Tecvit, Kur’an’ın doğru okunmasını sağlayan bilimin adıdır (TS, 2296). Bu bakımdan İslami ilimler içerisinde önemli bir yere sahiptir zira bu ilimlerin birçoğu Kur’an’ı doğru okuma ve doğru anlamaya yöneliktir. Pek çok kuralı olan tecvidi öğrenmek ise sanıldığı kadar kolay değildir. Tecvidi daha akılda kalır, daha ilgi çekici ve özellikle çocukların sevebileceği bir hâle getirmek için edebiyat tarihimizde pek çok manzum tecvit örneği bulunmaktadır (Güler, 2017; Özmen, 2019; Oğuz, 2019; Akkaya, 2020; Yıldız, 2022). Bu örneklerle beraber tecvidi öğrenmek isteyenler daha hızlı ilerleyebilir ve sıkılmadan öğrenmeye devam edebilirler. Ayrıca tecvidin sanatla bir arada sunulması da öğrenme çağındaki çocuklar için edebî ve sanatsal becerinin kazanılması için son derece önemlidir.
Kazan Tatar ulemalarından Salihcan Barudî tarafından yazılmış manzum bir tecvit örneği olan Fetḥü’l-Tecvīd, 1895’te Kazan’da basılmış ve 12 sayfadan müteşekkildir. Ünlü Kazan Tatar aydını, ulema ve düşünürlerinden Alimcan Barudî (1857-1921) ile kardeş olan Salihcan Barudî, tıpkı ağabeyi gibi çok iyi yetişmiş bir din adamıydı ve reformist fikirlerin aktif bir destekçisiydi. Çeşitli medreselerde imam hatiplik ve müderrislik yapmıştır (Çernovskaya, 2019, s. 313). Tam ismi Salihcan bin Muhammetcan el-Barudî olan Salihcan Barudî, ağabeyi kadar tanınmadığından hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır fakat o da Kazan Tatar aydınlanmasında aktif bir rol oynamıştır. Salihcan Barudî’nin Fetḥü’l-Tecvīd adlı manzum tecvidinden başka çocuklar için yazdığı, 1898’de Kazan’da basılmış ve Arapça şekil bilgisi kurallarını öğrettiği Ṣarf-ı ‘Arabī ve 1900’de Kazan’da basılmış başka bir tecvit kitabı olan Taḳrībi’l-Eẕhān min Tecvīdi’l-Ḳurān adlı eserleri de bulunmaktadır.
Kırgızistan Millî İlimler Akademisi Beşeri ve İktisadi İlimler Bölümü Cengiz Aytmatov Dil ve Edebiyat Enstitüsünün el yazmaları bölümünde 171 numarayla kayıtlı olan Fetḥü’l-Tecvīd[1] , beyit nazım birimiyle yazılmış olup toplamda 96 beyittir. Aruzun fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün kalıbıyla yazılan bu eserde Salihcan El-Barudî, aruzu çok başarılı bir şekilde uygulayamamıştır. Yer yer bazı aruz hataları olmakla beraber eserin gayet anlaşılır, sanat yapma gayesinden uzak bir üslupla yazıldığını söylemek de mümkündür. Metnin genelinde mısra içi kafiye düzeninin uygulandığı görülmektedir. Her beyitte ikinci mısranın son cümlesi uḳu Ḳorān yaḫşılap. “Kur’an’ı doğru oku.” şeklinde bitmektedir.
Eserde tecvit kuralları şiir diliyle anlatılmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda anlatılan bu kurallara çeşitli örnekler de verilmiştir. Salihcan El-Barudî, Ṣıbyān öçün aḥkāmı, lāzım ba‘ż aḥkāmı / Yazdım añla tamāmı, uḳu Ḳorān yaḫşılap beytinde eseri, çocuklara bazı tecvit kurallarını öğretmek için yazdığını dile getirmektedir. Yazar, tecvit gibi zor bir dersin kafiyeli sözlerle çocukların zihninde daha kolay yer edinebileceğini düşünmüş olsa gerek. Metnin kenarlarında açıklanmaya ihtiyaç duyan bazı hususlarla ilgili notlar bulunmaktadır. Bu notlar, okuyanların eserden daha iyi faydalanabilmeleri için sonradan eklenmiş olmalıdır.
Dil Özellikleri Açısından Fetḥü’l-Tecvīd
Kıpçak grubu Türk lehçelerinin günümüzdeki önemli kollarından birini oluşturan Kazan Tatar Türkçesi, kendi içerisinde Orta (Kazan), Batı (Mişer) ve Doğu (Sibirya) olmak üzere üç büyük ağız bölgesinden oluşmaktadır (Alkaya, 2014, s. 21). Kıpçak grubunun bu lehçesiyle yazılmış olan Fetḥü’l-Tecvīd’in dil özelliklerine bakıldığı zaman hem klasik Çağatay imlasının hem Oğuz Türkçesi ve Kazan Tatar Türkçesi özelliklerinin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Nitekim 20. yüzyıla kadar Orta Asya’daki tüm Türk lehçelerinin Çağatay Türkçesi temelli tek bir yazı dilini kullanmalarıyla imlada kalıplaşmış örnekler, o lehçelerle yazılmış metinlere yansımıştır. Türk lehçelerinin bu ortak yazı dilinden kendi dil özelliklerini yansıtan yazı dillerine geçmeleri bir geçiş süreci gerektirdiğinden ikili şekiller bir süre metinlerde bir arada kullanılmıştır (Yavi, 2021, s. 186). Aynı zamanda Türkçenin batı kanadında yüzyıllar boyu devam eden Oğuz Türkçesi yazı dilleri olan Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçeleri de doğuda ve kuzeyde yer alan Türk topluluklarının yazı dillerini etkilemiştir. Böylelikle bu toplulukların yazı dillerinde hem kendi lehçe özellikleri hem Çağatay ve Eski Anadolu ya da Osmanlı Türkçelerinin imla özellikleri bir arada kullanılmıştır. Eserin dil özellikleri açısından günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı hususiyetler barındıran noktaları aşağıda başlıklar altında gösterilmiştir.
