geçer.

Osmanlıca/Türkçe Sözlük’te bâm için verilen anlamlar içinde konumuzla ilgili olarak “Dam, çatı; dokuzuncu gök” tanımları geçer (Özön, 1973: 59a).

Ferheng-i Amid’de bâm için “tavan, dam” (Hasan Amid, 1335: 176) tanımları yer almaktadır.

Ferheng-i Ziya’da bâm, “dam, çatı” (Şükûn, 1984/I: 257b) şeklinde tanımlanmıştır.

Steingass sözlüğünde bâm için ‘çatı, dam, tavan, teras, balkon, ev, yapı, gök’ anlamları verilmiştir (1930: 151b).

Kamus-ı Türkî’de “bâm: dam, çatı” (Ş. Sami, 2015: 103b) şeklinde tanımlanır.

* Yukarıdaki anlamlara göre Dede Korkut yazmalarında altun başlu ban ėv ve aġ ban ėv tamlamalarındaki tanımlama veya tasvirin de ‘yükseklik’ kavramı ile ilgili olarak yapılmış olduğunu gösterir. Aynı zamanda aġ ban ėv bir sıfat tamlamasıdır. Bu tamlamadaki aġ ban, eş anlamlı bir ikileme olup ėv’in tamlayanı olarak kullanılmıştır. Nitekim Dede Korkut metinlerinde benzer başka eş veya yakın anlamlı ikilemelerin sık kullanılmış olduğu görülür: aġ boz (at) (D19b.5…), alan alçak (hava yer) (D49b.5), cici bici (Türkmen kızı) (D87b.7), tadı daye (D139a.3), ecel va‘de (D3a13), erlig cilasunlug (D79b.7), gelimli gedimli (dünya) (D19a.13, 34b.12, 147b.3), hıraca kıraca (büre) (D45a.12) vb.[2]

Sonuç

Yukarıda ilk başlık altında üzerinde durulan iki cümlede geçen aġca burçlu hisar / kala ‘yüksek(çe) kale’ ile ban ėv ‘yüksek ev’ tamlamaları ve yapılmış olan açıklamalara göre aġ ban ev tamlamasındaki aġ ban’ın eş anlamlı kelimelerden oluşan bir ikileme olduğu ve ėv kelimesinin bir tamlayanı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yani Dede Korkut’un Dresden ve Vatikan yazmalarında bitişik veya ayrı yazılmış (aġban ve aġ ban) olan örnekler, ėv kelimesinin tamlayanı olarak kullanılmıştır. Yukarıda verilmiş olan sözlüklerdeki tanımlar da altun başlu ban ėv tamlamasındaki ban ėv’i ‘yüksek ev’ olarak anlamak gerektiğini gösterir.

Dede Korkut yazmalarında ban ėv ile aġ ban ėv tamlamalarının hangi bağlam içerisinde kullanıldığını hatırlamak da yararlı olacaktır. Bu tamlamaların Kazan Bey’i veya diğer Oğuz beylerini övmek ve bir ihtişam tablosu tasvir etmek amacıyla kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre övgü ve yüceltme bağlamı içerisinde aġ ban ėv ve (altun başlu) ban ėv tamlamalarını ‘yüksek ev’ ve ‘(altın başlı) yüksek ev’ şeklinde anlamak bağlama uygun düşer.

Kısaltmalar

D: Dede Korkut’un Dresden yazması

G: Dede Korkut’un Günbed yazması

V: Dede Korkut’un Vatikan yazması

Kaynaklar

Altaylı, S. (2018). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü I-II. İstanbul: TDK Yayınları.

Devellioğlu, F. (1993). Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları.

Ergin, M. (1958). Dede Korkut Kitabı I (Giriş-Metin-Faksimile). Ankara: TDK Yayınları.

Ergin, M. (1963). Dede Korkut Kitabı II (İndeks-Gramer). Ankara: TDK Yayınları.

Ergin, M. (1971). Dede Korkut Kitabı, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Firuzabadî (2007). Kamusu’l-Muhit (Yayınlayan: Halil Me’mun Şiha). Beyrut: Daru’l-Ma‘rife.

Gökyay, O. Ş. (1973). Dedem Korkudun Kitabı. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.

Gökyay, O. Ş. (1995). Dede Korkut Hikâyeleri. İstanbul: Dergâh Yayınları.

Hasan Amid (1355). Ferheng-i Amid. Tahran.

Kaçalin, M. S. (2017). Oğuzların Diliyle Dedem Korkudun Kitabı. Ankara: TDK Yayınları.

Ögel, B. (1991). Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt 6. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Özçelik, S. (2016a). Dede Korkut -Dresden Nüshası- Giriş, Notlar (1. Cilt). Ankara: TDK Yayınları.

Özçelik, S. (2016b). Dede Korkut -Dresden Nüshası- Metin, Dizin (2. Cilt). Ankara: TDK Yayınları.

Özçelik, S. (2018). “Dede Korkut Oğuznâmelerinde Geçen Ban, Banu, Bambam, Bamsı Üzerine”. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 66/2, 265-280, Ankara: TDK Yayınları.

Özçelik, S. (2021). Dede Korkut -Günbed Yazması- Kazan Bey Oğuznamesi. Ankara: TDK Yayınları.

Özçelik, S. (2022). Dede Korkut Oğuz Beylerinin Destanlaşmış Hikâyeleri. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Özön, M. N. (1973). Osmanlıca/Türkçe Sözlük. İstanbul: İnkilâp ve Aka.

Steingass, F. (1892). A Comprehensive Persian-English Dictionary. London.

Şemseddin Sami. (2015). Kamus-ı Türkî. (Hazırlayan: Paşa Yavuzarslan), Ankara: TDK Yayınları.

Şükûn, Z. (1984). Farsça-Türkçe Lûgat Gencine-i Güftar Ferhengi Ziya (3 Cilt). İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Basımevi.

TDK (1977). Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.

TDK (1974). Tarama Sözlüğü Ekler. Ankara: TDK Yayınları.

Tezcan, S. (2001). Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Tulum, M. (2011). Meninski’nin Thesaurus’u ve XVII. Yüzyıl İstanbul Türkçesi. Ankara:

TDK Yayınları. TDK (2011). Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları.

Uçar, E. (2019). “Dede Korkut Anlatmalarındaki ban Üzerine”. Anasay, 10, 21-42.

Makalenin Künyesi: Özçelik, S. (2023). “Dede Korkut’ta aġ ve aġ ban ėv’i Yeniden Okumak – Türkçede ‘yüksek’ Var Mıdır?”. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 55, 9-22

Kaynaklar

  1. Nitekim Dresden ve Vatikan yazmalarının aynı dip yazmaya dayandığı; yazmalardaki ortak yanlış yazım örnekleri, ortak eksik yazım örnekleri, ortak sıra yanlışı örneklerinden hareketle gösterilmiştir (Özçelik, 2016/I: 59-64).
  2. Benzer örnekler için bk. Özçelik, 2016/II, Dizin bölümü.