Cüneyt AKIN

Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Afyon/Türkiye.

Anahtar Kelimeler: Metin dil bilim, bağdaşıklık, tutarlılık, Cengiz Aytmatov, Birinçi Mugalim.

Giriş

İngilizcede “text” sözcüğü ile karşılanan “metin” kavramı; anlamsal ve mantıksal açıdan bir bütünlük taşıyan, bildirişim görevi üstlenen, tümce ve tümce değerindeki birimlerden oluşan dilsel bir yapı olarak tanımlanabilir (Bölükbaş, 2010: 99). Ancak sözceler bütünü olarak tanımlanabilecek olan metin, salt sözcüklere indirgenemez. Ve metin yalnızca dile özgü, dil aracılığıyla üretilen bir birim değildir. Metin tek bir sözcükten, tek bir resimden, tek bir işaretten de oluşturulabilmektedir. Öte yandan en gelişmiş bildirişim dizgesi olan insan dilinin en üst düzeydeki birimi olan metin; sözcelerin basit, rastgele, ardışık olarak sıralanması ile oluş(turul)muş bir yapı değildir. Metin, sözceler arası çeşitli düzeylerdeki ilişkilerle oluşturulmuş bağdaşık ve tutarlı bir birimdir. Metin; “bütünlük”, “birlik” ve “devamlılık” arz eden, anlaşılabilen, özetlenebilen, yorumlanabilen, metinsel/ sosyal/kültürel bağlam içerisinde belli çıkarımlar yapılabilen, belli mesajlar içeren temel iletişim birimidir (Yılmaz, 2021: 2).

T. van Dijk, metin teorisinin disiplinler arası bir bilim olduğunu belirtir; dil bilim, tarih gibi ayrı bağımsız bilimsel (teoloji, içtihat vd.) alanları bütünleştirir. Tüm bu bilimlerin amacı, metindir. Metin dil biliminde T. van Dijk üç yönü birbirinden ayırmaktadır: Söz dizimi, anlam bilim ve bilişsel pragmatik görünüş. T. van Dijk anlamsal makro yapı kavramını ilk ortaya koyan bilim adamıdır. Metnin anlamsal içeriği ve bütünlüğü bu makro yapıyı ortaya koymaktadır. Dijk bu yapı hakkında “discourse (söylem)” terimini kullanır ve bu terimin pragmatik ve bilişsel yönlerini inceler. Bir metnin ancak belirli bir durum çerçevesinde anlaşılabileceğini savunur. Temel olarak kabul edilen “situation models (durumsal modeller)” kavramını ortaya koyar. Ona göre söylem analizinde bilgi yapıları, metindeki sunum şekilleri ve kavramsal organizasyon unsurları dikkat edilmesi gereken hususlardır (van Dijk, 1989).

Metin dilbilim ise metni inceleyen bağımsız bir dil bilim dalıdır ve yapısı, metin oluşturma ve algılama ilkeleri ile metin analiz yöntemlerinden oluşmaktadır. Ayrı bir dal olarak 60 ve 70’li yıllarda ortaya çıkan metin dil bilim alanında, A.A. Potebnya, Z.V. Scherba. V.V. Vinogradov, M.M. Bakhtin, R. Jacobson, Z. Harris, G.V. Kolshanskiy, I.R. Galperin, Z.Y. Turaeva ve O. Moskovskaya gibi isimler önemli çalışmalar yapmışlardır. Metin dil biliminin başlangıcına işaret eden ilk çalışma Harris’in 1952’de yazmış olduğu Söylem Analizi adlı çalışmadır. Bu çalışmada ortaya konulan görüşler günümüz dil bilimi için önemlidir ve Harris’in ifadesi ile dil, ayrı kelimeler veya cümleler şeklinde değil, bir “metnin biçimi” olarak, metin dil biliminin ana anlayışı hâline gelmiştir (Ashurova, 2012: 5).

Edim bilim gibi dalların da etkisiyle birlikte dil bilim araştırmalarında dilin toplumsal özelliği ve çeşitli durumlara ve amaçlara bağlı olarak ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca yapısalcı dil bilim ve üretici dönüşümsel dil bilgisinin tümceyi en büyük dilsel birim olarak gören anlayışına karşı metin dil bilimciler; yalnızca tümce düzleminden yola çıkmanın, dil bilimsel başka çözümsüzlüklere yol açması söz konusu olduğundan bir üst düzlem olan metinden yola çıkılması gerektiğini ortaya koymuşlardır. Burada metin dil bilimciler tarafından savunulan tez; en büyük dilsel birimin tümce olmadığı, ‘‘metin” olduğu tezi olmuştur (Şenöz-Ayata, 2005: 21).

Metin dil bilim (textliguistics) alanında yürütülen çalışmalar, dil yapısı üzerine ulaşılan dil bilgisel sonuçlara yeni açılımlar getirmektedir. Metin dil bilim terminolojisi; dil incelemelerine, konuşucu, dinleyici, tümceler arası bağlantı, bağlam gibi öğeleri sokarak dil ürünlerini geniş ve çok yönlü düzlemlerde ele alma olanağı sunmaktadır. Bununla birlikte, biçimsel dil bilgisi çalışmalarının bazı noktalarda yetersiz kalması üzerine metin dil bilim çalışmaları daha öne çıkmış görünmektedir (Uzun, 1995: 11).

Bir bildirişim aracı olarak düşünebileceğimiz yazınsal metinler ise her türlü bildirimde olduğu gibi bir metin gönderen konumunda olduğundan, aktardığı/gönderdiği bir bildiri söz konusudur. Ancak bu bildiri, kullanıma dönük metinlerde yapıldığı gibi okura doğrudan aktarılmamaktadır. Yazınsal (kurmaca) metinlerin kendi bağlamları içinde varlık kazanan bir gerçeklik düzlemi vardır ki bu da dış gerçekliği bire bir yansımasıyla değil kurmaca bir dünya içinde yeniden yaratılan bir gerçeklik düzlemidir. Böylece yazarın kullandığı dil, anlatım biçimi ve gönderme yaptığı alan da bu kurmaca dünyanın gerçekliğine aittir. Bütün bunlara ek olarak yazınsal metinlerin dilsel kurgusu, kendisinden önce üretilen yazınsal geleneğin üzerine kurulmaktadır. İmge ve çağrışım gibi unsurları üretmek, her yazarın metnini oluştururken kullanacağı imkânlar arasında yer almaktadır. Ancak söz konusu çağrışım unsurlarını üretmek, her yazar için farklı boyut ve öznel kullanımlar meydana getireceğinden bu kullanımların belirlenmesi gerekecektir. Bu çerçevede metin dil bilim yardımıyla çözümlenecek yazınsal metinler, söz konusu metinlerdeki “başka”lıkları saptamamızı kolaylaştıracaktır (Oraliş ve Ozil, 1992: 40).