Oğuzca Özellikler
Osmanlı topraklarına çeşitli sebeplerle gelen Tatar Türkleri, ülkelerine dönerken yanlarında Osmanlı Türkçesiyle yazılmış yazma veya basma birçok eser götürmüşlerdir. Bu durum, Tatar Türklerinin Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bu eserleri okumalarına, istinsah etmelerine veya basarak geniş kitlelere ulaştırmışlarını sağlamıştır. Bu eserler, 20. yüzyılın başlarına kadar Tatar Türklerinin manevi hayatına önemli bir etki yapmıştır. Osmanlıların Kazan Tatarları üzerindeki bu kültürel etkisi, Tatar yazar ve şairlerinin diline de yansımıştır. Birçok Tatar yazar ve şairi, Osmanlı Türkçesiyle yazılmış ve Kazan Tatarları arasında yayılmış eserlerin etkisiyle Osmanlı Türkçesine özgü birçok kelimeyi ve dil özelliklerini çekinmeden eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Şüphesiz bunda Osmanlıların Türk dünyası içindeki siyasi ve kültürel üstünlüğünün de çok büyük tesiri olmuştur. Bu etki, özellikle 17 ve 18. yüzyıllardan itibaren hız kazanmıştır (Şahin, 1999, s. 3, 5).
Fetḥü’l-Tecvīd, her ne kadar Kazan Tatar Türkçesiyle yazılmış olsa da Oğuz Türkçesine dair birtakım özellikler barındırmaktadır. Bunlardan ilki, kelime başı b->v- değişimidir. Metinde birkaç yerde bu değişimin yaşandığı örnekler tespit edilmiştir: vir “ver” (6/38), virde “verdi” (2/1), virdeler “verdiler” (9/61), virgey “versin” (12/93).
Oğuz Türkçesinin bir diğer özelliği olan ek başı g- seslerinin düşmesi kuralına metinde birkaç yerde yönelme hâli ekinde rastlanmaktadır: ādeme “insana” (3/8), bunlara “bunlara” (11/86), insāna “insana” (2/1), keme “kime” (3/8), ḫatuna “hatuna, kadına” (3/8), sevene “sevene” (2/3).
Bu değişime bir örnek de -gAn sıfat-fiil ekinde görülmektedir. Bu ek, metinde iki yerde -An olarak geçmektedir: ḳalanla “kalanla” (6/35), ulan “olan” (11/80), ulana “olana” (2/3).
Kelime başı b- sesinin Oğuz Türkçesinde düşmesi olayına ise metinde birkaç örnekte rastlanmaktadır: ulan “olan” (11/80), ulana “olana” (2/3), ulur “olur” (2/5), ulsalar “olsalar” (8/56).
Yükleme Hâli Eki
Tatar Türkçesinde yükleme hâli için +nı/+ně ekleri kullanılır. Bunun yanı sıra 3. şahıs iyelik ekleri almış kelimelerden sonra +n yükleme hâli eki de kullanılır: avızın “ağzını”, başın “başını”, cirěn “yerini, yomışın “işini”.
Metnimizde 3. teklik şahıs iyelik eki almış kelimelerden sonra bugünkü Tatarcada kullanılan +n yükleme hâli ekinin [kitabın “kitabını” (7/43), misālěn “örneğini” (7/43), sabaḳın “dersini” (7/43)] yanında +nı/+ně ekleri de kullanılmıştır: hemmesěně “hepsini” (8/55), ḥökměně “hükmünü” (11/79), niyetěně “niyetini” (3/10). Ekin bu şekildeki kullanımı klasik Çağatay Türkçesi imlasının bir etkisi olarak değerlendirilebilir zira bu türden örnekler, nadiren de olsa Çağatay Türkçesinde mevcuttur: On yéti aġa inisini daġı öltürdi. “On yedi büyük kardeşini de öldürdü.” Uyḳuçı baḫtım ḳara saçını dāyim tüş körer. “Uykucu bahtım, (onun) kara saçını daima düşte görür.” (Eckmann, 2009, s. 75).
Bir örnekte ise ismin yalın hâlinden sonra +nı/+ně eki yerine +I eki kullanılmıştır. Bunu Oğuz Türkçesine dair bir özellik olarak değerlendirmek mümkündür: medde “meddi” (10/75).
Ayrılma Hâli Eki
Metnin genelinde ayrılma hâli için +Dan eki kullanılmasına rağmen bir örnekte Çağatay Türkçesinde kullanılan +DIn eki tespit edilmiştir: işmāmdın “işmamdan” (11/82)
Çokluk Eki
Çokluk eki, Tatar Türkçesinde +lAr şeklindedir. Ancak m, n ve ñ ünsüzlerinden sonra ek +nAr şeklini alır. Metnimizde ise birkaç örnekte bu ünsüzlerden sonra ekin benzeşmeye uğramadan +lAr şeklinde kullanıldığı tespit edilmiştir: anlar “onlar” (11/84), bunlar “bunlar” (11/84), bunlara “bunlara” (11/86), bunlarnı “bunları” (3/15), bunlardır “bunlardır” (5/26); mü’minler “müminler” (12/96).,
Şimdiki Zaman Çekimi
Tatar Türkçesinde şimdiki zamanın olumsuz çekimi için -mIy eki kullanılmaktadır. Metinimizde bir örnekte ekin -mAy şekline rastlanmaktadır: ṣuzmaylar “çekmiyorlar, uzatmıyorlar” (9/63). Bunu istinsah hatası olarak kabul etmek mümkün olabileceği gibi bir Çağatay Türkçesi özelliği olarak değerlendirmek de mümkündür zira ek, bu tarihî lehçede -mAydUrlAr şeklindeydi: bitimey tururlar “yazmıyorlar”, ėşitmeydürler “işitmiyorlar” (Argunşah, 2013, s. 165).
Geniş Zaman Eki
Tatar Türkçesinde geniş zaman eki olarak –r, -ar/-er ekleri kullanılmaktadır. Ekin yuvarlak şekilleri çağdaş Tatar Türkçesinde kullanılmamaktadır. Metnimizde ise çoğunlukla geniş zaman eki olarak yuvarlak şekiller olan -ur/-ür kullanılmıştır: bulur “olur” (3/11); kilür “gelir” (5/30), kilürler “gelirler” (4/17), kilürse “gelirse” (10/74); ṣaḥīḥ irür “sahihtir” (3/11), lāzım irür “lazımdır” (2/8), nūn irür “nundur” (4/20), ulur “olur” (3/12).
Çağatay Türkçesinde geniş zaman ekinin yuvarlak ünlülü şeklinin kullanılması yaygındı: Sorar bir bir ḥikāyetni mükerrer, érikmey ol taḳı aytur serāser. “(Susen), tekrar tekrar hikâyenin ayrıntılarını sorar (ve Nevrūz da) üşenmeden bir bir anlatır.” Sén barġıl, mén kilür mén. “Sen git, ben geleceğim.” (Eckmann, 2009, s. 131).
Öğrenilen Geçmiş Zaman 3. Çokluk Şahıs Eki
Çağdaş Tatar Türkçesinde öğrenilen geçmiş zaman 3. çokluk şahıs çekiminde şahıs eklerinin ilk ünsüzünde benzeşme olur ve -lAr eki, -nAr şekline dönüşür. Metnimizde tespit edilen örnekte bu kuralın dışında bir kullanıma rastlanmaktadır: suzġanlar “çekmişler, uzatmışlar” (9/63).
Gelecek Zaman Çekimi
Günümüz Tatar Türkçesinde gelecek zaman çekimi için -AçAk eki kullanılmaktadır: běleçek “bilecek”, kılaçakmın “kılacağım”, kileçeksěñ “geleceksin”. Metnimizde ise Çağatay Türkçesinde kullanılmış olan -GAy gelecek zaman eki tespit edilmiştir: ḳalġay idě “kalacaktı” (12/90).
Emir 2. Teklik Şahıs Çekimi
Tatar Türkçesinde ikinci teklik şahıs emir çekimi eksizdir. Metnin genelinde de emir çekiminin bu şahısta eksiz olduğu görülmekle beraber bir örnekte Çağatay Türkçesinde kullanılmış olan -GIl eki tespit edilmiştir: alġıl “al” (10/73).
Emir 3. Teklik Şahıs Çekimi
Tatar Türkçesinde 3. teklik şahıs emir çekimi -sın/-sěn ekleriyle yapılır. Ekin yuvarlak ünlülü şekli kullanılmamaktadır. Metnimizde ise bu çekim için bir yerde ekin düz ünlülü (itmesen “etmesin” 5/27) şekli, bir yerde ise yuvarlak ünlülü şekli kullanılmıştır: kirsün “girsin” (2/4).
Bu ek, hem Çağatay Türkçesinde hem de Eski Anadolu Türkçesinde -sUn yuvarlak ünlülü şekliyle kullanılmıştır. Metindeki bu ikili kullanım, hem Tatar Türkçesi dil özelliğini hem de imlada klişeleşmenin etkisini göstermektedir.
Emir 1. Çokluk Şahıs Çekimi
Günümüz Tatar Türkçesinde emir 1. çokluk şahıs çekimi için -Iyk eki kullanılmaktadır: alıyk “alalım”, běliyk “bilelim”, köliyk “gülelim”, uynıyk “oynayalım”. Metnimizde ise bu ek yerine Çağatay Türkçesinde kullanılmış olan -AlI ekinin 1. çokluk şahıs emir çekiminde kullanıldığı tespit edilmiştir: bělelě (6/37) “bilelim”, kürelě “görelim” (6/37).
Emir 2. Çokluk Şahıs Çekimi
Günümüz Kazan Tatar Türkçesinde emir 2. çokluk şahıs çekimi için -gIz eki kullanılmaktadır: eytěgěz “söyleyin”, kılıgız “kılın”, totıgız “tutun”. Metnimizde ise bu ekin kullanımına rastlanmamaktadır. Bunun yerine emir 2. çokluk şahıs çekimi için Çağatay Türkçesinde sıkça kullanılmış olan -ñ ve -ñlAr ekleri kullanılmıştır: ayıruñlar “ayırın” (4/18), bělěñ “bilin” (5/32), bělěñler “biliniz” (3/13), eytüñler “söyleyiniz” (4/18), ḳılıñlar “kılınız” (3/13), ṣuzıñ “çekin, uzatın”, totıñlar “tutunuz” (6/39), uḳıñlar “okuyunuz” (4/18) (9/67).
Şart Çekimi
Metnimizde şart çekimi için -sA eki kullanılmıştır: belseler “bilseler” (7/44) bikleseñ “kapatsan” (9/65), itsen “etsen” (11/86), kilse “gelse” (6/40). Bir örnekte ise günümüz Kazan Tatar Türkçesi yazı dilinde kullanılmayan ve şart çekimini pekiştiren veya nezaket katan -çě eki kullanılmıştır: bělseñçě “bilsene” (5/33).
Günümüz Kazak Türkçesinde şart çekiminde sona gelen bu ek, 1 ve 3. şahıslarda pişmanlık; 2. şahıslarda rica ve emir anlamı katar: jazsamşı “yazsaydım ya”, külseşi “gülseydi ya”, oqısañşı “okusana” (Biray ve ark., 2018, s. 109).
İstek Çekimi
Günümüz Kazan Tatar Türkçesinde istek çekimi için -Ası kil- yapısı ve -mAkçI eki kullanılır fakat metnimizde bu çekim için Çağatay Türkçesinde istek eki olarak kullanılmış olan -GAy eki tespit edilmiştir. Bu ek, metinde emir anlamlı istek çekimini karşılamaktadır: alġay “alsın” (12/96), ulġay “olsun” (12/93), virgey “versin” (12/93).
İsim-Fiil Eki
Tatar Türkçesinde aktif isim-fiil eki olarak -v/-Uv eki kullanılmaktadır. Metnimizde isim-fiil eki olarak daha çok -maḳ/-mek eki kullanılmıştır: añlamaḳla “anlamakla” (7/42), bělmeklěk “bilmelik” (10/68), dimek “demek” (8/57), ḳılmaḳlıḳ “yapmalık, kılmalık” (10/68), ṣuzmaḳnı “uzatmayı” (9/61), ṣuzmaḳlıḳ “uzatmalık” (10/68), yeşěrmekděr “gizlemektir” (6/42).
-(U)p Zarf-Fiil Eki
Kazan Tatar Türkçesinde -p zarf-fiil ekinin yardımcı ünlüsünün düz olduğu tek şekli vardır. Ekin yuvarlak ünlülü şekli yoktur. Metnimizde ise bu ek, daha çok yuvarlak ünlülü şekliyle kullanılmıştır: barup “varıp” (11/86), bilüp “bilip” (3/13), börküp “büzüp” (3/15), börkětüp “büzdürüp” (4/22), eytüp “söyleyip” (4/22), itüp “edip” (4/22), ḳaytup “dönüp” (12/88), kölüp “gülüp” (3/9), özüp özüp “koparıp koparıp, ayırıp ayırıp” (4/18).
Ekin bu şekilde kullanımına Eski Anadolu Türkçesinde rastlamaktayız: binüp, eyleyüp, anlayup, yanup, sıyup, otlayup (Timurtaş, 2012, s. 140). Bu kullanım, Osmanlı Türkçesinin ilk dönemlerine kadar devam etmiştir.
Arapça Kelimelerdeki ‘ayn (ع) Sesi
Çağdaş Kazan Tatar Türkçesinde alıntı Arapça kelimelerde bulunan ayn (ع) ünsüzü g sesine dönüşür: gaḳıl “akıl”, gaile “aile”, gömer “ömür”. Metnimizde ise ayn (ع) ünsüzü korunarak g- sesine dönüşmemiştir: ‘amel “amel, iş” (3/13), ba‘żıları “bazıları” (9/63), ma‘nā “mana, anlam” (2/5), ya‘nī “yani” (11/81), że‘īf “zayıf” (5/31).