1. Yöntem

Her metin, öncelikli olarak iletişimsel bir amaca hizmet etmektedir. Bir metnin iletişimsel işlevini yerine getirebilmesi için de metinsel olma ölçütlerini taşıması gerekmektedir. Araştırmacıların alan yazında genel kabul gören metinsellik ölçütlerini ise iki ana grupta toplamak mümkündür: Metin odaklı ölçütler ve kullanıcı odaklı ölçütler (Yılmaz, 2022: 8).

Çalışmada, metin odaklı olarak “bağdaşıklık” ve “tutarlılık” başlıkları altında inceleme yapılmış, kullanıcı odaklı olarak ise “amaçlılık”, “bilgisellik”, “durumsallık”, “kabul edilebilirlik” ve “metinler arasılık” başlıkları altında tespitlerde bulunulmuştur.

2. Metin Odaklı Ölçütler: “Bağdaşıklık” ve “Tutarlılık”

Tümceler, sözcüklerin ardı ardına rastgele sıralanmasıyla oluşmayacağı gibi “metin” de tümcelerin sıralanmasıyla meydana gelmez. Çünkü dilsel bir yapının metin olabilmesi için bu yapı içindeki tümceler ya da sözcelerin (çoklu sözcüklerin) çeşitli düzeylerde tutarlı ve bağdaşık bir bütün oluşturmaları gerekir (Bölükbaş, 2010: 99).

Dil unsurlarının aktarımını sağlayan metinler, çeşitli şekillerde tasnif edilmektedir. Dil bilimciler çeşitli türlerdeki metinleri dil bilimsel yöntemlerle incelemektedir. Edebî metinlerin dil bilimciler tarafından incelenmesi uzun zaman edebiyatçılar tarafından hoş karşılanmasa da 20. yüzyılda dilin unsurlarıyla oluşturulan edebî metinlerde dilin nasıl kullanıldığının ortaya konulmasının edebiyata katkı sağlayacağı düşüncesi yaygınlaşmıştır (Çinici ve Özbay, 2018: 486).

Eserleri dünyanın neredeyse bütün dillerine çevrilmiş olan Cengiz Aytmatov’un “povest (uzun hikâye)” türünde yazmış olduğu Birinçi Mugalim adlı eserinde konu, ana hatlarıyla şu şekildedir: Okuma yazmayı askerde öğrenen Düyşön’ün, bütün engelleri aşmak suretiyle köyünde okul yaparak öğretmenlik yapmasının ve böylece yeni bir dönemi başlatmasının hikâyesidir. Düyşön’ün bu gayretleri boşuna değildir. Zira ileride bir gün üniversitede öğretim üyesi olacak bir çocuk olan Altınay, talebeleri arasındadır. Bu uzun hikâyenin varlık sebebinin, zorluklar karşısında pes etmeden ve en iyi yol olan eğitim-öğretim sayesinde yurduna hizmet edecek bilgili insanları yetiştirme gayreti olduğu söylenebilir. Eserde Düyşön ve Altınay iki baş kahramandır. Olayın okura aktarılmasında ressam Satımkul, Kartañbay Dede, Saykal Nine ve yenge-amca yardımcı karakterlerdir. Uzun hikâyenin Ressam Satımkul ve Altınay olmak üzere iki anlatıcısı bulunmaktadır. Asıl hikâye, Altınay’ın ağzından anlatılmaktadır. Yani uzun hikâyenin birinci tekil şahıs bakış açısından anlatımında olaylar, kahraman anlatıcının bakış açısıyla anlatılmıştır (bk. Nemutlu, 1997). Ancak uzun hikâyenin başında, olup biten her şeyden haberdar olan Ressam Satımkul’dur. Düyşön’ün öğrencisi Altınay’ın mektubundan sonra anlatıcı rolünü Altınay’a bırakmış ve Altınay bu rolü mektup üzerinden ve eserin planına göre bir anlatıcı olarak devam ettirmiştir (Aydın, 2008: 1761).

2.1. Bağdaşıklık

Metnin makro yapısından ilk olarak bahseden dil bilimci olan Dijk, bu yaklaşımıyla bir mikro yapının olduğunu da ifade etmiş olmaktadır. Herhangi bir metnin söz konusu yapılarını oluşturan bazı ölçütler bulunmaktadır. Bu metinsellik ölçütleri arasında “bağdaşıklık” ve “tutarlılık” ölçütleri de yer almaktadır. Bağdaşıklık, metindeki tümcelerin kendi aralarındaki bağlantı ve ilişkilerini belirler ve daha çok metnin dil bilgisel görünümüne odaklanır. Metni meydana getiren sözcük, sözcük öbeği ve tümcelerin anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde birbirine bağlanmasına, yani yüzey yapıdaki dil ilişkileri yoluyla oluşan bağlantıların tamamına bağdaşıklık denir (Çinici ve Özbay, 2018: 487). Bir başka ifadeyle bağdaşıklık, metnin oluşmasındaki sözcük ve söz dizimi kapsamındaki uyumluluğu temsil etmektedir (Bozkurt, 2022: 65). Tutarlılık ise metnin genel bütünlüğüyle ve kabul edilebilirlikle ilgilenir. Bir metnin bağdaşıklık durumu metnin yüzey yapısındaki dilsel unsurlarla sağlanırken tutarlılık durumu ise metnin derin yapısında anlamlar arasındaki mantıksal ilişkilerle sağlanır (Tekşan, 2018: 218).

Bağdaşıklık, ifadedeki bir ögenin yorumunun bağlamsal olarak bir başka ögeye bağlı olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bir metin, içerisindeki anlam ilişkilerini metindeki bölümleri bir arada tutan bağdaşıklık ilkesiyle sağlamaktadır. Bu ilke bir metni, metin olmayan ifadelerden ayırmaya yardımcı olmaktadır. Metinselliğin ilk ölçütü olarak kabul edilen bağdaşıklık; metnin yüzey yapısında sözcük, söz öbeği, tümcecik, tümce ve tümce ötesi birimler arasındaki ilişki ve etkileşimleri ortaya koymaktadır (Halliday ve Hasan, 1976: 3-6).

Esasen bağdaşıklık ve tutarlılık, birbirini tamamlayarak birbirini bütünleyerek metin oluşumunu sağlayan başat metin merkezli ölçütlerdir. Ancak metin üreticinin etkinliğinin baskın olduğu bağdaşıklık ölçütü çerçevesinde yapılan metinsel çözümlemeler, bizi daha ziyade yüzey yapıdaki dil bilgisel oluşumlara yönlendirmektedir.