Metinde Arapça sözcüklerdeki ayın ünsüzünün ayın (ع) harfiyle yazılması, Çağatay yazı geleneğinden kaynaklanmaktadır. Bu dönemde de ayın ünsüzünün arka damak g ünsüzü olarak sesletildiği kabul edilir. Fakat bunun yazıda gösterilmesi Arap harfli Tatar Türkçesi metinlerinde, bu yazı geleneğinin tesiriyle, pek nadirdir.
Ses Bilgisi Açısından Farklılıklar
Kazan Tatar Türkçesinde ikinci hecedeki ünlüler çoğunlukla düzdür. Bu lehçede görülen düzleşmeler yazı dilinin karakteristik bir özelliği hâline gelmiştir: bolıt “bulut”, ukı- “oku-”, urın “yer”, süzlěk “sözlük”. İncelemiş olduğumuz metinde ise bu düzleşmelerin yanında bazı sözcüklerin yuvarlak ünlülü şekillerine yer verilmiştir: boluşsa (
Bazı sözcüklerin ise hem düz ünlülü hem de yuvarlak ünlülü şekilleri kullanılmıştır: borundaġı “öndeki” (5/25) ~ borınıñda “önünde” (7/49); uḳu “oku” (2/1), uḳusa “okusa” (3/9), uḳuġan “okuyan” (3/12) ~ uḳıġannı “okuyanı” (3/9).
Transkripsiyonlu Metin
(2/1) Ul Allāh ẕü’l-celāl virdě insāna kemāl
Sābit aña her kemāl uḳu Ḳorān yaḫşılap
(2/2) Ul Resūl ḫāṣṣ u ‘ām ṣalavat ile hem selām
Nāzil aña ber-devām uḳu Ḳorān yaḫşılap
(2/3) Hemme ālu ve eṣḥāba deḫi tābi‘ ulana
Yene cömle sevene uḳu Ḳorān yaḫşılap
Ḳır’atnıñ Kireklěgěně Bělděrür
(2/4) Amā ba‘d iy bala tenāvül it bu bāla
Leẕẕet kirsün her bāla uḳu Ḳorān yaḫşılap
(2/5) Budır leẕẕet Ḳorānda hemme ma‘nā Forḳānda
İḫlās ile uḳıġanda uḳu Ḳorān yaḫşılap
(2/6) Ḥāsil ulur küp sevāp běr herěfke un sevap
Hem ḳarav da bik sevāp uḳu Ḳorān yaḫşılap
(2/7) Ḳor’enně bik bělmek yene anı yād itmek
Deḫi anı běrkětmek uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/8) Lāzım irür her kěme, oluġ köçěk ādeme
Deḫi ir ü ḫatuna uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/9) Her kěm Ḳorān uḳusa ya uḳıġannı ṭıñlasa
Uynap kölüp tormasa uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/10) Ḥerěflerně dörěstlep astun üstün dörěstlep
Niyetěně tuġrılap uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/11) Bolur cennetde maḳām teḥiyyet fihā selām
Ṣaḥīḥ irür bu kelām uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/12) Her kěm büyle uḳuġan Allāh běrlen söylegen
Kěbi ulur ul zamān uḳu Ḳorān yaḫşılap
Sākinli Nūn Ḥökěmlerě Beyānında
(3/13) Nūnda dürtděr ḥökěmler yaḫşı anı bělěñler
Bělüp ‘amel ḳılıñlar uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/14) Běrě anıñ iẓhārdır ikěnçěsě idġāmdır
Öçünçěsě iḳlābdır uḳu Ḳorān yaḫşılap
(3/15) Dürtěnçě de iḫfānı yaḫşı börküp bunlarnı
İmdě bělěñ iẓhārnı uḳu Ḳorān yaḫşılap
İẓhār Beyānında
(3/16) İẓhār ḥerěfě altıdır هاء ُ ü hemze, ‘ayndır
(4/16) حاءُ u خاءُ u ġayındır uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/17) İẓhār neděr bělěñler ḳaçan oşbu ḥerěfler
Nūndan ṣoñra kilürler uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/18) Nūnnı açıḳ eytüñler ḥerěflerden ayıruñlar
Özüp özüp uḳıñlar uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/19) م ْن ٙ آمٙن kěbiděrم ْن ه ٙاجٙر kěbiděr
و ٙ م ْن ٰ خ ٙ اف kěbiděr uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/20) İkě ütěr nūn irür ikě astıda nūn irür
İkě östěde nūn irür uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/21) Uşal nūnnı tenvīn dip عِل ٌيم’ le ح ِك ٌيم dip
Añla munı misāl dip uḳu Ḳorān yaḫşılap
İdġām Beyānında
(4/22) İkě ḥerěfně běr itüp ikěsěně börkětüp
Şedde ile běl eytüp uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/23) Bunı idġām diděler ḥerěfě altı diděler
ن ملٙرْ ي’ dır diděler uḳu Ḳorān yaḫşılap
(4/24) İdġām ikě ḳısımdır běrěsě me‘a’l-ġunnedir
Ḥerěflerě موُ نْيٙ‘dır uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/25) Ġunne neděr anı běl, borundaġı āvāz běl
Bunı deḫi kirek běl uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/26) Misāllerě bunlardır: م ُن ِ م ْن َّ م ْن و م ْن’děr
م ْن ن ile م ْن ّٰ و ْ اق ‘dır, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/27) دْ نٰيا ile صْنٰوان ٌ deḫi قنوان بنيان
İdġām itmesěn ṣaḳın, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/28) İkěnçěsě ġunnesěz ḥerfīler dip bělesěz
Yaḫşı żabṭ idesěz, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/29) Oşbu idġām misālěn yaḫşı añlap bělesěn
بن زحفة بن لدن uḳu Ḳorān yaḫşılap
İḳlāb Beyānında
(5/30) İḳlāb neděr anı běl, ḳaçan nūn-ı sākin běl
ََا ب’dan evvel kilür ul, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/31) Nūnnı mīme alışdır, irünně że‘īf yapışdır
Borundaġı tavışdır, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(5/32) لينبذن مرع بعدى misāl bělěñ iy sa‘dī
Ulur saña küp ḥamdě, uḳu Ḳorān yaḫşılap
İḫfā Beyānında
(5/33) Ḥökěmlerden dürtěnçě, anı yaḫşı bělseñçě
(6/33) Ulur saña künlevçě, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/34) Anı bělěñ iḫfā dip, nūnnı yaḫşı yeşürděp
Eytem saña añla dip, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/35) Ḥerěflerě sın anıñla, yoḳarġıdan ḳalanla
Ṣanı deḫi un bişle, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/36) مذ شكر> děr běl misal, م ْن َ كٰم ْل ile من قل
مرع صبر من جفل>le uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/37) Buña başḳa misālı Ḳor’en ěçre kürelě
Yaḫşı añlap bělelě, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/38) Sabāḳıñnı běl yaḫşı, imtiḥānnı vir yaḫşı
Saña ulur küp baḫşı, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Sākinli mīm Ḥökěmlerě Beyānında
(6/39) Sākin-i mīmde hökěmler, öçděr anı bělěñler
Yaḫşı añlap totıñlar, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/40) Sākin eger ulsa mīm andan ṣoñra kilse mīm
İdġām eyděñ sin ḥalīm, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/41) لهْم م ْن’ně misāl tot, kitābıñnı ḳarap tot
Östāẕıñnı oluġ tot, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(6/42) اَب‘dan evvel kilse ul, yeşěrmekděr iḫfā ul
(7/42) Añlamaḳla oluġ bul, uḳu Ḳorān yaḫşılap
ذكرتم بلاً (7/43) misālěn yaḫşı añla sabaḳın
Deḫi ṣaḳla kitābın, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(7/44) ميم با ‘den başḳalar ميم’den ṣoñra kilseler
Ḥökmě iẓhār bělseler, uḳu Ḳorān yaḫşılap
هم أختن (7/45) kěbiděr أم لم ئئذز kěbiděr
أم عددهم kěbiděr, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(7/46) لكم فيها kěbi de, لهم ؤما kěbi de
İḫfā itme sin běr de, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(7/47) Sākin mīmněñ aḥkāmı, tamām uldı beyānı
Yaḫşı börkět sin anı, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Teşdīdlě Mīm ile Nūn Ḥökěměnde
(7/48) Mīm ile nūn ulsalar, teşdīdlě ulsalar
Ḳorān içre kilseler, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(7/49) Lāzım elbet běl anı, ẓāhir itme ġunneně
Ki borınıñda tot anı, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(7/50) خئ به kěbiděr, deḫi ثم kěbiděr
إلن الن kěbiděr, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Meddněñ Herěflerě Beyānında
(8/51) Ḥerf-i meddně öç dip běl, واو ,الف ,يا dip běl
Ki bunlarnı sākin běl, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(8/52) Ütür sonra واو kilür, الف aldindan öst kilür
يا aldindan ast kilür, uku Koran yalap
(8/53) Misal قل misali, dehi قيلع bel ani
اعوذ dip baa ani, uku Koran yahçilap
Meddněñ Sebebě ve Medd-i Aṣlī Beyānında
(8/54) Meddge sebep ikěděr, běrě anıñ hemzeděr
İkěnçěsě sükūndır, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(8/55) Bundan ṣoñra ḳardaşlar, meddge küpděr ḳısımlar
Hemmesěně bělěñler, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(8/56) Ḳaçan sebep ulsalar, ya‘nī hemze ulsalar
Deḫi sükûn ulsalar, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(8/57) Oşal medděr ki aṣlı الف dimek ḳaderlě
Artıḳ ṣuzma aḳıllı, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(8/58) Yene ṭab‘ī běr ismě bormaḳ, küterge resmě
Běrden artıḳ kirekmiy, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Medd-i Munfaṣıl Beyānında
(9/59) Ḥerf-i medden ṣoñra da sebep hemze kilse de
Başḳa başḳa kelime de uḳu Ḳorān yaḫşılap
(9/60) بيا ايها , kěbiděr , توبوى kěbiděr
ادى اخاف kěbiděr, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(9/61) Oşbu meddně munfaṣıl ad virděler ḳurrā běl
Ṣuzmaḳnı cā’iz běl, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(9/62) İmām Ḥafṣ ḳaşında, dürt elifle ṣuzġanda
Moḫtar irür běl anda, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(9/63) Amā ba‘ż imāmlar ba‘żıları suzġanlar
Ba‘żıları ṣuzmaylar, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/69) ألؤكة ؤالشا-ء dehi سو جى ما
Kěbi irür añla ma, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Medd-i Lāzım Beyānında
(10/70) Meddge sebep sükūnı, ikě dip běl anı
Yaḫşı żabt it anı, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/71) Běrsě anıñ lāzımdır, her vaḳtěnde sābittěr
Vaṣlen vaḳfen sābittěr, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/73) Sükūnı çün bělděñ sin, imdě meddě añla sin
Ki küñlěñge alġıl sin, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/74) Sükūn sebep ulursa, eger lāzım ulursa
Herf-i meddle kilürse, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/75) Oşal meddě lāzım běl, ṣuzmaḳnı vācip běl
Dürt elifle ṣuzaběl, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(10/76) ؤ-لاائ misālı الفئن لآم ميم misālı
Dehi آلان misālı, uku Koran yahşılap
Medd-i ‘Ārıż Beyānında
(11/77) Ḳaçan sükūn ‘ārıżdır herf-i meddle vāḳı‘dır
Oşal medděñ ‘ārıżdır, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/78) Misāl aña شئئببئ deḫi ذنن العالببئ
Yene anla يوم الدس, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/79) Oşbu meddněñ ḥökměně, cā’iz bělěñ meddně
Ṭūl ürte ḳaṣrını, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/80) Evvel ulan misālde cā’iz irür běl anda
Deḫi revm işmāmda, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/81) İkěnçě de vecihler, revā bulmas başḳalar
Ya‘nī revm işmāmlar, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/82) Amā م ِال ْك ٙ يْوِمالدين cā’iz anda işmāmdın
Başḳasıdır běl yaḳīn, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Medd-i Līn Beyānında
(11/83) İkě irür līn herfě, běrsě anıñ واو herfě
İkěnçěsě ياى herfě, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/84) Sākin ulur ki bunlar, aldındaġı herěfler
Östlě ulur ki anlar, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(11/85) فْو ْت’dekě واو kěbi, خْي ْر’ deke ياى kěbi
مْو ْت ile ش ْى kěbi, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(12/93) Ul Allāh’dan öměděm virgey baña moradım
Resūl ulġay şefī‘ěm, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(12/94) Īmān ulġay yuldaşım, ata, ana, ḳardaşım
Ulġay cennet yirdeşěm, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(12/95) Hem meşāyiḫ kirāmım, barça ostaẕ fiḫāmım
Oşbu fende imāmım, uḳu Ḳorān yaḫşılap
(12/96) Yeneyse cömle mü’minler, barça ḫāṣ u ‘āmiler
Alġay fāide hemmeler, uḳu Ḳorān yaḫşılap
Sonuç
Manzum tecvitlerin Kazan Tatar Türkçesindeki güzel örneklerinden olan Fetḥü’l-Tecvīd, ünlü Tatar aydını ve din adamı olan Alimcan El-Barudî’nin kardeşi Salihcan El-Barudî tarafından yazılmıştır. Üzerine çalışmış olduğumuz nüsha, 1895’te Kazan’da basılmış olup toplamda 96 beyitten müteşekkildir. Barudî, eserini açık ve anlaşılır bir üslupla yazmış ve eseri yazma nedenini çocuklara bazı tecvit kurallarını öğretmek olarak göstermiştir.