2.1.1. Yinelemeler

Aynı sözcüğün yinelenmesi, çeşitli sebeplerle gerçekleşmektedir. Yinelemeler; önem belirtme, görüşte ısrar etme, isteği teyit etme gibi amaçlarla veya bazı durumlarda işlevsel olarak kullanılmaktadır (Dilidüzgün, 2008: 75).

Birinçi Mugalim adlı eserde yapılan yinelemeleri, eserin teması çerçevesinde değerlendirdiğimizde metindeki bağdaşıklık ilkelerine uygun bir biçimde “okumak” fiili kırk sekiz, “mektep” sözcüğü kırk altı, “cok (yok)” sözcüğü kırk beş defa, “ayıl (köy)” sözcüğü kırk defa ve “mugalim” sözcüğü on sekiz defa kullanılmıştır. (Mugalim) Düyşön, köy (ayıl) hayatındaki yokluklara (cok) rağmen derme çatma bir okul (mektep) yaparak köyün kız erkek bütün çocuklarının (balalar) eğitim görmesini (okuması) sağlamıştır. Burada, edebî metnin yinelemelerine bakıldığında birbiriyle bağdaşık bir yapı sergilediği görülmektedir. Yinelenen sözcüklerin, metnin küçük yapısında yer alan bağlantıları kurarak edebî metnin konusuna (eğitim öğretim) uygun bir dağılım gösterdiği anlaşılmaktadır.

2.1.2. Eş Dizimsel Örüntüleme

Birinçi Mugalim adlı eserde eş dizimsel örüntüleme, daha yoğun bir şekilde ikileme ve deyimler üzerinden gerçekleşmiştir. Uzun hikâyenin neredeyse her sayfasında ikileme ve deyimlere yer veren Aytmatov’un, Kırgız kültürünün sözlü unsurlarını eş dizimsel örüntüde kullandığı görülmektedir. Elli iki sayfalık eserde: acarı öç- ‘yüzü solmak’, akmalap kara- ‘tarassut etmek’, akşıya kara- ‘hiddetlenerek bakmak’, aza küt- ‘yas tutmak’, ubada ber- ‘söz vermek’, ubadañız bar ‘sözünüz var’, tepsendi bol- ‘ayak altında ezil-’, kol kuuşura iyil- ‘el pençe divan durmak’ vb. otuz dört deyim kullanılmıştır. Eserde tespit edilen bazı ikilemeler şunlardır: ürüp-ulu- ‘ürüp ulumak’, uul-kız ‘oğul-kız’, tañ zaar ‘tan-seher’, con-condon “arka arkaya”, kalptan-kalp ‘yalandan’, bet-baş ‘yüz-baş’, kiyim-keçe ‘giyim-kuşam’. Yazarın eserdeki eş dizimsel örüntüde ikileme ve deyimleri sık kullanışı, anlatının edebî ve kültürel zenginliğini ortaya koyması bakımından önemlidir diyebiliriz. Ayrıca ikileme ve deyimlerin bir eserde yoğun olarak kullanılışı, anlatımı ve ifade gücünü arttıran unsurlardan biridir.

2.1.3. Gönderimsel İlişki

Bir metinde, başka ögelere göre yorumlanabilecek art gönderimsel ve ön gönderimsel unsurlar bulunmaktadır. Bu tür yapılar, sıralı cümlelerde dil ekonomisi için; daha uzun aralıklarla yapılanlar ise metin tutarlılığı bağlantısı için yapılmaktadır (Günay, 2001: 61).

2.1.3.1. Art Gönderimsel İlişki

Metindeki bağdaşıklığı kurarak bilgi akışının sürekliliğini sağlayan öğelerden biri, gönderimlerdir. Metinde söylenen bir sözcükten sonra farklı sözcükler ya da ekler aynı sözcüğe gönderimde bulunursa buna art gönderim denir. Art gönderim adıllarla, sıfatlarla, eklerle ya da belirteçlerle yapılabilir (Bölükbaş, 2010: 102). Ayrıca genel metin içinde bir şey önce söylenir, sonra aynı şeye gönderimde bulunulur. Bir kişi, durum ya da nesne anlatının başında kısaca geçer ve sonra aynı şey ayrıntılı olarak açıklanırsa bu durumda art gönderimsel ilişki kurulmuş olur (Yılmaz ve Jahiç 2008: 34).

Uzun hikâyedeki art gönderimler, gramer unsurları bakımından daha çok birinci teklik kişi adılı olan “men” (120), birinci çokluk kişi adılı olan “biz” (76) ve “al (o)” (52) adılları ile gerçekleştirilmiştir. “Bu” sözcüğü adıl olarak (13), sıfat olarak ise (33) defa kullanılmıştır.

Eserin dördüncü sayfasında “Düyşön” ve “Düyşöndün Mektebi”nden bahsedilmekte, on birinci sayfada ise “Düyşön” adlı karakterle ilgili ayrıntılı bilgi verilmektedir. Eserin yirminci sayfasında da “Düyşöndün Mektebi”nin özelliklerinden bahsedilerek eserdeki önemli kişi ve mekânlarla art gönderimsel ilişkiler kurulmaktadır.

2.1.3.2. Ön Gönderimsel İlişki

Ön gönderimsel ilişki ifadelerine bütün metinlerde rastlamak mümkündür. Genel metinde daha sonra ayrıntılı olarak anlatılacak bir kişi, durum veya nesne, anlatının başlarında kısaca geçer. Zamirler veya herhangi bir başka şeyin yerine kullanılan kelimeler art ve ön gönderimsel anlatımlar için kullanılabilir (Günay, 2006: 61-62).

Metnin on birinci sayfasında yer alan: “…anı - asker başçılıkta cürüp emi ayılğa çoñ bolup keliptir deşti, kiyin turup - cok, kokuy, bul bayagı ele temir colğo tentip ketken Taştanbektin…” ifadelerinin sonunda yer alan “Taştanbek”e kelimesinin öncesindeki kelimeler ön gönderimde bulunmaktadır.

2.1.3.4. Bağıntı Ögeleri

Metinde kullanılan bağıntı ögeleri “birok” (fakat) (26 kez), “ce” (ya, ya da) (22 kez), birde (ve) (16 kez), antkeni veya antkeni menen (çünkü) (11 kez), andan körö (onun yerine, bunun yerine) (4 kez) gibi kelimelerdir.