Eserin dil özelliklerine bakıldığı zaman kelime başı b->v- değişimi, ek başı g- seslerinin düşmesi ve kelime başı b- sesinin düşmesi gibi birtakım Oğuzca özellikler göze çarpmaktadır. Aynı zamanda klasik Çağatay imlasının esere tatbik edildiği örneklere de birçok yerde rastlamak mümkündür. Günümüz Kazan Tatar Türkçesinin karakteristik özelliklerinden olan ikinci ve sonraki hecelerde ünlü düzleşmelerine aykırı kullanımlar da eserde yer yer karşımıza çıkmaktadır: boluşsa (
Çağdaş Tatar Türkçesinde, öğrenilen geçmiş zaman 3. çokluk şahıs çekiminde şahıs eklerinin ilk ünsüzünde benzeşme olur. Bu ses olayı, -lAr çokluk ekinin m, n ve ñ ünsüzlerinden sonra gelerek -nAr şekline dönüşmesi olarak da karşımıza çıkar fakat metinde bu kurala aykırı birçok örnek bulunmaktadır. Dolayısıyla metnin sadece ünlü özellikleri açısından değil ünsüz benzeşmeleri bakımından da günümüz Kazan Tatar Türkçesinden farklı özellikler barındırdığını söylemek mümkündür. Bütün bunlar, eserin yazıldığı dönemde klasik Çağatay imlası ve Oğuz Türkçesi etkilerinin dönem eserlerine yansımasından kaynaklanmaktadır.
Eser, manzum bir tecvit örneği olması bakımından hem Kazan Tatar edebiyatı için önem arz etmekte hem de çoklu kullanımlarla tarihî Kazan Tatar Türkçesinin örneklerini barındırmaktadır.
Dizin-Sözlük
aḥkām: Hükümler.
a. +ı 7/47, 12/88, 12/91 (2)
āl: Aile, sülale.
ā. u ve esḥāb 2/3
ald: Ön, önce.
a. +ından 8/52 (2)
aldındaġı: Önündeki, önünde yer alan.
a. 11/84
alışdır-: Bir şeyin yanına başka bir şey almak.
a. 5/31
anda: Orada, o yerde.
a. 9/62, 9/67, 11/80, 11/82
anı: Onu, o şeyi.
a. 2/7 (2), 3/13, 5/25, 5/30, 5/33, 6/34, 6/39, 7/47, 7/49, 8/53 (2), 10/68, 10/70 (2)
artıḳ: Çok, fazla, çokça.
a. 8/57
ast: Alt.
a. 8/52
a. +ıda 4/20
‘avn: Yardım, destek.
‘a. +iyle 12/92
ba‘d: Sonra, daha sonrasında.
b. 2/4
baḫş: Bağış, ihsan.
b. +ı 6/38
bāl: Kalp, gönül, yürek.
b. +a 2/4
bala: Evlat, çocuk, bala.
b. 2/4
bar-: Varmak, ulaşmak, yetişmek.
b. -up 11/86
barça: Bütün, tüm.
b. 12/89, 12/95, 12/96
ba‘ż/ ba‘żı: Bazı, kimi.
b. 9/63, 12/91
b. +ları 9/63 (2)
ber-devām: Sürekli, daima.
b. 2/2
beyān: Beyan, açıklama, izahat.
b. +ı 7/47
b. ul- 12/87
běl-: Bilmek.
b. 4/22, 5/25 (3), 5/30 (2), 6/36, 6/38, 7/49, 8/51 (3), 8/53, 9/61 (2), 9/62, 10/70, 10/75, 11/80, 11/82
b. -děñ 10/73
b. -elě 6/37
b. -esěn 5/29
b. -esěz 5/28
b. -ěñ 5/32
b. -ěñler 3/13
b. -gil 12/89
b. -meklěk 10/68
b. -seler 7/44
b. -sençě 5/33
b. -üp 3/13
běr: Bir rakamı.
b. 2/6, 4/22, 8/58, 9/66, 12/90
b. +den 8/58
b. +ě 3/14, 8/54
b. +ěsě 4/24
běrlen: İle, birlikte.
b. 3/12
běrkět-: Başarmaya niyet etmek.
b. -mek 2/7
běrsě: Birisi, biri.
b. 10/71, 11/83
bik: Çok, fazla, pek.
b. 2/6, 2/7
bikle-: Kapatmak, kilitlemek.
b. -señ 9/65
bişev: Beş tane, beş adet.
b. 12/89
bol-: Bulmak.
b. -ur 3/11
boluş-: Karışmak.
b. -sa 9/66
bor-: Burmak, kıvırmak.
b. -mak 8/58
borın: Ön.
b. +ıñda 7/49
börk-: Büzüştürmek, ağzını büzmek.
b. -üp 3/15
bul-: Olmak.
b. 7/42
b. -mas 11/81
cā’iz: Caiz, uygun, münasip.
c. 9/61, 11/79, 11/80, 11/82
cömle: Bütün, cümle, tüm.
c. 12/87, 12/89, 12/96
çün: Çünkü.
ç. 10/73
deḫi: Dahi, bile, de/da; ve.
d. 2/3, 2/7, 3/8, 5/25, 5/27, 6/35, 7/43, 7/50, 8/53, 8/56, 10/68, 10/69, 10/76, 11/78, 11/80
dip: Diye, olarak.
d. 4/21 (3), 5/28, 6/34 (2), 8/51 (2), 8/53, 9/67, 10/70, 12/87
dürt: Dört rakamı.
d. 9/62, 10/75
d. +děr 3/13
dürtěnçě: Dördüncü.
d. 3/15, 5/33
eṣḥāb: Eş, dost.
e. +a 2/3
eyět-: Demek, söylemek.
e. -üñler 4/18
e. -üp 4/22
e. -em 6/34
ěçre: İçre, içinde.
ě. 6/37
fāide: Fayda, yarar.
f. 12/96
fiḫām: Kuvvetli, nüfuz ve itibar sahibi kimseler, ileri gelenler.
f. +ım 12/95
Forḳān: Kur’an-ı Kerim.
F. +da 2/5
ger: Eğer, şayet.
g. 11/86
ḥamd: Hamt, şükür.