2.2. Tutarlılık

Metnin genel anlam yapısının incelenmesine yönelik aşamaları kapsayan büyük yapı, metinde yer alan özelleştirme ve genelleştirmeler, neden-sonuç ilişkileri, karşılaştırmalar ve karşıtlık ilişkisi gibi aşamaları kapsayan tutarlılık görünümleri ile olay örgüsü, anlatıcı ve bakış açısı, öykünün genel yapısı, öykü kişileri, öykünün zaman ve uzamı gibi konular öykünün büyük yapısını oluşturmaktadır (Bölükbaş, 2010: 105).

Tutarlılık, metnin derin yapısında yer alan anlamsal ve dilsel birimleri anlamlı bir bütün hâlinde algılamamızı sağlayan ilişkiler bütünüdür. Dolayısıyla bir metnin bütün olarak algılanması, metindeki unsurları birbirinden soyutlayarak gerçekleşmez. Kendi içerisinde tutarlı yapılar hâlinde meydana getirilen bir metin, kavramsal çerçevede yorumlanması mümkün olan bir metinselliğe kavuşmuş olacaktır.

Metindeki tümceler kendi başlarına anlamlı birimler şeklinde zihnimize kaydedilmesine rağmen, metnin tamamı söz konusu olduğunda insan zihni, bir metni tutarlı veya tutarsız olarak yorumlama temayülü gösterir. Söz konusu süreçte kendi başlarına tümcelerin hatta tümce dizilerinin de ötesinde bulunan ve bunların temelini teşkil eden soyut yapılar ve söz konusu yapıları şekillendiren kurallara ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca tutarlılık kavramı her türlü metin için geçerli olan bir ölçüt konumundadır (Lüleci, 2018: 48).

Tutarlılık, metnin bütün yapısını meydana getiren dilsel ögelerin birbiriyle mantıklı bir düşünce oluşturacak şekilde ilişkilendirilmesi, bu amaçla okur için sürekli ipuçları sunmasıdır (De Beaugrande ve Dressler, 1981: 7).

2.2.1. Özelleştirme

Edebî metinlerdeki tutarlılığın meydana gelmesinde en çok başvurulan unsurlardan biri olan özelleştirme, tümcedeki bütünlük bozulmadan ayrıntılandırma yapılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Burada söz konusu maksat, anlatılmak istenen genel durumun veya kişinin daha belirgin hâle getirilmesidir diyebiliriz.

Birinçi Mugalim adlı eseri özelleştirme bağlamında değerlendirdiğimizde, eserin ikinci sayfasında yer alan ve Aytmatov’un “eki zor terek (iki büyük kavak)” olarak nitelediği kavak ağaçlarını betimlediği kısımda paragrafın başında bahsettiği ağaçları, paragraf boyunca ayrıntılı bir şekilde tasvir ettiği görülmektedir. Burada kavaklar için “ukmuştuu kasiyet (gizemli özellik)”, “til bütköndöy canduu (sanki konuşuyormuş gibi canlı)”, “tımtırs oylono kalıp (sakince düşünerek)”, “sagınıçtuu sanaaga tolgondoy (özlemli düşüncelerle dolar gibi)”, “alda emnege muñdana üşkürüp (o zaman nedendir kaygıyla of çekerek)” gibi ifadelerle kavaklar özelleştirilmektedir.

Eserin dördüncü sayfasında bir özelleştirme daha yapılmıştır. Uzun hikâyenin baş kahramanlarından biri olan Düyşön, iki çift kavağın bulunduğu tepeden bahsedilirken “Düyşön’ün Okulu” ifadesinin kullanılması üzerine adından dolaylı olarak bahsedilen isim olmuş ve sonrasında “Aksak Koy Düyşön (Topal Koyun Boyu’ndan olan Düyşön)”, “komsomol boldum dep oşogo mektep açıp bala okutkan (parti üyesi oldum diye okul açıp çocuk okuttu)”, “oyuna kelgeni iştep koydu da (aklına eseni yaptı da)”, “boyu kaykargan (boylu poslu)”, “bürküt kabak (kartal suratlı)”, “salabattuu (ağır başlı)”, “anın üyü suunun arkı mandayında ekinçi brigaddın köçösündö (onun evi suyun karşısında ikinci takımın sokağında)”, “men ayılda cürgön kezde Düyşön kolhozdun murabı bolup (ben köyde olduğum sürede Düyşön kooperatifin sulama işlerini yürütüyordu)”, “kiyin karıy tüşgöndö, poçtolukka ötüp ketti dep uktum (sonra, yaşlandığında, posta memuru olduğunu duydum)” gibi ifadelerle özelleştirilerek kendisinden bahsedilmiştir. Yedinci sayfada yeniden “Düyşön” üzerinden özelleştirme yapılarak “Düyşön degendi bilbeysiñer, al zakon menen gana cürgön kişi, kızmattın atkarmayın eç cakka kayrılbayt (Düyşön’ü bilmiyorsunuz. O kanunlara uyan biri, görevini yapmadan hiçbir tarafa bakmaz)” gibi ifadeler yer almıştır.

Uzun hikâyenin beşinci sayfasında adı geçen Altınay Süleymanova, eserin baş kahramanlarından biri olarak özelleştirilmiştir: “Bu köpçülükkö belgilüü ilimpoz ayal bizdin ayıldan ekenin, kız kezinde şaarga ketip, kiyin okumuştuu bolgonun ança-mınça ugup cüröm, al emi özü menen şaardan taanıştım. Men körgöndö Altınay Süleymanova çaçına ak kirip, tolmoç tartıp elüülörgö tayap kalgan kişi eken. Universitette kafedra başçısı bolup, filosofiyadan lektsiya okup, akademiyada iştep… (Bu meşhur bilim kadınının bizim köyden olduğunu, genç kızken şehre gidip sonra bilim insanı olduğunu az da olsa duyurdum. Kendisiyle şehirde tanıştım. Gördüğümde saçlarına ak düşmüş, olgunlaşmış ve ellilerine dayanmış bir kişi idi. Üniversitede bölüm başkanı olup, felsefe dersleri vererek…).

Eserin on dokuzuncu sayfasında, uzun hikâyenin karakterlerinden biri olmayan ancak Sovyetlerin kurucusu ve Sovyet döneminde yazılan eserlerin çoğunda adı geçen veya eserlerin birçoğunun ön sözlerinde imzası bulunan “Lenin” de özelleştirilerek esere yansıtılmıştır. Bununla birlikte Aytmatov’un, eserini oluştururken Sovyet yönetimine ve Lenin’e bağlılığını ispat etmek gayretinde olduğu görülmektedir. Bu durum; Düyşön, Altınay ve Kartañbay Dede’nin konuşmalarından açıkça anlaşılmaktadır (Akın, 2020: 173). Dokuzuncu sayfada geçen şu sözler, “Lenin” isminin özelleştirilerek yansıtılması olarak görterilebilir: İreñi azıñkı Lenin al süröttö caradar kolun moynuna asıp, artın capıra kiygen kepkanın astınan munayım karap, -eçteke emes, baldar, siler da çoñoyup cetilesiñer. O, silerdin keleçegiñer, kanday sonun keleçek! – degendey teren oygo berilip turgan ele… (Rengi solmuş Lenin, o fotoğrafta yaralı elini boynuna asıp, arkası kıvrılmış kasketinin altından ruhu okşayan bakışlarıyla bakarak, “Endişelenmeyin çocuklar, sizler de büyüyeceksiniz. Sizlerin geleceği ne kadar da güzel olacak!” der gibi derin düşünceye dalmış gibiydi…)

Eserin on birinci sayfasında yer alan “Bul iş 1924-cılı bolğon. Ooba, men cakşı bilem, tak oşol cılı...” (Bu olay, 1924 yılında oldu. Evet, ben çok iyi biliyorum. Tam olarak o yılda.) ifadelerinde “1924 yılı” bir özelleştirme unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira 1924 yılı özelinde Kırgızlar, “Erkin Too” gazetesinin yayın hayatına girmesiyle yazılı edebiyat dönemine geçmişlerdir.

Yazar, eserin başında “eki koş terek” (iki yan yana kavak) üzerine yaptığı girişte, iki kavağın rüzgârda çıkardığı sesi, “bizdi cıgalbaysıñ” (bizi yıkamazsın) sözlerine çıkarsamıştır. Ancak burada yazar, “eki koş terek” ifadesiyle, “Düyşön” ve “Altınay”ı kastederek eğitim öğretim yolundaki bu iki neferin asla yıkamayacaklarını anlatmak istemiş olmalıdır. Dolayısıyla yazar, “eki koş terek”i Düyşön ve Altınay’ın şahsında özelleştirmiştir denilebilir.

2.2.2. Genelleştirme

Metnin tutarlılık durumlarını incelerken kullanılan bir başka yöntem, genelleştirme yöntemidir. Metin aracılığıyla verilmek istenen etik mesajın daha somut bir biçimde anlaşılmasını sağlayan bir unsur olarak tanımlanan (Yılmaz, 2007: 129) genelleştirme kavramı, bir durumu somutlaştırma ve genelleyen ifadeler kullanma olarak da nitelenmektedir (Yıldırım, 2020: 3413).

Eserin ilk sayfasında yer alan “Beşikteki balanın bek bolorun kim bilet? (Beşikteki çocuğun sağlıklı olacağını kim bilir?)” tümcesi, ilk genelleştirme örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Uzun hikâyedeki özelleştirmelerden biri olan “Lenin”, genelleştirmeler içinde de yer almıştır. Eserin otuz birinci sayfasında, hikâyenin karakterlerinden biri olan Kartañbay Dede, Lenin’in ölümü üzerine düşüncelerini söylerken dini başka olsa da Lenin’e beş vakit dua ettiğini belirtmiş ve Lenin için “Cer üstündö ot kanday öçpös bolso, suu kanday soolubas bolso, tak oşondoy kenç kişi go deym. (Yer yüzünde ateş nasıl sönmezse, su nasıl tükenmezse, halk nasıl yok olmazsa, işte böyle bir değerli kişidir O diyorum.)” ifadelerini kulllanarak genelleştirme yapmıştır.

Uzun hikâyenin sonlarına doğru kırkıncı sayfaya gelindiğinde, Kırgız Türkçesinde “tokol” kelimesiyle karşılanan “kuma” kavramının genelleştirilerek “tepsendi tokol (ayaklar altındaki kuma)”, “talpak tokol (yere serilen kuma)”, “küñ tokol (köle kuma)”, “ömür közü açılbagan şorduu tokol (bahtı kara kuma)” gibi ifadelerle söz konusu kavram genelleştirilmiştir diyebiliriz.

Eserin başkahramanlardan biri olan Altınay’a hitaben, Ressam Satımkul’un kullandığı “Kayran terekter, calbırak tögüp turgan kezi eken, cazgısın bürdögöndö körsöŋör bolor ele! dedim men. (Sevgili kavakların yaprak dökme zamanı. Baharda tomurcuklar açtığında görseniz iyi olurdu! dedim ben.)”, “Ar bir nersenin cazı da küzü da bolot tura. (Her şeyin yazı da kışı da oluyor doğrusu.)” ifadeleri genelleştirme örnekleri olarak gösterilebilir.

Bir başka genelleştirme örneğini, eserin on yedinci sayfasında yer alan “Börü balası it bolboyt. (Kurt yavrusundan it olmaz.)” ifadesinde görmekteyiz.

2.2.3. Nedensellik

Edebî metinlerde büyük yapıyı şekillendiren unsurlardan biri de nedensellik’tir. Bu yöntem; edebî metindeki olaylar, fikirler ve durumlar arasındaki nedensellik bağlantısını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Söz konusu yolla edebî metindeki olaylar, fikirler ve durumların birbirlerine nasıl bağlandıkları ve bunların söylem düzeyinde nasıl ortaya çıktıkları anlaşılmaktadır.

Uzun hikâyede ilk tespit edebildiğimiz nedensellik ilişkisi, “eki zor terek (iki büyük kavak)” ifadesiyle bahsedilen çift kavaklardır. Söz konusu kavaklar, Ressam Satımkul’un “hışırtılarını doya doya dinlemekten zevk aldığı” iki kavak ağacıdır. Ancak Satımkul bu durumu bir “nedensellikle” açıklamaya çalışır: “Birok bul terekterdin bir ukmuştuu kasiyeti -alar bötönçö ündüü, til bütköndöy canduu terekter (Fakat bu kavakların bir olağanüstülüğü – çeşitli güzel seslerle konuşan canlı kavaklar olmasıdır)”. Söz konusu nedensellikler üzerinde buna benzer ifadeler eserde yer almıştır.

Eserdeki bir başka nedensellik örneği, bir tepeye “Düyşön’ün Okulu” adının verilmesinde karşımıza çıkmaktadır. Tepeye verilen “Düyşön’ün Okulu” adının nedeni “Oşol döbödö bir kezde mektep bolgon deşet. Caygaşkan cerin körö algan cokpuz, birok el caşagan eki adırdın atalışı azırkıga çeyin belgilüü. (O tepede bir zamanlar mektep vardı diyorlar. Bu mektebin tam olarak yerini görmedik. Fakat halkın yaşadığı küçük tepeli yerin bu adı günümüze kadar biliniyor.)” sözleriyle açıklanmaktadır.