ḥ. +ě 5/32
ḥāsil: Peyda olan, ortaya çıkan.
ḥ. ul- 2/6
ḫāṣṣ u ‘ām: Herkes.
ḫ. 2/2
hemme: Hepsi, tüm, bütün.
h. 2/3, 2/5
h. +ler 12/96
h. +sěně 8/55
hemze: Ses tellerinin birbirine yapışmasıyla havanın akışını birdenbire engellemesi sonucu oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz.
h. 3/16, 8/56, 8/56, 9/59, 9/66
h. +děr 8/54
ḥerěf: Harf.
ḥ. +ě 3/16, 4/23
ḥ. +ler 4/17
ḥ. +lerden 4/18
ḥ. +lerě 4/24, 6/23
ḥ. +lerně 3/10
ḥ. +ně 4/22
idġām: Tecvitte, önce gelen sakin harf ile sonra gelen harekeli iki harfin birbirine katılarak şeddeli okunmasıdır.
i. 4/23, 5/29
i. +dır 3/14
iḫfā: Tecvitte, sakin nun veya tenvini şeddesiz ve genizden okumadır.
i. 6/34
i. +nı 3/15
ikě: İki rakamı.
i. 4/20, 4/24, 10/70
i. +děr 8/54
i. +sěně 4/22
iḳlāb: Tecvitte, bâ (ب (harfinin önündeki sakin nun veya tenvinin mime dönüşmesi demektir.
i. +dır 3/14
imdě: Şimdi, şu an.
i. 10/73
ir: Er, erkek.
i. 3/8
irün: Dudak.
i. +ně 5/31
işmām: Tecvitte, harfin sesini genizden hissettirme.
i. +da 11/80
i. +dın 11/82
i. +lar 11/81
iẓhār: Tecvitte, iki harfin arasını açma anlamına gelir ki buna göre her iki harf açık bir şekilde, ara vermeden okunmalıdır.
i. +dır 3/14
i. +nı 3/15
iẓhār-ı ḥaḳ: Hakkın ortaya çıkması.
i. 12/92
ḳaçan: Ara sıra, bazen.
ḳ. 4/17, 5/30, 8/56, 11/77,
ḳaderlě: Kadar.
ḳ. 8/57
ḳara-: Bakmak.
ḳ. 12/88
ḳ. -p 6/41
ḳarav: Bakma, bakış.
ḳ. 2/6
ḳardaş: Kardeş.
ḳ. +ım 12/94
ḳ. +lar 8/55
ḳaṣr: Kısa kesme, kısaltma.
ḳ. +ını 11/79
ḳaşı: Önü, bir şeyin ön tarafı, huzuru.
ḳ. +nda 9/62
ḳavış-: Kavuşmak, birleşmek, bir araya gelmek.
ḳ. -sa 9/66
ḳayt-: Dönmek.
ḳ. -up 12/88
kěbi: Gibi, benzer.
k. 3/12, 7/46 (2)
k. +děr 4/19 (3), 7/45 (3), 7/46 (2),
7/50 (3), 9/60 (3)
kil-: Gelmek.
k. -se 6/40
k. -ür 5/30
k. -ürler 4/17
k. -ürse 10/74
kirām: Soyu temizler, ulular, şerefliler.
k. +ım 12/95
kirek: Gerek, lazım.
k. 5/25
ḳurrā: Hafızlar.
ḳ. 9/61, 9/67
köçěk: Küçük, ufak.
k. 3/8
künlevçě: Razı olan, rıza gösteren, onaylayan, tasdik eden.
k. 6/33
küp: Çok, fazla, pek.
k. 2/6, 5/32, 6/38
k. +děr 8/55
kür-: Görmek.
k. -elě 6/37
ma: Bir tür kuvvetlendirme edatı.
m. 10/69
me‘a’l-ġunne/ġunne: Tecvitte, genizden çıkarılan açık ve nağmeli ses.
m. +děr 4/24
medd: Arapçada hemze ile elifin birleşmesi.
m. +děr 8/57
m. +ě 10/75
m. +ge 8/54, 8/55
m. +ně 8/51
medd-i ‘ārıż: Tecvitte, medd harfinden sonra geçici sükûn gelmesi durumudur.
m. 12/88
medd-i lāzım: Tecvitte, muhakkak uzatılması gereken medd demektir.
m. 10/70
medd-i līn: Tecvitte; kolayca uzatılan, dile ağır gelmeden yumuşak çıkan medd demektir.
m. 11/83
medd-i munfaṣıl: Tecvitte; medd harfinin bir kelimenin sonunda, hemzenin diğer kelimenin başında olması durumudur.
m. 9/59
medd-i muttaṣıl: Tecvitte, medd harfi ile
meddin sebebi olan hemzenin bir kelimede yan yana bulunmasıdır.
m. 9/66
meşāyiḫ: Şeyhler.
m. 12/95
meẕhep: Tutulan yol, yöntem, usul.
m. 9/65
misāl: Misal, örnek.
m. 4/21, 5/32, 6/36, 6/41, 11/78
m. +de 11/80
m. +ěn 7/43
m. +ı 6/37, 8/53, 10/76 (3)
m. +lerě 5/26
moḫtar: Seçilmiş, seçkin.
m. irür 9/62
nāzil: İnen, inmiş olan.
n. 2/2
oluġ: Ulu, yüce.
o. 3/8, 6/41, 7/42
ostaẕ: Usta, hoca.
o. 12/95
oşbu: İşte bu, işbu.
o. 4/17, 5/29, 9/61, 9/67
öç: Üç rakamı.
ö. 8/51
ö. +děr 6/39
öst: Üst.
ö. +ěde 4/20
östāẕ: Üstat, hoca, öğretmen.
ö. +ıñnı 6/41
öz-: Kesmek, koparmak, ayırmak.
ö. -üp 4/18
revm: Kelimede sükûndan ayırt edilemeyecek derecede gizli ve belirsiz olan hareke.
r. 11/80, 11/81
sabāḳ: Ders.
s. +ıñnı 6/38
sa‘dī: Saadetli, uğurlu.
s. 5/32
ṣaḥīḥ: Gerçek, doğru, hakiki.
ṣ. irür 3/11
sākinli nūn: Tecvitte, harekesi olmayan nun harfi.
s. 3/13
ṣan: Sayı, miktar.
ṣ. +ı 6/35
ṣıbyān: Çocuk.
ṣ. 12/91
sın-: Kırmak, sınmak.
s. 6/35
sin: Sen zamiri.
s. 6/40, 7/46, 10/73, 12/88
ṣoñra: Sonra, sonradan.