Eserin başkahramanı diyebileceğimiz Altınay Süleymanova, köyüne gelme isteğini Satımkul’un daveti ve bununla birlikte kendisine bir okul açılışı için gelen davet mektubuyla ilişkilendirmiştir. Köyüne duyduğu özlem, diğer nedenlerin son halkası olmuş, böylece nedensellik aşamaları adım adım işlenmiştir: “Ece, ayıl cakka barıp, el-curt menen coluguşup kelseñiz kanter ele? Sizdi sırtıñızdan baarı ele bilip sıymıktanışat eken, birok köpçülügü taanıbayt. Ataktuu, okumuştuu kızıbız ayılın teñine albay, çanıp cüröbü degen sözdör da bar.-Anıñ tuura inim- dep Altınay Sulaymanova üşkürüp koydu.- Baruuga özüm da köptön dilgirmin. Barbaganıma kılım boldu. Ayılda ança dele cakın tuugandarım cok. Birok el degen tuugan, elden çoñ tuugan bolboyt. Sözsüz baram, kolum boşoy kalsa ele baram... (Abla, köye doğru varıp, halkla buluşsanız diyorum? Sizi uzaktan bilip gururlanıyorlar fakat çokları da bilmiyor. Kızımız meşhur oldu; köyünü, bizleri unuttu diyenler de var. -Söylediğin doğru kardeşim, dedi üzgün bir şekilde, -Gitmeyi ben de gönülden istiyorum. Çok uzun zaman oldu. Köyde yakın akrabalarım kalmadı fakat halk akrabamdır. Halktan yakın akraba olur mu? Muhakkak geleceğim. İşlerimden bulduğum ilk fırsatta geleceğim…)

2.2.4. Karşılaştırma

Metinde karşılaştırma bağlantısının kurulmasıyla metin çözücünün bazı sezdirimleri, çıkarımları ve verilmek istenen mesajı daha kolay ve daha somut bir şekilde algılayabilmesi amaçlanmaktadır. Karşılaştırma bağlantısı aracılığıyla, metin çözücünün dünya bilgisine (world knowledge) başvurması sağlanıp metni yorumlaması hedeflenmektedir (Yılmaz, 2021:27).

Uzun hikâyedeki olayların geçtiği 1924 yılı, Sovyetler Birliği’nin Çarlık Rejimi’ne karşı bir antitez olarak kurulduğu yılların başlarına tekabül etmektedir. Eserde, Çarlık Rejimi’nin feodal bir geleneği olan, genç kızların zengin yaşlı erkeklerle evlendirilmesine, Altınay’ın Sovyet polisi aracılığıyla yaşlı ve zengin taliplisinden kurtarılmasıyla karşı çıkıldığı görülmektedir. Eserin kırk birinci sayfasında, bir Komsomol görevlisi olan Düyşön ile “kızıl cakaluu militsionerler” (kızıl yakalı polisler), “Altınay”ı bir Çarlık zulmünden kurtarmaya gelmektedirler.

Sovyet ideolojisinin yerleştirilmeye çalışıldığı bu yıllarda, Çarlık Rejimi’nin yanlış uygulamaları, Sovyet Rejiminin propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Aytmatov da bu örtük karşılaştırmayı, ekseriyeti Çarlık ve Sovyet dönemlerine şahit olmuş olan okuyucunun dimağında yapmaya çalışmaktadır.

2.2.5. Karşıtlık

Metinde nesnel bir anlatım sağlamayı amaçlayan karşıtlık, iletinin okur tarafından onaylanması için kullanılan bir tekniktir. Karşılaştırma ile karşıtlığın farkı ise karşılaştırmanın yapısında bir çatışma taşımamasıdır. Karşılaştırmada benzerlik ve farklılıklar ifade edilerek okurun çıkarımları somutlaştırılır ve metinde etkin bir yorum yapabilmesi sağlanır (Karaduman ve İşimtekin, 2020: 1432).

Eserde karşıtlık diyebileceğimiz unsurlar, tabiat tasvirleri yapılırken karşımıza çıkmaktadır: “Kış oop, caz da keldi. Nımduu cerdin saan süt cıttangan cıluu epkinin aydap, kazaktın darkan tarabınan, közgö ileşpegen zor dayraday kaalgıp, köktöm celi cetip kelgende, too koynunda ak kar, kök muz ıdırap, taş omkorup, aŋ cırtıpu caz şaŋın ırdagan kıyan suular con-condon kulap tüştü. (Kış geçip yaz da geldi. Nemli yerin sağmal süt kokan ılık esintisini sürüp getirerek, Kazağın engin bozkırından, göze ilişmeyen büyük nehirlerinden yavaşça ortaya çıkarak, bahar yeli esip geldiğinde, dağın koynundaki ak karlar, mavi buzlar eriyerek, arkları yarıp yazın şanını, türkü söyler gibi gürül gürül sesleriyle bildiren sular, sırtlardan yıkılırcasına düşmekteydi.)”. Bu ifadelerde söz konusu “karşıtlık”, yaz ve kış manzaralarının karşıtlığı üzerinden anlatılmaktadır diye düşünebiliriz.

3. Okuyucu Odaklı Ölçütler: “Amaçlılık”, “Bilgisellik”, “Kabul Edilebilirlik”, “Durumsallık” ve “Metinler Arasılık”

3.1. Amaçlılık

Her metnin amacı okuyucusuyla iletişim kurarak bir bilgilendirme sağlamak, okuyucu üzerinde bir etki oluşturmaktır. Metin üreticisi bağdaşık ve tutarlı bir metin oluştururken bir şeyleri amaçlamaktadır (Torusdağ, 2013: 71).

Cengiz Aytmatov’un Birinçi Mugalim adlı eserinde amaçladığı şeye baktığımızda, Kırgızların yüzyıllardır uzak kaldığı “eğitime ve bilime” kavuşmalarını sağlamak olarak düşünülebilir. Örneğin metnin on iki ve on üçüncü sayfalarında geçen “Biz ömür boyu ezilip, tepsendi bolup kelgen elbiz. Ökümöt bizdi emi közü açılsın, kat taanıp, bilimge cetilsin dep catat. Mına, oşonduktan baldardı okutuşubuz kerek!..” (Biz, tarihimiz boyunca ezilerek gelmiş bir halkız. Hükûmet bizim cehaletten kurtulmamızı, okuma yazma öğrenip bilime ulaşmamızı istiyor. İşte bu nedenle çocuklarımızı okutmamız gerek!)” ifadeleriyle Aytmatov, Kırgızların tarih boyunca süregelen “ezilmişliğinin”, “eğitim öğretim” yoluyla ortadan kalkabileceğini vurgulamaktadır. Buradaki ikinci “amaç” olarak nitelenebilecek husus ise, Aytmatov’un bahsettiği eğitim öğretimi, Sovyetlerin propaganda yapılmasını istediği unsurlardan biri olan “Sovyet Hükûmeti” (diğer ikisi Komünist Parti ve Lenin) sağlayacaktır.

Eserde Aytmatov; Sovyetlerin “kadınların eşitliği” ilkesi doğrultusunda başkahramanlardan biri olarak Altınay Süleymanova’yı tercih etmekle ve eserin sonunda Altınay’ı bir akademisyen ve aydın bir kişilik olarak sunmakla, eserin amaçları olarak niteleyebileceğimiz “cehaletten kurtulmak” ve “bilime ulaşmak” hedeflerini gerçekleştirmiş görünmektedir.

3.2. Bilgisellik

Şayet metin; okuyucuya tahmin edebileceği yeni bilgiler veriyorsa metnin bilgilendiriciliği düşük, beklentilerinin dışında yeni bilgiler sunuyorsa bilgilendiriciliği yüksektir denilebilir. Metnin bilgilendirici olması, birtakım bilgilerin okuyucunun sezgisine bırakılmasıyla da ilgilidir. Yazarın yeri geldiğinde yeni veya tahmin edilemeyecek bir bilgiyi iletmesi, metnin bilgisellik ölçütünü karşılamasına yardımcı olur. Yeni bilgileri barındırmayan metinlerin metinsellik özellikleri azdır veya hiç yoktur diyebiliriz (Torusdağ, 2013: 71).

Birinçi Mugalim adlı esere bilgisellik ölçütleri bakımından bakıldığında Kırgızlar için baştan sona yeni bir sayfa olan modern eğitim öğretim hayatını Kırgızlara getirmeye çalışan Sovyet sisteminin, eserde okuyucuya her yönüyle yeni ve tahmin edilmesi güç bilgiler aktardığını görmekteyiz.

Uzun hikâyenin başkahramanlarından Altınay’ın akıbetinin ne olacağı, Düyşön’ün kendisine Komsomol tarafından verilen görevi başarıp başaramayacağı ve ilerleyen yıllarda kolhozun postacısı olması; Altınay Süleymanova’nın bir akademisyen olması gibi olaylar metnin bilgiselliği açısından önemlidir denebilir. Eserde okuyucunun sezimine bırakılan çok sayıda unsur da yer almaktadır. Kırgızların yazılı döneme geçişleri, hikâyedeki olayın yaşandığı tarih olarak verilerek sezdirilmektedir. Yaşlı bir kişi ile evlendirilmek üzereyken Altınay’ın Düyşön (komsomol görevlisi) ve Sovyet polisi tarafından kurtarılması, Çarlık Rejimi politikalarının sezdirim yoluyla anlatılmasıdır diyebiliriz.

3.3. Kabul Edilebilirlik

Herhangi bir metinin belli bir dönem, toplum veya grup tarafından kabul edilebilirlik ölçütleri bulunmaktadır. Bir metnin kabul edilebilir olması için iletişimsel amacına uygun bir biçimde bağdaşık ve tutarlı olması beklenmektedir. Metni algılayan kişi, gerekli yönlendirmeleri metinden çıkarabiliyorsa metin bu ölçütü karşılıyor demektir. Tümcelerin tek tek kabul edilebilirliği söz konusu değildir. Kabul edilebilirlik, durumsal bir bağlamda tümcelerin anlam kazanması durumudur. Herhangi bir metnin kabul edilebilir olması durumu, metin içinde gerçek dünyaya yapılmış olan gönderimlerin doğru olup olmamasıyla değil, daha çok okuyucuların bakış açısıyla inandırıcılığın olup olmamasıyla ilgili bir durumdur (Torusdağ, 2013: 72).

Birinçi Mugalim adlı uzun hikâye veya küçürek roman için kabul edilebilirlik düşünüldüğünde, öncelikle toplumsal olarak Kırgızların ve eğitim öğretimin evrensel tarafıyla düşünüldüğünde, bütün dünya okurlarının kabul edilebilir bulabileceği bir anlatıdan bahsedebiliriz.

Okuyucuların bakış açıları bakımından değerlendirildiğinde eserin son derece inandırıcı bir kurguda olduğu çok açıkça görülebilmektedir. Okuyucu, en başta eğitim öğretimin kurtarıcılığına, Altınay’ın bir köle gibi satılmaktan eğitim öğretimin onun gözünü açması ve nihayetinde Sovyetler’in onun yardımına koşması sayesinde olduğuna eserde şahit olmaktadır. Hikâyenin, okuyucularını eğitim öğretimin ne kadar önemli olduğuna inandırdığı görülmektedir. Hikâyenin sonunda Altınav Süleymanova’nın ünlü bir akademisyen oluşu ve kendi köyüne bir okul açılışı için davet edilmesi bağlamında şu sözler geçmektedir: “Universitette kafedra başçısı bolup, filosofiyadan lektsiya okup, akademiyada iştep, anan ar kanday koomçuluk işteri menen çet ölkölörgö barıp kelip turgan…(Üniversitede bölüm başkanı olup, felsefeden ders vererek her türlü resmî görevle yurt dışına gidip gelen…). Söz konusu inandırıcılık, burada geçen sözlerden anlaşılmaktadır.

3.4. Durumsallık

Durumsallık, metnin anlamsal içeriğinin metin için seçilen okur tipine uygunluğudur (de Beaugrande ve Dressler, 1983: 9-10). Birinçi Mugalim adlı eser bu bağlamda incelendiğinde metin için seçilen okur kitlesinin büyük çoğunluğunun metindeki olayların geçtiği yılda (1924) hayatta olduğu söylenebilir. Dolayısıyla metni 1961 yılında okuyan kitle çocukluk, gençlik veya orta yaşlılık yıllarını hikâyenin anlamsal içeriğinin yaşandığı yıllarda geçirmiş ve hikâyedeki söz konusu “durumlara” bizzat şahitlik etmiştir. Bu nedenle ilk yayımlandığında hikâyenin durumsallık ilkeleri bağlamında gayet isabetli bir okur kitlesine hitap ettiği anlaşılmaktadır.