ṣ. 6/40, 7/44, 8/52, 8/55
ṣuz-: Çekmek, uzatmak.
s. -ıñ 6/39
s. -ma 8/57
s. -maḳnı 9/61
s. -maḳlıḳ 10/68
s. -maylar 9/63
sükūn: Tecvitte, bir harfin harekesiz olması.
s. 10/74, 11/77
s. +dır 8/54
s. +ı 10/70, 10/73
şedde: Arap yazısında, iki kez okunması gereken ünsüzün üstüne konulan işaret.
ş. 4/22
şefī‘: Şefaatçi, şefaat eden.
ş. +ěm 12/93
şerr: Şer, kötülük.
ş. 12/90
tavış: Ses.
t. +dır 5/31
teḥiyyet fihā selām: Temenni(miz) selamdır, Resul’e selam, temenni(miz)dir.
t. 3/11
tenāvül: Alıp yeme, alınıp yenilme.
t. 2/4
tenvīn: Tecvitte; iki ötre, üstün veya esre demektir.
t. 4/21
ṭıñla-: Dinlemek, kulak vermek.
t. -sa 3/9
totaş-: Bağlanmak, birleşmek, muttasıl hâle gelmek.
t. -sa 9/66
törlě: Türlü, çeşitli.
t. +děr 9/64 (2)
tuġrılap: Doğru şekilde, düzgünce.
t. 3/10
tuḳta-: Durmak.
t. -sañ 11/86
ṭūl: Uzunluk, uzatma durumu.
ṭ. 11/79
uḳı-/uḳu-: Okumak.
u. 2/1
u. -ġan 3/12
u. -ġannı 3/9
u. -sa 3/9
ul: O, işaret veya kişi zamiri.
u. 2/1, 2/2, 3/12, 12/93
ul-: Olmak.
u. -an 11/80
u. -ana 2/3
u. -ġay 12/94 (2)
u. -salar 8/56
u. -ur 2/5
uşal: Bu, işaret sıfatı.
u. 4/21
ürt-: Örtmek, üstünü kapatmak.
ü. -e 11/79
ütěr: Ötre.
ü. 4/20
ütür: bk. ütěr
ü. 8/52
vāḳı‘: Geçen, geçmiş olan.
v. +dır 11/77
vaḳf it-: Durup beklemek, durmak.
v. -señ 11/86
vaḳfen sābit: Tecvitte, durulunca sabit olan demektir.
v. +těr 10/71
vaṣlen sāḳıt: Tecvitte, geçilince ortadan kalkan demektir.
v. +tır 10/72
vecih: Uygun, münasip.
v. +ler 11/81
v. +lerě 9/64
vir-: Vermek.
v. 6/38
v. -dě 2/1
v. -děler 9/61
v. -gey 12/93
yaḳīn: Açıkça, iyi şekilde, iyice.
y. 11/82
ya‘nī: Yani, demek oluyor ki.
y. 8/56, 11/81, 11/86
yene: Yine, ayrıca; ve.
y. 2/3, 2/7, 8/58, 11/78
yeneyse: bk. yene
y. 12/96
yeşürt-: Gizletmek, gizlenmesini sağlatmak.
y. -(d)ěp 6/34
yirdeş: Aynı yerde olanlar, aynı mekânı paylaşanlar; komşu.
y. +ěm 12/94
yoḳarġı: Yukarıdaki, yukarıda bulunan.
y. +dan 6/35
yuldaş: Yoldaş, dost, arkadaş.
y. +ım 12/94
ẓāhir: Açık, belli.
ẓ. it- 7/49
żayr: Yanlış, hata.
ż. 12/90
ẕü’l-celāl: Azamet sahibi, ulu (Allah).
ẕ. 2/1
Tıpkıbasım Örnekleri
Kaynakça
Akkaya, M. (2020). Türk edebiyatında manzum tecvit metinleri (Tez No. 648434) [Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü]. Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Alkaya, E. (2014). Mişer Tatar Türkçesi. Kesit.
Argunşah, M. (2013). Çağatay Türkçesi. Kesit.
Biray, N.; Ayan, E. ve Kurmangalıyeva Ercilasun, G. (2018). Çağdaş Kazak Türkçesi (ses-şekil- cümle bilgisi-metinler). Bilge Kültür-Sanat.
Çernovskaya, V. V. (2019). Salihcan Barudi i Mahmud Yusupov (maloizvestnaya istoriya otnoşeniy uçitelya i uçenika). İstoriçeskaya Etnologiya, 4(2), 312- 319.
Eckmann, J. (2009). Çağatayca el kitabı (Günay Karaağaç, Çev.). Kesit.
Exmetyanov, R. G. (2015). Tatar tělěněñ etimologiyalık süzlěgě: ikě tomda. I. tom (A-L). Megarif-Vakıt.
Güler, M. (2017). Şeyh Sinân Efendi’nin manzum tecvîd tercümesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 10(52), 145-171. https://doi.org/10.17719/ jisr.2017.1880
Maxmutova, L. T. (Red.) (1969). Tatar tělěněñ dialektologik süzlěgě. Tataristan Kitap.
Öner, M. (2015). Kazan-Tatar Türkçesi sözlüğü. Türk Dil Kurumu.
Özmen, A. (2019). Türk edebiyatında manzum tecvîdlerden Risâle-i Tecvîd. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 8(4), 1988- 2005.
Şahin, E. (1999). Osmanlıların Kazan Tatar Türklerinin kültürü ve diline etkileri. Osmanlı, 9, 353-360.
Türkçe sözlük (2011). Türk Dil Kurumu.
Timěrxanov, A. E. (Bşk.) (2015). Tatar tělěněñ añlatmalı süzlěgě (1. tom). Tataristan Rěspublikası Fenner Akademiyesě.
Timurtaş, F. K. (2012). Eski Türkiye Türkçesi. Kesit.
Yavi, F. (2021). Necip Dumavî’nin “Möʿallim” elifbasındaki Kazan Tatar Türkçesine ait atasözleri ve bilmeceler. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 21(1), 179-210. https://doi.org/10.32449/egetdid.883348
Yıldız, E. (2022). Resâ’nın Tuhfetü’l-Ebrâr adlı manzum tecvidi. International Journal of Filologia, 7, 130-151. https://doi.org/10.51540/ijof.1085410
Yılmaz, O. (2019). Tecvîd eğitim-öğretiminde manzûm eser yazma geleneğine bir örnek: Şeyhî’nin Nazmu’l-Ehemm’i (tenkitli metin). Tasavvur/Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 5(2), 1051-1116.
Zekiyev, M. Z. ve Hisamova, F. M. (Red.) (2015). Tatar grammatikası: öç tomdaI. tom. TEHSİ.
Kısaltmalar
TS: Türkçe Sözlük