3.5. Metinler Arasılık

Metinler arasılık, hiçbir metnin orijinal olmadığı görüşüne dayalı olarak okurun belleğindeki başka metinlerle kurulan ilişkidir (Aktulum, 2000: 41). Okur, bir metni anlamlandırırken önceden okuduğu metinleri anımsayarak sürekli metinlearası ilişki kurar; bu durum, anlamlandırma sürecini kolaylaştırır. Metinsellik ölçütlerinden olan bağdaşıklık, metnin küçük yapısını karşılarken tutarlılık, kabul edilebilirlik, bilgisellik, amaçlılık ve durumsallık metnin büyük yapısını karşılar; metinler arasılık ise metnin üst yapısına gönderim yapar (Gençer, 2013: 24). Birinçi Mugalim’de metinler arası bir gönderim şekline rastlanmamıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Cengiz Aytmatov’un Birinçi Mugalim adlı eserinin metin dil bilimsel çözümlemesi sonucunda eserin metin odaklı ölçütler çerçevesinde “bağdaşık” ve “tutarlı” olduğu söylenebilir. Çünkü dil bilgisel olarak metnin yüzey yapısında birbiriyle bağdaşmayan herhangi bir unsur tespit edilememiştir.

Metindeki derin yapının çözümlenmesi sonucunda metnin büyük yapısında herhangi bir tutarsızlığın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.

Metnin okuyucu odaklı yapısı incelendiğinde ise metnin okuyucu odağında istenen “amaçlılık” ilkesine uygun bir şekilde üretildiği görülmektedir.

“Bilgisellik” bakımından, eseri okuyanın sezgilerine bırakılan ve yeni unsurların olduğu söylenebilir.

Eserin “kabul edilebilirlik” ölçütü çerçevesinde son derece başarılı olduğu görülmektedir. Eserin kabul edilebilirliğini sağlayan çok sayıda argüman sayılabilir (1924 yılı yazılı hayata geçiş, Sovyet Hükûmeti’nin Çarlık Rejimi’nin yanlış uygulamalarını ortadan kaldırması, kadınların eşitliği teması vb.).

Eserde “durumsallık” ölçütleri bakımından çelişen herhangi bir husus tespit edilememiştir.

Metinler arasılık bağlamında eserin atıfta bulunduğu herhangi bir başka eser veya ifadeye rastlanmamıştır.

Kaynakça

Akın, C. (2020). “Cengiz Aytmatov’un Eserlerine Bağlamsal Bir Bakış: Birinçi Mugalim Örneği”. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 50, 169-179.

Aktulum, K. (2000). Metinlerarası İlişkiler. Ankara: Öteki Yayınevi.

Ashurova, D.U. (2012). Text Linguistics. Tashkent: Tafakkur Qanoti.

Aydın, M. (2019). “Cengiz Aytmatov’un İlk Öğretmen Adlı Uzun Hikâyesinde Mekân Meselesi”. Turkish Studies-Language and Literature, 4, 1755-1765.

Aytmatov C. (2008). Birinçi Mugalim, Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı. (Red, Akmataliyev, A. A.). Bişkek: Biyiktik Yayınları.

Aytmatov, C. (2019). İlk Öğretmen (Çev. Mehmet Özgül). İstanbul: Nora Yayınları.

Beaugrande, R. A. de ve Dressler, W. U. (1981). Introduction to Text Linguistics. London: Longman.

Beaugrande, R. A. de ve Dressler, W. U. (1983). Introduction to Text Linguistics. London: Longman.

Bozkurt, F. (2022). Metindilbilim, Metinsel Bağdaşıklık ve Türkiye Türkçesinde Değiştirim. İstanbul: Kesit Yayınları.

Bölükbaş, F. (2010). “Metindilbilimsel Çözümleme: Muzaffer İzgü’nün Yedi Uyurlar Öyküsü”. Folklor/Edebiyat Dergisi,16 (63), 99-116.

Çinici, Ü. G. ve Özbay, H. (2018). “Ali Akbaş’ın ‘Gökte Ay Portakaldır’ Masalı Üzerine Metin Dil Bilimsel Bir Çözümleme”. 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, 20/7.

Dilidüzgün, Ş. (2008). Türkçe Öğretiminde Metindilbilimsel Bağlamda Uygulamalı Bir Yaklaşım. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Gençer, Y. (2013). Türkçe Metinlerdeki Bağlantı Öğeleri ile Okuyucuların Okuduğunu Anlama Durumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Niğde: Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Günay, D. (2006). Metin Bilgisi. İstanbul: Multilingual Yayınları.

Karaduman, R. ve İşimtekin, S. (2020). “Fuzûlî’nin Bir Murabbasının Metindilbilimsel Açıdan İncelenmesi”. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi. 9 (4), 1425-1441.

Lüleci, M. (2018). Dile Gelen Metin Türk Edebiyatına Dilbilimsel Bir Yaklaşım. Ankara: Grafiker Yayınları.

Nemutlu, Ö. (1997). Cengiz Aytmatov’un Eserleri Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi.

Oraliş, M. ve Ozil, Ş. (1992). “Metindilbilimsel Yaklaşımla Yazınsal Bir Metni Çözümleme Denemesi”. Dilbilim Araştırmaları. 3. İstanbul: Hitit Yayınları.

Şenöz-Ayata, C. (2005). Metindilbilim ve Türkçe: Dilbilim (Textlinguistics and Turkish: Linguistics). İstanbul: Multilingual Yayınları.

Tekşan, K. (2018). “Ferhunde Kalfa Hikâyesinde Bağdaşıklık ve Tutarlılık Görünümleri”. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 7 (1), 217-236.

Torusdağ, G. (2013). “Metindilbilime Genel Bir Bakış ve Metindilbilimsel Bir Çözümleme Örneği Olarak Ömer Seyfettin’in ‘İlk Cinayeti’”. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24, 42-84.

Uzun, L. S. (1995). Orhon Yazıtlarının Metindilbilimsel Yapısı. Ankara: Simurg Yayınları.

Van Dijk, T. A. (1989). Language, cognition, communication. Moscow: Progress Publishers.

Yıldırım, O. (2020). “Metin Dilbilimsel Bağdaşıklık ve Tutarlılık Temelinde Haldun Taner’in ‘Neden Sonra…’sı”. Journal of History School, 48, 3392- 3417.

Yılmaz, E. (2007). “Sait Faik’in İlkbaharı: Bir İlkbahar Hikâyesi”. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 13, 125-136.

Yılmaz, E. ve Jahiç N. (2008). “Vire Hikâyesi Üzerine Metindilbilimsel Bir İnceleme”. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 13, 30-41.

Yılmaz, E. (2021). Uygulamalı Metin Bilgisi. 3. Baskı, Ankara: Pegem Akademi Yayınları.

Yılmaz, E. (2022). Metinsel Tutarlılık Çözümlemeleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.

Makalenin Künyesi: Akın, C. (2023). “Cengiz Aytmatov’un Birinçi Mugalim Adlı Eserine Metin Dil Bilimsel Bir Yaklaşım Denemesi”. Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 55, 23-42